Orta Gelir Tuzağı ve Türkiye

Orta gelir tuzağı nedir?

Bir ekonominin belirli bir kişi başına gelir düzeyine ulaştıktan sonra orada sıkışıp kalması haline orta gelir tuzağı denir. Orta gelir tuzağı bir ekonomide kişi başına gelir düzeyinin belirli bir aşamadan öteye gidememesi halini ya da belirli bir gelir düzeyine ulaştıktan sonra durgunluk içine girilmesi durumunu özetleyen bir yaklaşımdır.

Bu tanımda açık olmayan konu hangi gelir düzeyinin orta gelir düzeyi olarak kabul edilmesi gerektiği meselesidir. Orta gelir tuzağı yaklaşımı ilk kez ortaya atıldığında ABD’de kişi başına düşen gelirin yüzde 20’si ekonomiler açısından orta gelir düzeyi olarak kabul ediliyordu. Bugünkü ölçülere göre ABD’de kişi başına gelir kabaca 50.000 dolar düzeyinde olduğuna ve bunun yüzde 20’si 10.000 dolar ettiğine göre orta gelir düzeyinin karşılığı 10.000 dolar / yıl olarak ortaya çıkmaktadır.

Orta gelirin ölçüsü nedir?

Orta gelir düzeyi ölçüsü olarak bugün ABD’nin kişi başına GSYH’sına dayanan bu ilk tanımın yerini Dünya Bankası’nın kişi başına gelire göre yaptığı sınıflandırma almış bulunmaktadır. Dünya Bankası’nın 2012 yılı Dünya Kalkınma Raporu’nda ekonomiler şu şekilde sınıflandırılmaktadır (Kaynak: Dünya Bankası, Dünya Kalkınma Raporu – 2012, sayfa 389):

Ekonomiler
Kişi başına yıllık ortalama gelir
Düşük gelirli ekonomiler
1,005 doların altı
Orta gelirli ekonomiler
1,006 – 12,275 dolar arası
Alt orta gelirli ekonomiler
1,006 – 3.975 dolar arası
Üst orta gelirli ekonomiler
3.976 – 12.275 dolar arası
Yüksek gelirli ekonomiler
12,276 dolar ve üzeri

Türkiye, 2012 yılı için beklenen 10.673 dolarlık (Orta vadeli program tahmini) kişi başına ortalama yıllık geliriyle üst orta gelirli ekonomiler arasında bulunmaktadır. Bu grupta Türkiye ile birlikte bulunan ekonomilerden bazıları şunlardır: Çin, Malezya, Arnavutluk, Azerbaycan, Romanya, Rusya, Brezilya, Arjantin, Meksika, Cezayir, Tunus, Güney Afrika.

Orta gelir tuzağına düşen ekonomilerde neler olur?

Orta gelir tuzağına düşen, bir başka ifadeyle bulunduğu grupta sıkışıp kalan ve üst gruba çıkamayan ekonomilerde görülen hastalıklar şunlardır: (1) Tasarruflar ve dolayısıyla yatırımlar düşük düzeyde kalır. (2) İmalat sanayisinde gelişme yavaş yürür. (3) Sanayide çeşitlenme ortaya çıkmaz. (4) Emek piyasasında koşullar zayıf kalır.

Bu hastalıkların hepsinin birden görünmesi söz konusu olabileceği gibi bir kaçının ortaya çıkması halinde de ekonomi orta gelir tuzağına düşebilir.

Türkiye orta gelir tuzağında mı?

Aşağıdaki tabloyu IMF Dünya Ekonomik Görünümü veri setinden derlediğim verileri kullanarak hazırladım. Bu tabloda ABD’nin ve Türkiye’nin 1980 yılından bu yana kişi başına GSYH’larını gösterdim ve Türkiye’nin kişi başına GSYH’sının ABD kişi başına GSYH’sının yüzde kaçı olduğunu hesapladım.

Orta gelir tuzağı olarak kullanılan tanımlardan birisi ABD GSYH’sının yüzde 20’sinde takılıp kalmak olduğu için konuyu Türkiye açısından test etmeye çalıştım.

