Mahfi Eğilmez – 29.08.2014
Yazılarımı okuyanlar ya da tv’deki programımı izleyenler bilir. Ben, eğer İstanbul’daysam ve eğer başka acil bir işim yoksa, her Çarşamba saat 10,30 gibi Sarıyer Pazarına giderim. Hem alış veriş yaparım hem de pazarcılarla ve alış veriş yapanlarla sohbet eder, görüş alış verişinde bulunurum. Bir iktisatçının sadece kitaplara, makalelere gömülüp kalmaması, çarşı, pazar da gezmesi gerektiğine inanırım. Çünkü özellikle pazar, ekonomide nelerin olup bittiğinin en yalın biçimde izlenebileceği yerdir.
Pazarda ve çarşıda bana en çok sorulan soru ekonominin nasıl gittiği, altın ve doların ne olacağı ve nereye yatırım yapılmasının uygun olacağı sorusudur. Ben de kendime bilgi saklamayı hiç sevmediğim için bildiklerimi paylaşırım.
2007 yılının ortalarında altının onsu 800 dolara yaklaşmıştı. 2006 yılında 650 dolar dolayından başlayan yükseliş devam ediyordu. Bir Çarşamba günü yine pazarda dolaşıyordum. Bir grup esnaf yanıma geldi ve “hocam size bir şey sormak istiyoruz” dediler ve tahmin edeceğiniz gibi nereye yatırım yapmalarının akıllıca olacağını sordular. Ben de “hiç düşünmeden altın alın” dedim. Sonra bu meseleyi unuttuk. Aradan zaman geçti. 2012 yılının ortalarında altının onsu 1850 dolar dolayındayken aynı esnaf grubu yine yanıma geldi ve “hocam dediğini yaptık altın aldık şimdi ne yapmamızı önerirsin” dediler. Aradan 5 yıl geçmişti ve bana göre altın artık zirveyi görmüştü. “Altınları satın ve dolar alın” dedim. Dolar 1,80’lerdeydi. Kimi beni dinledi kimi dinlemedi. Dinleyenler 1,80’den aldıkları dolarla çok para kazandılar. 2014 başlarında dolar 2,30’u gördüğünde dolar almış olanlar yine geldiler yanıma yine aynı soruyu sordular. “Benden buraya kadar, bundan sonrasına siz karar verin” dedim. Bir daha da bütün ısrarlara karşın hiç yatırım tavsiyesi vermedim.
Bu hafta pazarda dolaşırken genç bir pazarcı geldi yanıma ve dedi ki: “Hocam bize altın tavsiye etmiştin iyi para kazandık sayende.” Ben yine bir yatırım tavsiyesi soracak diye beklerken o devam etti: “Bu kez ben sana bir yatırım tavsiyesinde bulunacağım, bu kıyağımı da unutma” dedi ve devam etti: “Hocam, taksi plakası al, ben 4 yıl önce aldığımda 400 bin lira verdim şimdi 1 milyon 300 bin lira ediyor. Aylık olarak 6 bin liraya kiraya verebiliyorsun, hiçbir mal bu kadar değer artışı sağlamaz” dedi. “Peki nereden alacağız plakayı” diye sordum. “Satanlar var hocam, sen ilgilenirsen ben sana bulurum” dedi. Benzer bir konuşma bayram için gittiğimiz yurtdışı turu dönüşünde bindiğimiz taksinin şoförüyle aramızda geçmişti. Beni tanıyanlar önce bana “nereye yatırım yapalım” diye soruyorlar ben bir şeyler söylemeye kalkınca da bana bu fikri veriyorlar. “Hoca bu işlerden anlamıyor, garibana yardım edelim” gibi bir durum seziyorum.
Bu kadar önerilince oturup internetten bir araştırma yaptım ve gördüm ki taksi plakasının ciddi bir borsası var. Plaka satanlar, kiraya verenler, kiralık arayanlar bir borsa oluşturmuş resmen. Plakaya sınır konulunca tabii böyle bir karaborsa piyasası doğuyor. Bu tür yatırımlar bana pek uygun gelmiyor ama belki meraklısı vardır diye yazıyorum. İnternetin arama boşluğuna taksi plakası yazarsanız piyasanın derinliğini görebilirsiniz. Bu yatırıma girip girmeme konusunda karar sizin tabii. Ben bir alternatifi paylaşayım dedim.