CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARINI PEK CİDDİYE ALMADIĞIM DOĞRU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta içinde, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu görüşmeleri için New York’taydı.
Genel Kurul’da bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı, diğer konuk ülkelerin liderleriyle de ikili görüşmelerde bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’deki bu yoğun görüşme trafiğinin ardından dönüş yolunda, gezisinde kendisine eşlik eden gazetecilerin sorularını yanıtlarken gündeme ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
Kredi derecelendirme kuruluşlarıyla ilgili eleştirel tavrınız devam ediyor mu?
‘KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI GÜVENİLİR DEĞİL’
Kredi derecelendirme kuruluşlarını pek ciddiye almadığım doğru. Bunu bir televizyon mülakatında da sordular bana. Bunların çoğu kez sipariş üzerine derece verdiklerini, dolayısıyla güvenilir olmadıklarını düşünüyorum. Çünkü bunların bize kendilerince kusur bulurken, batmak üzere olan bir ülkenin durumunu dört derece birden yükselttiklerini gördük. Bunları görüp yaşadığımız için onların değerlendirmelerine de güvenmiyoruz.
BAŞBAKAN YILDIRIM’DAN MOODY’S’E SERT TEPKİ
Başbakan Binali Yıldırım, gazetecilere yaptığı açıklamada, “AK Parti 14 yıldır tek başına iktidar. Sayın Kılıçdaroğlu istikrardan neyi kastediyor bilmiyorum ama siyasette istikrar deyince bütün dünyada güçlü siyasi irade anlaşılır, tek başına iktidar anlaşılır. Aslında istikrar 14 yıldır devam ediyor. Neye rağmen devam ediyor? Darbe girişimine rağmen devam ediyor. Vesayet heveslileriyle mücadeleye rağmen devam ediyor. 14 yılda 1 Türkiye’yi 3 Türkiye yaptık, 3’e katladık, aynı zamanda da 3 tane darbe girişimini yerle bir ettik.”
Başbakan Yıldırım sözlerine şöyle devam etti:
“Sayın Kılıçdaroğlu ile 15 Temmuz darbe gecesi öncesinde bir telefon görüşmemiz oldu. Bize söylediği ‘Bu bir darbe girişimidir, bu milli iradeye karşı bir kalkışmadır, bu konuda sizin yanınızdayız, sonuna kadar sizi destekliyoruz’. Şimdi 15 Temmuz’dan bu zamana 2 aydan biraz fazla zaman geçti, ne değişti? Sayın Kılıçdaroğlu fikrini değiştirdi mi yoksa Türkiye’de başka bir şey mi oldu? 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu ne aziz milletimizdir ne de Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Dünyanın başına bela olan FETÖ terör örgütü ve onun başıdır. Olayı bir kere net olarak ortaya koyalım ve bu alçak terör örgütünün de bütün izlerini, bütün bağlantılarını ortaya çıkarmak ve bu topraklardan temizlemek de hükümet olarak bizim boynumuzun borcudur. Ben bir kez daha Sayın Kılıçdaroğlu’ndan Yenikapı ruhunun gereğine uygun olarak birlik, beraberlik, dayanışma içerisinde, gerek bölücü terörle, gerekse FETÖ’cü terörle mücadele konusunda daha olumlu, daha müspet bir tavır içerisinde olmasını bekliyorum.”
