Mahfi Eğilmez – 05.10.2012
Başlıktaki otomatik sözcüğünü Türkçe’de “kendiliğinden, kendi başına”, stabilizatör sözcüğünü “dengeleyici” olarak karşılamak mümkün. Buna göre otomatik stabilizatörün anlamı “kendiliğinden denge sağlayıcı (mekanizma)” oluyor.
Bu deyim daha çok kamu maliyesi ve maliye politikasında geçiyor. Enflasyon, deflasyon, durgunluk, daralma gibi ekonomik sıkıntı ya da krizlerde bunalımın daha da büyümemesi için kendiliğinde devreye giren bazı düzeltici mekanizmaları anlatmak amacıyla kullanılıyor.
Otomatik stabilizatör olarak kullanılan uygulamalara biri kamu harcamaları yönünden öteki de kamu gelirleri yönünden iki örnek vereyim. Ekonomide durgunluk ya da daralma başladığında kârlar düşmeye ve dolayısıyla maliyet denetimi nedeniyle işten çıkarmalar da artmaya başlar. Ekonomide başlayan talep düşüşü işten çıkarmaların artmaya başlamasıyla hızlanır. Çünkü işsiz kalanlar gelirden mahrum kalınca harcama da yapamazlar ve talep daha da düşer. Bu durumda ekonomideki daralma daha da hızlanır. İşsizlik sigortası bu bozulmayı frenleyecek bir düzenlemedir. Eğer ülkede işsizlik sigortası uygulaması varsa işsiz kalan insanlar bu imkândan yararlanmaya ve çalıştıkları dönemdeki kadar olmasa da belirli düzeyde harcama yapacak bir işsizlik sigortası ödemesi alırlar. Bu paraları harcadıkları için de talep daralmasındaki hızlanmayı frenlemiş olurlar. İşsizlik sigortası kimsenin ek bir karar almasına gerek kalmadan devreye girer ve ekonomideki daralmayı frenleyici biçimde otomatik stabilizatör görevi yapar.
Vergide uygulanan oranlar yani vergi tarifesi başlıca iki biçimde olabiliyor: Düz tarife, artan oranlı tarife (müterakki tarife.) Eğer gelirin tutarına bakılmaksızın aynı tarife uygulanıyorsa buna düz tarife deniyor. Düz tarife yönteminde vergi oranı örneğin yüzde 20 ise geliri 100 TL olan da 50.000 TL olan yüzde 20 oranında gelir vergisi öder. Gelirin tutarı arttıkça vergi oranı artıyorsa buna da artan oranlı tarife deniyor. Örneğin 10.000 TL gelire yüzde 10, sonraki 10.000 TL’lik gelire yüzde 15, sonraki 10.000 TL gelire yüzde 20 ve sonraki bölümlerin tamamına yüzde 30 vergi oranı uygulanıyorsa artan oranlı tarife söz konusu demektir. Dünya uygulamasında genellikle artan oranlı (müterakki) tarife uygulanır. 50.000 TL yıllık geliri olan bir kişi düşünelim. Vergi tarifesi düz oranlı ve yüzde 20 olsun. Bu durumda bu kişinin yıllık belir vergisi 10.000 TL olacaktır. Ekonomide daralma olduğunu ve bu kişinin gelirinin 30.000 TL’ye düştüğünü varsayalım. Bu durumda yıllık vergisi 6.000 TL’ye düşecektir. Aynı ekonomide yukarıda verdiğimiz örnekteki gibi artan oranlı tarife uygulanıyorsa 50.000 TL gelirden toplam 10.500 TL gelir vergisi alınacak demektir (İlk 10.000 TL’den 1000 T, ikinci 10.000 TL’den 1500 TL, üçüncü 10.000 TL’den 2000 TL ve geri kalan 20.000 TL’den 6000 TL olmak üzere toplam 10.500 TL.) Kişinin geliri 30.000 TL’ ye düştüğünde artan oranlı tarife geri çalışır ve ödeyeceği vergi tutarı 4.500 TL’ye düşer. Oysa düz oranlı tarifede bu miktar 6.000 TL oluyordu. Artan oranlı tarifede gelirdeki düşüşe paralel olarak kişi daha az vergi ödeyeceği için harcamalarında düşüş olsa da düz oranlı tarifedeki kadar olmaz. Bu, vergi tarifesinin getirdiği bir otomatik stabilizatördür, kimsenin ek bir karar almasına gerek kalmadan uygulamaya geçer ve sistemdeki bozulmanın daha ileri gitmesinde fren görevi görür.
Türkiye 2012 yılında yavaşlayan bir ekonomik görünüm içinde bulunuyor. Talep düşüyor, ekonomi nin büyümesi yavaşlıyor. Buna karşılık işsizlik oranı artmak bir yana azalıyor, yani işsizlik sigortasının bir otomatik stabilizatör olarak devreye girmesine gerek bulunmuyor. Gelir vergisine baktığımızda orada da artış görülüyor. Yani orada da otomatik stabilizatöre gerek bulunmuyor. Türk vergi sisteminin ağırlığı KDV ve ÖTV gibi düz tarifeli dolaylı vergilere dayanıyor. Talep düştüğünde düşen harcama miktarına paralel olarak bu vergilerin oranı da düşmediği için bu vergilerin otomatik stabilizatör olarak çalışması söz konusu değil. Eğer ileriki aylarda işsizlik oranı artarsa o zaman işsizlik sigortası devreye girerek otomatik stabilizatör görevi görmeye başlayabilir. Buna karşılık Türkiye’de gelir vergisinin genel vergi toplamı içinde payı oldukça düşük olduğu ve dolaylı vergilerin böyle bir işlev görmesi söz konusu olmadığı için vergi tarafının otomatik stabilizatör işlevi yapması zor görünüyor.
Büyümenin düştüğü bir ortamda otomatik stabilizatörlere ihtiyaç olmayacak bir görünümün varlığı önemli bir şanstır. Buna karşılık böyle bir ortamda bütçe açığını düşürmek için vergilerin artırılması doğru bir yaklaşım gibi durmamaktadır.