Parasal Sıkılaştırma Başlıyor mu?

Mahfi Eğilmez – 30.06.2017

Kapitalizmin bir önceki büyük krizi olan 1929 Büyük Depresyonundan çıkış için uygulanan politika; vergilerin düşürülmesi ve kamu harcamalarının artırılmasına dayalı Keynesyen mali genişleme politikasıydı. Bu politika başarılı oldu ve Büyük Depresyon atlatıldı. 2008 yılında başlayan Küresel Krizde bu kez mali genişleme değil parasal genişleme politikası uygulandı. Dünyanın dört büyük merkez bankası adına niceliksel genişleme (quantitative easing – QE) denilen bir parasal genişleme politikasını peş peşe uygulamaya soktu. Fed ve İngiltere Merkez Bankası (BOE) ile başlayan ve ardından Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japonya Merkez Bankası (BOJ) tarafından da uygulanan bu politikada esas konu para arzının artırılmasıydı. Merkez bankaları bu artışı, tahvil ve benzeri kâğıtları ellerinde bulunduran banka ve kurumlardan satın alıp karşılığında onlara para vererek yaptılar. Merkez bankaları para arzını artırırken bir yandan da faizleri düşürerek piyasada talep artışı yaratmaya çalıştılar. Bu politika da tıpkı Büyük Depresyondaki mali genişleme politikası gibi başarılı oldu. Henüz kriz tamamen sona ermemiş olsa da ABD’den başlayarak sona ermenin güçlü sinyallerini vermeye başlamış görünüyor. Brexit olayı olmasa muhtemelen İngiltere de ABD ile aynı konumda olacaktı.

Şimdi artık yavaş yavaş gevşek para politikasını sıkılaştırmanın zamanı geliyor. Çünkü gelecek kaygısını taşıyan tüketiciler bugün fazla istekli olmasalar da bir süre sonra ortadaki bu büyük likidite bolluğunun etkisiyle harcamalarını artıracaklar. Aslında bu eğilim ABD’den başlayarak gelişmeye başladı bile. Talep artışı önce enflasyonu artıracak, ardından merkez bankaları faiz artırmak zorunda kalacaklar. Böylece 2008’den beri yaşanan enflasyon yaratma çabası eninde sonunda enflasyonu önleme çabasına dönecek. Merkez Bankaları bunu öngördükleri için yavaş yavaş para politikasını sıkılaştırma adımlarını atmaya ya da hazırlıklarını kamuoyuna duyurmaya başladılar.

Aşağıdaki tablo 2008 yılından bugüne kadar 4 büyük merkez bankasının para politikası uygulamalarının aşamalarını sergilemek amacıyla hazırlandı.

Para Politikası Aşamaları Fed BOE ECB BOJ
1.Tahvil alarak para verme (QE)
2.Faiz indirimi
3.QE’nin sonlandırılması  (tapering) Henüz yok İlk açıklama Henüz yok
4.Faiz artırımı İlk açıklama Henüz yok Henüz yok
5.Tahvil paralarının tahsili (bilanço küçültme) İlk açıklama Henüz yok Henüz yok Henüz yok

 

4 merkez bankası da genişleyici para politikası uygulamasına girdi ve zaman farkları olmakla birlikte 1 ve 2. aşamaları uyguladılar. Fed, 1 ve 2. aşamaları tamamladı ve 3 ve 4. aşamaya geçti. Hatta 5. aşamaya geçişin sinyalini de verdi. Nasıl bir program uygulayacağını açıkladı (bu konunun ayrıntısı için şu yazıma bakılabilir: http://www.mahfiegilmez.com/2017/06/fedin-bilancosu-nasl-kuculecek.html.) Bu açıklamaya göre bu program kabaca 4,5 yılda 2,5 trilyon Dolarlık bir bilanço küçülmesini, yani alınan tahvillerin parasının tahsil edilip piyasaya tekrar sürülmemesini öngörüyor. Açıklanmayan tek şey bu programın hangi tarihte başlayacağıydı. Bu konuda da tahminler programın bu yılın sonbaharında başlayacağı görüşünde yoğunlaşıyor.

Diğer 3 merkez bankası içinde Fed’i en yakından izleyecek olan BOE idi ama Brexit meselesi ortaya çıkınca BOE bu planı ertelemek durumunda kaldı. Bununla birlikte BOE Başkanı Carney’in hafta içinde yaptığı açıklama faiz artırımına karar vermeye yaklaştıklarını işaret ediyor. Bir başka ifadeyle BOE, parasal genişlemenin sonlandırılmasına tahvil alımını azaltmak yerine faiz artırımıyla başlayabilir. Yine hafta içinde bu kez ECB Başkanı Draghi’den gelen açıklama, ECB’nin tahvil alımını açıklanan süre sonunda bitirebileceği yönünde bir beklentiye neden oldu. Gerçi sonradan gerek BOE, gerekse ECB yetkilileri bu konularda bir karar olmadığı, yalnızca düşünceler olduğu yönünde açıklamalar yaparak piyasayı sakinleştirmeye çalışmış olsalar da ortada artık para politikasının sıkılaştırılmaya başlanacağına ilişkin belirtiler var. Şu an itibariyle para politikasını sıkılaştırmaya başlamaktan en uzak görünen merkez bankası BOJ. Bunun da nedeni parasal genişlemeye en geç onun başlamış olması. Japonya henüz ekonomik toparlanmada emekleme aşamasını geçemedi. Buna karşın BOJ Başkanı Kuroda bile para arzında yarattıkları bu büyük artışın zamanı geldiğinde yavaş yavaş geri çekileceği mesajını vermekten çekinmiyor.

2008’de başlayan Küresel Kriz boyunca Fed’in bilançosu 5,5, ECB’nin bilançosu 3, BOE’nin bilançosu 3,5 ve BOJ’un bilançosu yaklaşık 4 kat arttı. Bu çok büyük bir likidite artışı demektir. Bu büyük artışlar dünyanın her tarafında varlık fiyatlarının hızla yükselmesine yol açtı. Önümüzdeki dönemde bu aşırı likiditenin bir bölümünü önce Fed, sonra BOE ve ECB ve en sonda da BOJ geri çekmeye başlayacak. Dolayısıyla parasal genişlemenin parasal sıkılaştırmaya dönüşeceği önümüzdeki yıllarda dış finansmana ihtiyacı olan ekonomiler ciddi sıkıntılar çekecek.

Bu gidişi tersine çevirebilecek ya da en azından başlama süresini uzatabilecek tek unsur Donald Trump. Seçildiğinde USD Endeksi 97 idi. 2 ay sonra 107 olmuştu. Bugün 95. Trump’ın, ABD’ye liderlik yapma konusunda sergilediği zaaflar ABD’nin toparlanmasını geciktirebilecek en önemli unsur olarak öne çıkıyor. Yine de her şeye karşın bu genişlemenin sonu yakın.

Parasal genişlemenin yarattığı uygun ortamı değerlendirip gerekli önlemleri alanlar önümüzdeki dönemi daha rahat geçirecek buna karşılık bu genişlemenin sonsuza kadar süreceğini düşünerek kısa dönemin keyfini sürmeyi tercih edenler ciddi sıkıntı yaşayacak.