“Sapla saman birbirine karışmayacak”
“Bu terör örgütü kapalı bir kutu, saydam değil, ilişkileri gizemli. Bunu yanlış yapmadan, itinayla sorumluları ortaya çıkarmak kolay bir iş değil.” diyen Başbakan Yıldırım şunları söyledi:
“Onun için biz memuriyetten çıkardığımız epeyce sayıda insan var, mahkemelerin gözaltına aldığı, tutukladığı bizzat darbeye fiilen iştirak etmiş olanlar var. Dolayısıyla büyük bir kitleyi oluşturuyor. Bu doğrudur. Ancak bunu yapmazsak Türkiye tekrar bu tehditle karşı karşıya kalır. Bunu milletimizin bilmesi lazım. Bundan sonra yapacağımız iş nedir? Hatalar, yanlışlar varsa düzeltecek mekanizmalar da var. Sapla saman birbirine karışmayacak, kurunun yanında yaş yanmayacak ve intikamla değil, adaletle muamele edilecek. Türk adaleti iş başındadır, darbecilerden hesap sormaya başlamıştır. O bakımdan darbeyi gündemden düşürüp, darbecileri savunmaya kalkmak bu şehitlere, gazilere yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bir an önce bu konuda herkesin gerekli sorumluluğu almasını bu millet bekliyor.”
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ: NOT İNDİRİMİ RASYONEL VE EKONOMİK DEĞİLDİR
Canikli, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in, Türkiye’deki reform niteliğindeki düzenlemelere gözlerini kapattığını belirtti.
Canikli, sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan yaptığı açıklamada, Moody’s’in, Türkiye’nin kredi notunu “Baa3″ten “Ba1″e çekmesini ve not görünümünü “durağan” olarak belirlemesini değerlendirdi.
Kuruluşun, Türkiye’nin yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notunu düşük büyüme performansı ve cari açık nedeniyle düşürdüğünü açıkladığına işaret eden Canikli, bütün küresel ve bölgesel risk ve olumsuzluklara rağmen Türkiye’nin, en yüksek büyüme hızını yakalayan 5 ekonomi arasında bulunduğunu vurguladı.
Türkiye’nin büyüme oranının, küresel büyüme oranı ve OECD ülkelerinin büyüme oranlarının çok üzerinde olduğunu ve bunun devam edeceğini belirten Canikli, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’nin büyümesinde görülen yavaşlama iç ve dış talebin daralmasından kaynaklanıyor. Yılın ilk 7 ayında bireysel kredilerdeki reel düşüş iç talepteki daralmayı ağırlaştırmıştır. Bununla ilgili olarak bireysel kredilerdeki genişlemeyi sağlayacak alınan etkili tedbirleri Moody’s görmemiş ya da görmek istememiştir. Tasarruf oranını yükseltmek amacıyla hayata geçirilen 2 önemli reform olan ‘otomatik bireysel emeklilik sistemi’ ve Türkiye Varlık Fonu görmezden gelinmiştir.
Dış talep, yani ihracattaki artış son aylarda ivme kazanmıştı. Bunda Rusya ile problemlerin giderilmesi önemli bir faktör olmuştur. Dış talep çerçevesinde, Irak ve diğer bölge ülkeleri ile AB ülkelerine olan ihracatımız alınan tedbirlerle artış trendine girmişti. Moody’s bunların hiçbirisini görmedi ya da görmek istemedi.
İç talebin canlandırılması için inşaat ve ulaştırma sektörüne yönelik özel teşvikler yürürlüğe konuldu ve olumlu sonuçlar alındı. Büyümenin yatırım ayağındaki gelişmeler ise daha belirgindir. Yatırımların önündeki en büyük engel olan faiz düşüşü hızlanmıştır. Yerli ve yabancı yatırımcılar için ekonomi tarihimizin en büyük ve esnek teşvik sistemi yürürlüğe girmiştir. Türkiye’nin önünü açacak büyük ölçekli ve yüksek teknoloji yatırımlara uzun vadeli ve ucuz finansman sağlayacak mekanizmalar oluşturuldu. Moody’s bütün bu reform niteliğindeki düzenlemelere gözlerini kapattı.”
Canikli, cari açıktaki düşüş trendinin bu yıl bir miktar hız kestiğini ve cari açığın bu yıl hedefin üzerinde gerçekleşebileceğini belirtti.