Yıllar
Türkiye KBGSYH (USD)
ABD KBGSYH (USD)
TR / ABD x 100 %
1980
2.235
12.249
18,25
1981
2.215
13.600
16,28
1982
1.960
14.015
13,98
1983
1.765
15.089
11,70
1984
1.678
16.635
10,08
1985
1.838
17.690
10,39
1986
2.025
18.538
10,92
1987
2.281
19.511
11,69
1988
2.417
20.821
11,61
1989
2.810
22.169
12,68
1990
3.860
23.198
16,64
1991
3.790
23.648
16,03
1992
3.915
24.700
15,85
1993
4.366
25.629
17,04
1994
3.094
26.907
11,50
1995
3.960
27.827
14,23
1996
4.167
29.077
14,33
1997
4.278
30.541
14,01
1998
4.308
31.858
13,52
1999
3.943
33.502
11,77
2000
4.147
35.252
11,76
2001
3.002
36.065
8,32
2002
3.519
36.950
9,52
2003
4.535
38.325
11,83
2004
5.791
40.401
14,33
2005
7.040
42.629
16,51
2006
7.626
44.750
17,04
2007
9.245
46.467
19,90
2008
10.272
46.901
21,90
2009
8.528
45.461
18,76
2010
10.017
46.811
21,40
2011
10.363
48.328
21,44
2012
10.457
49.802
21,00

1980 yılında Türkiye’de kişi başına GSYH ABD’nin kişi başına GSYH’sının % 18’inden fazlaymış. Yani Türkiye aşağı yukarı orta gelir düzeyinde bulunuyormuş. Sonraki yıllarda bu oranın hızla düşmesinin temel nedeni Türkiye’nin sabit döviz kuru rejiminden müdahaleli dalgalı döviz kuru rejimine geçmiş olmasıdır. Bu rejimde Türkiye’nin kura müdahalesi sürekli olarak TL’nin değerini düşük tutmak ve bu yolla ihracatı desteklemek yönünde olmuştur. Öyle olunca da GSYH’nın dolar karşılığı sürekli düşüş içine girmiştir. 2001 ve 2002 yıllarında oran dip yapmış görünüyor. Bunun nedeni 2001 krizi ve TL’nin değer kaybıdır. Sonraki yıllarda TL’nin de değer kazanmasına bağlı olarak oran yukarı gitmiş ve yüzde 20’nin üzerine yerleşmiştir. Bu gelişmede Türkiye’de uygulanan sistemin katkısı kadar ABD büyümesindeki düşüşün de etkisi olmuştur. 2009 yılında küresel krizin Türkiye açısından yarattığı olumsuz etkiyi bir yana bırakıp da bakarsak Türkiye’nin son 6 yılda yüzde 20 – 21 oranı arasında takılı kaldığını görebiliriz. Bu görünüm, bu aşamada henüz Türkiye’nin orta gelir tuzağına düştüğünün bir kanıtı olmasa da bu tuzağa düşmeye yakın olduğunun göstergesidir.

Aşağıdaki tablo orta gelir tuzağı açısından ikinci tanımı esas alarak Dünya Bankası sınıflandırmasına göre düzenlenmiştir (Kaynak: Jesus Felipe, Tracking the Middle Income Trap, Asian Development Bank, No: 306, sayfa 16, March, 2012.)

Ekonomi
2010 KBGSYH (SGP ile)
Alt orta gelirli olarak geçen yıl sayısı
Üst orta gelirli olarak geçen yıl sayısı
Çin
8.019
17
2
Tayland
9.143
28
7
Bulgaristan
8.497
53
5
Macaristan
9.000
51
10
Polonya
10.731
50
11
Türkiye
8.123
51
6
Meksika
7.763
53
8

Bu tablodaki ekonomiler bugünkü görünümleriyle orta gelir tuzağında kabul edilmiyorlar. Bu ekonomilerden Çin ve Tayland dışındakiler 50 yıldan fazla alt orta gelir grubunda yer alsa da buradan çıkıp üst orta gelire grubuna geçmeyi başarmış bulunuyor. Ne var ki bu ekonomilerin hepsi oldukça uzun süre alt orta gelir grubunda takılıp kaldıkları için o dönemde orta gelir tuzağında kabul edilmeleri mümkünüdür. Şimdi de üst orta gelir grubunda uzun süre kalırlar ve yüksek gelir grubuna geçemezlerse yeniden orta gelir tuzağına düşmeleri söz konusu olabilir.

