Mahfi Eğilmez – 15.02.2014
Paranoya, mantıksız kuruntular sonucu ortaya çıkan aşırı endişe ya da korkunun karakterize ettiği psikolojik bir rahatsızlık türü. Paranoyak kişiler, başkalarının kendileri hakkında komplolar kurduğu, kendisine veya sahip olduğu şeylere karşı tehlike oluşturduğu düşüncesine kapılır.
Paranoyanın her alana olduğu gibi ekonomiye de yansımaları söz konusu. Bunların günümüzde en bilinenleri aleyhte çalışan lobilerin varlığına olan inançtır. Lobi suçlamalarının en eskisi enflasyon lobisi suçlamasıdır. 1980’lerde hükümet, enflasyonu düşüremeyince enflasyonun yüksek kalmasını savunan bir “enflasyon lobisinden” söz etmeye başlamıştı. Lobinin üyesi olarak kastettikleri kişiler işadamlarıydı. Oysa bugün artık herkes biliyor ki enflasyondan en fazla şikâyet edenler işadamları. Dönemin siyasetçilerini enflasyon lobisi suçlaması aracılığıyla topluma vermek istedikleri mesaj şuydu: “Biz, enflasyonu düşürmek için elimizden geleni yapıyoruz ama enflasyon lobisi bunu düşürmemek için direniyor.”
Enflasyon lobisinden sonra 1980’lerin sonuyla 1990’ların başlarında moda bu kez “kur lobisi” çıkarıldı ortaya. Siyasetçiler, bu deyimle ihracatçı işadamlarını işaret ediyordu. Buna göre işadamları, ihracattan elde ettikleri geliri artırmak için kurların sürekli yükselmesini istiyorlardı. Bugün de kurların yükselmesini savunan pek çok kişi var. Hatta siyasetçiler arasında da kurların yükselmesi gerektiği konusuna destek verenler var. Bunu, bazı kişilerin uygulanmasını istedikleri ekonomi politikasına yaptıkları bir işaret olarak görmek bir kur lobisinin varlığından kuşkulanmaktan daha anlamlı bir yaklaşım olur herhalde.
1990’lı yılların başlarında kur lobisi yaklaşımı yerini bu kez “faiz lobisi” suçlamasına bıraktı. Zamanın hükümeti faizi düşürmek istiyor ama lobinin buna karşı çıktığını öne sürüyordu. Faiz lobisinin tuzağına düşmek istemediğini ifade eden hükümet, peş peşe Hazine iç borçlanma ihalelerini iptal etti ve sonunda kriz çıkardı. Türkiye’nin sahip olduğu kredi notu BBB’den önce BB’ye sonra da B’ye düştü, faizler ise eskisinin iki katına çıktı.
Son iki yılda faiz lobisi suçlaması yeniden hortladı. Sunumu şöyle: “Hükümet faizleri düşürmek için elinden geleni yapıyor ama bundan rahatsız olanlar bir lobi oluşturarak bunun gerçekleşmemesi için çalışıyor.” Bu sunum anlaşılmakla birlikte faiz lobisinin kimlerden oluştuğu konusu tam olarak anlaşılamadı. Sorulan sorular yanıtsız kaldı. Buna karşılık hemen herkes faiz lobisi deyimiyle bankaların ve yabancı fonların kastedildiğini düşündü. Oysa biraz derinlemesine bir analiz yapılırsa faiz artışının bankalara gelirden daha fazla maliyet yüklediğini görmek mümkün olabilir.
Araştırmayan, soruşturmayan, analitik düşünme özgürlüğüne erişemeyen ve bunların sonucu olarak komplo teorileri gibi kolay çözümleri hemen benimseyen toplumlarda paranoyak düşüncelerin yayılması oldukça kolaydır. “Lobiler aleyhimizde çalışıyor” dediğiniz anda bu açıklamaya tahmin edemeyeceğiniz kadar çok insan inanır. O noktada işin en tehlikeli aşamasına geçilmiş olur: Kişisel paranoyalar bir anda toplumsal paranoyalara dönüşebilir.
Toplumsal paranoyalar, bu paranoyalara kendisini kaptırmamış olanların bile ya etki altında kalarak ya da doğruyu söylemekten çekinerek sessiz kalmasına yol açabilir. Bu düşüncelerin asılsızlığını ortaya koyarak hastalığı tedavi etmesi beklenen bilim adamları da aynı paranoyalara kapılıp hastalığı besleyecek açıklamalara girişirlerse işin içinden çıkılamaz. İşte o zaman neyin doğru, neyin yanlış olduğu, neyin sebep neyin sonuç olduğu birbirine karışır ve karar alınamaz hale gelinir.
Merkez Bankası, gecikmiş de olsa sonunda faizi artırdı. Ve o günden bu yana kurlarda düşüş süreci başladı. Eğer toplum, faiz lobisi paranoyasına kapılmamış ve bu da Merkez Bankası’nı doğrudan ya da dolaylı olarak etkilememiş olsaydı, faiz artırma kararı zamanında alınabilir, gereksiz maliyetlere katlanılmamış olurdu. Geç de kalsa alınan faiz artırma kararı bu alandaki toplumsal paranoyanın ne kadar boş bir şey olduğunu göstermiş oldu. Belki de bir atasözümüzde dile getirildiği gibi: “Bir musibet bin nasihatten iyidir.”