Koalisyon görüşmeleri ardından genel piyasa değerlendirmesi
Dün AKP – MHP koalisyon görüşmesinden olumlu bir sonuç alınamadı. Böylelikle piyasasının TL varlıkları üzerinde fiyatlamayı çok sevdiği koalisyon hükümeti umutları bitmiş oldu. 23 Ağustos, koalisyon hükümeti kurulması için son tarih idi. Şimdi önümüzdeki süreçte siyasi belirsizliğin yarattığı dalgalanma TL varlıklarında güçlü bir şekilde hissedilmesi beklentiler dahilinde. Erken seçim Ekim ya da Kasım ayını işaret ediyor. Bu tarih, 2015 yılı içinde faiz artırımı yapacak bir Fed olması nedeniyle oldukça riskli. Fed’in faiz artırımının gelişen ülke para birimleri (GOP) üzerinde baskı yaratabileceği gibi TL varlıklarının da bu senaryodan nasibini alacağı muhtemel. Genel itibariyle 2015 yılının ikinci yarısında siyasi fiyatlamaların ön plana çıktığı bir dönem geçiriyoruz. Makro – ekonomik verilerin fiyatlamalarda ikinci planda kaldığı bu dönemde Merkez Bankası’nın manevra alanı oldukça daralmış gibi görünüyor. Siyasi belirsizlik, kurun yarattığı baskı, Fed’in faiz artırımı ve küresel piyasalarda Çin, Yunanistan gibi kaygılar iç piyasanın görünümünü bozmakta.
Haziran seçimlerinden önceki durum karşılaştırılmasına bir bakalım. 5 Haziran gününden (genel seçimden hemen önceki gün olması nedeniyle bu tarih alınmıştır.) bu yana TL dolar karşısında %7.9 oranında değer kaybetti. Bu oran 2015 yılı başından itibaren %21 değer kaybı düzeyinde. TL’nin Euro karşısındaki durumu da çok parlak değil. 5 Hazirandan bu yana Euro karşısında %7.8, 2015 yılı başından bu yana ise %12 değer kaybetti. Gösterge tahvil ise Haziran ayında 9,90 düzeyinde iken şu an 10,40 seviyesinde bulunuyor. Türkiye risk primi, Rusya, Brezilya ve tabi ki Yunanistan’dan sonra 260 baz puanda bulunuyor. Risk primlerine bakıldığında sadece Türkiye’ye yönelik değil gelişen ülkelere yönelik negatif algılama olduğunu görmek mümkün. Erken seçim için önümüzde yaklaşık 3 ay var. Bu süreçte de Fed etkisinin devreye girmesi oldukça muhtemel. Bu görünümde kurdaki dalgalanmalar iç dengelerimize oldukça zarar verebilir. Bu durumda, erken seçimde tek parti iktidara gelse bile piyasa dinamiklerini normalleştirecek çözüm sağlamayabilir.
Genel olarak piyasa normalleşmesi için ilk aşamada siyasi istikrara ihtiyacımız var. İhtiyacımız olan bir diğer şey ise kurun sakinleşmesi. Şu ana kadar endeks 77000 üzerinde ve/veya çevresinde ısrarcı olmaya devam etti. Ancak kurun yaratacağı baskı endeksin 75000 seviyesine doğru ivme kaybetmesini güçlendirebilir. Siyasi cepheden çok çok önemli bir açıklama gelmediği müddetçe endekste yaşanan dalgalanma sakinleşebilir. Buna karşın önümüzdeki süreçte kur dalgalanmalarına müdahale etme amaçlı Merkez Bankasından küçükte olsa hamleler görmemiz mümkün. Kur yükselişinin yarattığı negatif emareleri ileriki aylarda enflasyon üzerinde hissedebiliriz. Ancak hükümet kurulana dek Merkez Bankası faiz indirimi ya da artırımına yanaşmayabilir. Diğer yandan cari açık, büyüme ve siyasi istikrar gibi unsurlar Türkiye not görünümü açısından temel taşları oluşturuyor. Fitch’in Türkiye not görünümü değerlendirmesi 18 Eylül’de, Moody’s ise değerlendirmesini 4 Aralık’ta yapması bekleniyor. Erken seçime kadar ki süreçte ekonomik görünümde iç denge ve kur hareketlerine bağlı olarak yaşanabilecek olası bozulmalar, yatırım yapılabilir düzeydeki not görünümümüzü tehlikeye sokabilir. Şimdilik çok olumlu bir tablo çizemiyoruz. Ancak hem iç denge hem de global konjonktürün yarattığı risklere karşı dirayetli durduğumuz aşikar.