NFT’ler (Non-Fungible Tokens), son birkaç yılda büyük popülarite kazanan bir dijital varlık türü. NFT’ler, kripto para birimleri ve blokzincir teknolojisinin gelişimiyle ortaya çıktı diyebiliriz.
Ethereum ağı üzerinde çalışan ilk NFT standardı 2017 yılında tanıtıldı. Böylelikle dijital varlıkların benzersiz olmasını sağlayan ve takip edilebilirlik sağlayan bu protokolle, blokzincirin gerçek potansiyelini ortaya koymasında önemli bir adım atılmış oldu.
Öncelikle sanat dünyasında devrim niteliğinde bir etki yarattı. Bu teknoloji sayesinde sanatçılar, dijital eserlerini NFT formatında satışa sunarak, eserlerinin sahipliğini kayıt altına alabiliyor ve orijinalliklerini kanıtlayabiliyorlar. Bu da sanatçılara daha fazla kontrol ve gelir elde etme imkânı sağlıyor.
Dijital sanatçı Mike “Beeple” Winkelmann’ın 2007’den beri her gün çevrimiçi olarak yayınladığı fotoğrafların birleşiminden oluşan “Everydays: The First 5000 Days” isimli dijital eseri 2021 yılında 69.3 milyon dolara satıldığında NFT’lerin popülaritesi daha da arttı.
NFT’nin sunduğu potansiyel sebebiyle sanatçılar geleneksel sanat anlayışının sınırlarını zorlarken, gerçeklik algısını da yeniden şekillendirebilir. Konuyu eseri üreten değil de eseri satın alacak açısından değerlendirdiğimizde, bir sanat eseri veya koleksiyon parçası olan bir NFT, sahibine dijital dünyada benzersiz bir varlık sunar. Bu benzersizlik ve nadirlik, tıpkı yağlı boya tablolarda olduğu gibi NFT’lerin de değer kazanmasına imkân veriyor.
Buna ek olarak NFT’ler ayrıca çeşitli platformlarda alınıp satılabilir ve takas edilebilir. Bu sayede sanatçılar ve diğer içerik üreticiler için yeni bir gelir modeli oluşuyor. Gerçek dünyadaki elle tutulabilir sanat eserlerinden farklı olarak NFT’ler, dijital varlıkların sahipliğini ve geçmişini takip etmek için blokzincir teknolojisinden yararlanıyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!