Parasal göstergeler nasıl yorumlanır?
Türkiye ekonomisinin analizinde, özellikle yabancı ekonomistlerin gözönüne aldığı para arzı ölçüsü M2Y’dir. İstatistiki olarak, M2Y ile enflasyon arasında güçlü bir bağlantının varlığından söz edilebilir. M2Y’deki herhangi bir değişimin, 2-3 aylık bir süre sonunda enflasyon oranında da paralel bir değişime neden olduğu gözlenmektedir.
Genel olarak kabul gören bir görüşe göre; para arzının, mal ve hizmet üretim artış oranından daha hızlı artması enflasyona yol açan durumlardan biridir. Para arzının kontrolsüz artışı ile üretime yönelik olmayan ve kısa vadede getiri sağlayan yatırım araçlarının daha popüler olduğu gözlenmektedir. Sonuç olarak da; devalüasyon, yüksek faiz ve enflasyon engeline saplanan ekonomi, çareyi borçlanmakta aramaktadır.
Reeskont oranının hazine bonolarının faiz oranının üzerinde olması, izlenen para politikasında önemli bir değişiklik olmadığını gösterir.
Döviz kurlarının oldukça hızlı arttığı dönemlerde, fonların ulusal paraya yöneltilebilmesi için faiz oranları yükseltilir.
İç talebin çok canlı olup enflasyonist baskılara neden olduğu dönemlerde, faiz oranları yükseltilir. Böylelikle, paranın tüketimden tasarrufa çekilmesi ve tüketimin kısılması amaçlanır.
Faiz oranlarının düşürülmesi, ekonominin bir durgunluk içinde bulunduğu zamanlarda gündeme gelir. Mevduat faizi ile birlikte kredi faiz oranı da gerileyeceğinden, kredi kullanımı artar ve ekonomide canlanma başlar.
Bütçe ve KİT açığındaki artışa paralel olarak kamunun borçlanma ihtiyacındaki yükseliş, faiz oranlarında tırmanışa neden olmaktadır.
Bir ay vade için bankalararası para piyasası oranlarının yüksek olması halinde, piyasada faiz oranlarının yükseleceği beklentisi yaygın olarak kabul edilebilir. Para arz ve talebinde dengenin oluşmaması, bazı günlerde overnight faiz oranının çok yüksek düzeylere çıkmasına yol açmaktadır.