Mahfi Eğilmez – 06.05.2015
Önce piyasadaki gelişmelere bir bakalım
2015 yılının inişli çıkışlı bir yıl olacağını söyleyip durduk. Türkiye ekonomisi ilk 4 ay bu söylediğimize paralel bir gelişme çizgisi izledi. Bu iniş ve çıkışlar sırasında bazen doğru bildiğimiz ilişkilerin bir birinden koptuğunu gördük. Örneğin faizin yükseldiği bir ortamda borsa endeksinin düşeceği gibi bir beklentimiz var. Bunun nedeni hisse senedi ve tahvilin plasman aracı olarak birbirlerine rakip olmaları. Genel olarak baktığımızda faiz yükselişe geçerse yatırımcı borsadan çıkıp tahvile geçmeyi, hisse senedi fiyatları yükselişe faizler düşüşe geçmişse yatırımcı tahvilden çıkıp borsaya yatırım yapmayı tercih ediyor. Ne var ki son dönemde Türkiye’de olaylar böyle gelişmiyor. Bir bakıyorsunuz faiz yükselirken borsaya girişler de artmış ve borsa endeksi yükselmiş.
İlk grafiğimiz BIST 100 yani borsa endeksi. Görüleceği gibi borsa endeksi ilk 4 ayı inişler ve çıkışlarla geçirmiş. Son dönemde ise çıkış trendinde görülüyor. Bu kadar fazla iniş ve çıkışlar, borsanın spekülatif etkilere açık olduğunu gösteriyor.
İkinci grafik USD ve Euro kurunun yılbaşından bu yana gelişimini gösteriyor. Grafiği net bir biçimde gösterdiği durum USD ve Euronun TL karşısında yükseliş trendinde olduğudur. Yılın başlarında TL her iki paraya karşı da değer kazanmışken sonradan bu eğilim tersine dönmüş bulunuyor. İnişler ve çıkışlar olsa da TL’nin iki rezerv paraya karşı değer kaybı genel eğilim olarak karşımıza çıkıyor.
Üçüncü grafik 2013 başından bu yana manşet enflasyondaki gelişmeyi gösteriyor. Grafikteki noktalı mavi çizgi TCMB’nin enflasyon hedeflemesi olarak hükümetle birlikte belirlediği yüzde 5 oranını işaret ediyor. Görüleceği gibi hedefi tutturmak hiç mümkün olamamış. Son dönemde manşet enflasyonun hedeften uzaklaşmaya başladığına da dikkat etmek gerekir.
Dördüncü grafik Merkez Bankası politika faiziyle (MBF) piyasa faizini temsil eden gösterge faizi (GF) birlikte sergiliyor. Grafikten net bir biçimde görüleceği üzere gösterge faiz, Merkez Bankası politika faizinden kopmuş durumda bulunuyor. Gerek üçüncü grafikte manşet enflasyonun hedeften uzaklaşmaya başlaması gerekse gösterge faizin politika faizinden kopuşu bize Merkez Bankasının geçtiğimiz toplantıda faiz artırımına gitmesinin doğru olacağını gösteriyordu. Ama Merkez Bankası, muhtemelen kendisini baskı altında hissetmesi sonucu, bunu yapmak yerine döviz depo faizlerini yarımşar puan düşürmek ve zorunlu karşılıklara ödediği faizi yarım puan artırmak gibi dolaylı araçlara başvurmak zorunda kaldı.
Son grafik Türkiye’nin CDS primleriyle ilgili. CDS primi, bir ülkenin durumuyla ilgili risk algısına göre belirlenen bir çeşit sigorta primi. Ülke riski yükseldikçe CDS primi de yükseliyor. Grafik bize Türkiye’nin CDS priminin inişli çıkışlı da olsa yükseliş eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Özetle piyasanın durumu
Grafiklerin bize gösterdiği durum şu:
Gösterge | Yönü | Açıklaması |
BIST 100 | ↑↓→↑ | Kararsız |
USD | ↓↑↑↑↓↑↑ | Genel olarak yükselişte |
Manşet enflasyon | ↓↓↑→→↓↑↑ | Son dönemde yükselişte |
Euro | ↓↓↑→→↓↑↑ | Son dönemde yükselişte |
Gösterge Faizi | ↓↓↑↑↑→→↑↑ | Genel olarak yükselişte |
CDS Primi | ↑→↑→↑→ | Kararsız, yükseliyor |
Şimdi de bu karmaşık durumun ne anlama geldiğini yorumlayalım
Piyasa yön bulamadığında piyasa araçları arasındaki ilişkiler de karışmaya başlıyor. Örneğin şu anda piyasalarda bir yandan borsa değerleniyor, bir yandan gösterge faiz yükseliyor bunların yanında kurlar yükseliyor CDS primi de yükseliyor. Bu durum normal bir durumu yansıtmıyor. Belli ki paralarını, tasarruflarını, yatırım fonlarını yönlendirecek olanların da kafası karışık. Kafası karışık olanlar sadece yatırım kararı verecek olanlar değil. CDS primlerindeki oynaklık risk ölçümü yapanların da kafasının berrak olmadığını ortaya koyuyor.
Piyasada bu tür karmaşıklığın yaşandığı durumlarda bu tür genel eğilimlerden ya da faiz yükselirse borsa düşer gibi bilinen ilişkilerden kopmaların olması da normaldir.
Türkiye, önümüzdeki dönemde bu kafa karışıklığını yaşamaya devam edecek gibi görünüyor.