Daha önce enflasyon üzerine birçok kez yazı yazdım, tanımları vermeye çalıştım ve Türkiye’de hangi tür enflasyonun var olduğunu açıklamaya çalıştım. Son olarak, dünyanın her tarafında enflasyonun yükselmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan bazı yeni tür enflasyon görünümlerini yazdım. Bunlar: skimpflasyon (kaliteyi düşürüp fiyatı aynı tutmak yoluyla yaratılan gizli enflasyon), shrinkflasyon (miktarı azaltıp fiyatı aynı tutmak yoluyla yaratılan gizli enflasyon), greedflasyon (yüksek enflasyonun da ötesine geçerek yapılan fiyat artışlarının yol açtığı enflasyon) olarak adlandırılıyor. Fiyatlar genel düzeyinin (yani fiyatlarının çoğunun) sürekli olarak yükselmesini enflasyon olarak tanımladığımız için greedflasyon dışındakilerin fiyat artışı değil de enflasyon türü olarak tanımlanabilmesi için kalite düşüşünün veya miktar azaltılmasının süreklilik taşıması gerektiğine dikkat çekelim. Petrol dışarıdan ithal edildiği için dünyada petrol fiyatlarının artışına ve TL’nin dolar karşısındaki değer kaybına paralel olarak benzin fiyatları sürekli bir artış içinde olduğundan bu artışlar enflasyonun yükselmesine yol açan nedenler arasındadır. Buna karşılık eğer TL dolar karşısında değer kaybetmese ve dünyada petrol fiyatları değişmese ama hükümet benzin üzerindeki KDV’yi mesela 5 puan artırsa bu bir defalık fiyat artışına yol açacağı için bunu enflasyon artışı olarak değil fiyat artışı olarak değerlendirmek gerekir.
Enflasyon asıl olarak ya üretim maliyetlerinin sürekli olarak yükselmesinin (arz ya da maliyet enflasyonu) ya da talepteki sürekli artışların (talep enflasyonu) fiyatlara yansımasıyla ortaya çıkar. Bu ikisi dışındaki bütün enflasyon ve enflasyon benzeri olgular bu ikisinin türevleridir. Bunları bir tablo halinde gösterelim:
Fiyatlar burada sayılanlardan başka nedenlerle de artabilir. Örneğin bir malın moda olması çok talep edilmesine ve fiyatının artmasına neden olabilir. Ya da bir mala herhangi bir nedenle talep artışı gelmesi o malın fiyatının artmasına yol açabilir. Ne var ki bunlar, yukarıda değindiğimiz gibi bir defalık (sürekli olmayan) ya da tek malla sınırlı fiyat artışları olacağı için enflasyon değil fiyat artışı olarak sınıflandırılır.
Bir de yanlış ekonomi politikasının yarattığı enflasyon artışı var. Diyelim ki bir ekonomide enflasyon ve merkez bankası faizi yüzde 20 iken ve enflasyon artma eğilimi içindeyken merkez bankası faizi artırmak ya da en azından sabit tutmak gerekirken düşürmeye, hatta bununla da yetinmeyerek piyasa faizlerinin de düşürülmesi yönünde baskı yapmaya başlamış olsun. Bunun sonucu olarak bankaların mevduata vereceği faiz, reel olarak negatif olmaya (enflasyonun altında kalmaya) başlamışsa insanların tasarruf yapması için bir neden kalmaz. Çünkü bu durumda faiz alsalar bile satın alma güçlerini koruyamayacaklar demektir. O zaman ellerine geçen parayı harcamaya başlarlar. Talep artmaya ve talep enflasyonu oluşmaya başlar. Enflasyon yükseldiğinde yani paranın iç değeri düşmeye başladığında ister istemez dış değeri de düşer, kur yükselir. Kur yükselişi ithal mal ve girdi fiyatlarını o da üretim maliyetlerini yükseltir. Böylece talep tarafından başlayan enflasyon maliyetlere de yansıyarak bir kısır döngüye dönüşür. Böyle bir ortamda bir yandan da seçimler gibi çeşitli nedenlerle para arzı artışı ortaya çıkarsa kısır döngü giderek büyür.
Bazı ekonomilerde bu enflasyon türlerinin birkaç tanesi bir arada bulunur. Böyle bir durumda tedavi o enflasyon türüne göre yapılır. Örneğin talep enflasyonu varsa faizler artırılır, para arzı kısılır ya da girdi fiyatları artışı kaynaklı bir maliyet enflasyonu söz konusuysa o maliyetlerin düşürülmesi için vergi oranı düşürülebilir.
Türkiye’de bugünkü ortamda bu tabloda sayılan nedenlerin ve enflasyon türlerinin tamamı mevcuttur. Buna multiflasyon (çoklu enflasyon) diyebiliriz. Multiflasyonu düşürebilmek için bir veya iki önlemden çok ötesi gerekir. Bu sorunu çözmenin yolu kapsamlı bir program uygulamak ve geleceğe ilişkin beklentileri olumlu hale dönüştürecek adımları atmaktan geçer. Türkiye, 2001 krizine girdiğinde enflasyon oranı bugünküne yakındı. Toplum, aynen bugünkü gibi geleceğe ilişkin karamsar beklentiler içindeydi. Kriz sonrası uygulanmaya başlayan kapsamlı istikrar programıyla birlikte görünüm değişmeye ve gelecek beklentileri düzelmeye başladı ve enflasyon üç yılın sonunda tek haneye düşürüldü. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu enflasyon sorununu çözebilmesi için benzer kapsamda bir programı uygulamaya koyması gerekiyor. İşin en acı tarafı 22 yıl sonra dönüp dolaşıp benzer bir programı uygulamak zorunda kalmamızdır.