Orta gelir tuzağına düşmemek için ne yapmak gerekir?

Yukarıda orta gelir tuzağına düşen ekonomilerde neler olduğunu kısaca anlatmıştım. Bunları bir kez daha sayalım: (1) Tasarruflar ve dolayısıyla yatırımlar düşük düzeyde kalır. (2) İmalat sanayisinde gelişme yavaş yürür. (3) Sanayide çeşitlenme ortaya çıkmaz. (4) Emek piyasasında koşullar zayıf kalır.

Demek ki bu tuzağa düşmemek için bunları tersine çevirmek gerekiyor.

(1) Tasarruf oranını artırmak ve bu yolla yatırımlara iç finansman sağlamak orta gelir tuzağına düşmemenin ya da düşülmesi bu tuzaktan kurtulmanın en önemli gereklerinden birisini oluşturuyor. Oysa Türkiye’de tasarruflarla yatırımlar arasındaki fark giderek açılıyor.

(2) İmalat sanayisinin gelişimini hızlandırmak gerekir. McKinsy’in araştırmasının (Manufacturing the Future: The Next Era of Global Growth and Innovation, McKinsey, 2012.) sonuçları bu açıdan çok çarpıcıdır. Türkiye, dünyada yaratılan imalat sanayisi katma değerindeki pay açısından 1990 yılında 13’üncü sırada, 2000’lerde 15’nci sırada yer alırken 2010’da liste dışına çıkmış bulunuyor. Beklenenin tam tersine bir gelişme. Yani Türkiye en hızlı büyüdüğü on yılda, ondan önceki yirmi yılda olduğu kadar bir imalat sanayisi katma değer payı yaratamamış. Bu durum Türkiye açısından orta gelir tuzağına düşmenin tehlike çanı demektir.

(3) Sanayide çeşitlenme açısından Türkiye’nin durumu iyi görünüyor. Her ne kadar imalat sanayisinde dünya çapında bir yer edinememiş olsa da sanayisini son elli yılda oldukça çeşitlendirmiş, bir kaç mala dayalı üretimle sınırlı kalmamıştır.

(4) Emek piyasasında koşulların değerlendirilmesini yaptığımızda Türkiye’nin burada birçok iyileştirme yapmasının zorunlu olduğunu söylememiz mümkündür. Bu piyasadaki temek konu piyasa koşullarının esnek hale getirilmesidir. Bu düzenlemenin önünde oldukça güçlü bir direnç vardır ve bu direncin kırılması kolay değildir.

Özetle söylememiz gerekirse Türkiye’nin orta gelir tuzağına düşmemek için alması gereken birçok önlem vardır. Türkiye 2010 – 202 arasındaki on yılı 2000 – 2010 arasındaki on yıldan farklı olarak yapısal önlemlere hız vererek geçirmek zorundadır. Bireysel emeklilik sisteminin harekete geçirilmiş ve devletçe desteklenmiş olması tasarrufları artırmak için önemli bir hamledir ama yeterli değildir. İmalat sanayisinin gelişimini hızlandırmak, katma değeri artırmak için girişilen yeni teşvik modeli iyi niyetli bir girişim olmakla birlikte çok daha fazlasına ihtiyaç vardır. Sanayide çeşitlenmeyi gerçekleştirebilmek için her şeyden önce üzerinde çok konuşulan ama bir türlü gerçekleştirilemeyen sanayi envanteri çalışmasının tamamlanması gereklidir. Emek piyasasında gerekli esnekliği sağlamadan önce kayıt dışılık başta olmak üzere altyapı sorunlarını öncelikle çözmek gereklidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir