2016 senesinin son çeyreğinde piyasalarda bir umut rüzgarı esti ki hiç sormayın? Trump piyasaların korkulu rüyası iken birden kurtarıcı rolü üstlendi.
Amerika’da küresel ekonomik büyüme hızlanırken enflasyon hızlanabilir ve FED 2017 yılında üç kez faiz artırabilir. Kasım ayından bu yana olan piyasa fiyatlamalarının içeriği bu şekilde olmakla beraber seçim sarhoşu piyasalar birtakım riskleri göz ardı ediyor. Nedir bu riskler derseniz hemen sıralayalım?
İlk olarak planlanan kurumsal vergi indirimlerinin işletme yatırımları ve yeni iş gücü olarak piyasaya dönmesi zaman alabilir. İkincisi ekonomik büyüme adına büyük ümit bağlanan 1 triyon dolarlık alt yapı yatırımları 10 seneye bölünecek ve 2017 senesi sadece planlama yılı olabilir. Dokuz yıla bölündüğünde sene başı 111 milyar dolarlık alt yapı yatırım harcaması büyüme üzerinde yüzde 0,4-0,5 artış olarak öngörülüyor. Kısaca piyasalar bu konuda biraz aceleci davrandı ve gerçekleşmenin önünden gitti. Bizim deyişimizle “dereyi görmeden paçaları sıvadı”. Diğer önemli bir gelişme Trump’ın seçim söylemi olan ticaret anlaşmaları ve bu konudaki gelişmelerin Çin ekonomisi üzerindeki negatif etkileri olarak özetlenebilir.
Yukarıda bahsettiğimiz potansiyel risklere rağmen 2017 yılının genelinde dolar pozitif fiyatlamanın devam edeceğini öngörüyoruz. Sebebi daha aktif bir ekonomi yönetimi ile Trump hükümetinden ekonomik sıçrama beklentisi. Piyasalar beklentileri satın alıyor ve her ne kadar zamanlama konusunda yanılmış olsalar da bir süre daha olumlu fiyatlamalara kapıyı açık bırakmak istiyor. Bir diğer önemli unsur diğer gelişmiş ülkelerin Amerika ile aynı hızda iyileşme kaydetmiyor oluşu “Avrupa, İngiltere, Japonya”. Bir başka deyişle rakipler son yıllarda çok güç kaybetti ve geri kazanmakta zorlanıyor.
Amerika iyileşsin buna sözümüz yok ama Dünya’ya da bir faydası dokunsun. İşte bu konuda birtakım şüphelerimiz var. Özellikle Avrupa Bölgesinde seçim yılı ve Birliğin geleceği tehlikede iken ekonomik büyüme ne kadar hızlanabilir? Avrupa Merkez Bankası Draghi ile 2016 senesinde bir manevra yaptı ve ekonomiyi rayına oturtma anlamında başarı sağladı. Ancak her kafadan bir ses çıkarken mali politikalar, reformlar vb. konularda istenilen ilerleme görülmüyor.
Öte yanda Amerika’nın alt yapı harcamaları ile başlattığı yeni model diğer gelişmiş ülkelerde de kabul görürse bekleyiş değişebilir. Her halükarda bu tarz bir değişimin ekonomik anlamda yansıması 2018 yılına kalabilir. Gelişmiş ülkelerdeki iyileşme süreci ne kadar hızlı olursa gelişen ülkeler de arzu edilen yüksek büyüme rakamlarına kavuşabilir. Dolayısı ile kolay para politikalarından çıkış olsun ancak bu geçiş dönemi ve iyileşme o kadar hızlı olsun ki Avrupa’ya ve diğerlerine de yansısın. Gelmek istediğimiz nokta fazla da sabrımız kalmadı biz de bu süreçten payımıza düşeni almak istiyoruz. Noel baba bir an önce bize de uğrasın.
Arzu Toktay