Rusya ile yaşanan sıkıntı nedeniyle turizmde düşüş yaşanmasının cari açığın hedefin üzerinde oluşmasına neden olduğuna kaydeden Canikli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Eğer Moody’s, Rusya ile kriz başladığında not indirimi yapmış olsaydı bir anlamı olurdu. Krizin, ihracat ve turizm gelirlerini düşürme ve bunun da cari dengeyi olumsuz etkilemesi ihtimali nedeniyle not indirimi olabilirdi. Rusya krizi başladığında bu gerekçelerle bir not indirimi ekonomik gerekçelerle izah edilebilirdi. Ancak bugün, tüm bu risklerin ortadan kalkmaya başladığı, eylül ayından itibaren turizmdeki kayıpların telafi edilmeye ihracat artışının ivme kazanmaya, özetle iç ve dış talebin önünün açılmaya, büyümeyi tahrik edecek yatırımların hızlanmaya, faizlerin düşmeye başladığı bir dönemde not indirimi rasyonel ve ekonomik değildir. Objektif ve bilimsel bir altyapısı bulunmamaktadır. O zaman sorulması gereken soru şu: Moody’s in not indirimi ekonomik, rasyonel ve objektif bir gerekçeye dayanmıyorsa gerçek sebebi nedir?”
MALİYE BAKANI AĞBAL: MOODY’S’İN KARARININ KENDİ İÇİNDE BİR RASYONALİTESİ YOK
Maliye Bakanı Naci Ağbal, “Yapısal reformlar devam ediyor, büyümeyi yukarıya çekecek tedbirler alınıyor, faiz, enflasyon göstergeleri iyi… Dolayısıyla Moody’s’in almış olduğu kararının kendi içinde bir rasyonalitesi yok.” dedi.
Ağbal, Kanal 7 televizyonunda katıldığı programda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Ağbal, ülke ekonomisinin global koşullar dikkate alındığında gerçekten iyi bir performans sergilediğini ifade etti.
Türkiye ekonomisiyle ilgili değerlendirme yaparken, global krizden sonra diğer ülkelerin durumuna da bakmak gerektiğini dile getiren Ağbal, “Türkiye, global krizden sonra 2010 ve 2015 arası yaklaşık olarak yüzde 5’in üzerinde bir büyüme performansı sergiledi, bu son derece önemli. İster OECD ülkeleri genelini alın ister gelişmekte olan ülkeleri alın, içinde bulunduğumuz ülkeler arasında hepsinde Türkiye büyüme performansı bakımından en ön sıralarda yer alıyor. Yani ekonomide çarklar dönüyor.” dedi.
Bakan Ağbal, 15 Temmuz’daki darbe girişimi nedeniyle yılın üçüncü çeyreğine ilişkin bir olumsuz hava olduğunu ancak son çeyrekte ekonominin tekrar yukarıya doğru yöneleceğini vurgulayarak, “Biz bu sene inşallah gelişmekte olan ülkeler içerisinde, OECD ülkeleri içerisinde yüzde 3-4 aralığında büyüyebilen nadir ülkelerden biri olacağız.” diye konuştu.
Türkiye’de kamu maliyesine ilişkin herhangi bir riskin bulunmadığını, ülkenin güçlü bir bankacılık sistemine ve reel sektöre sahip olduğunu belirten Ağbal, “Onun için bugün ekonominin geneline bakıldığı zaman herhangi bir şekilde kriz kelimesini Türkiye ekonomisiyle yan yana getirmek asla söz konusu değil.” ifadelerini kullandı.
“Moody’s doğru bir değerlendirme yapmadı”
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in, Türkiye’nin kredi notunu düşürmesine ilişkin de Ağbal, Moody’s’in bu kararı verirken çok aceleci davrandığını söyledi.
Önümüzdeki günlerde Orta Vadeli Program’ın açıklanacağını ve bu programda gelecek 3 yıla ilişkin hedeflerin, çalışmaların ortaya konulacağını anlatan Ağbal, bunu Moody’s’in de çok iyi bildiğini ancak programın açıklanmasını beklemediğini bildirdi.
Moody’s’in, “2013’ten bu yana reformlar beklediğimiz kadar yapılmadı” şeklinde bir değerlendirmede bulunduğunu ancak bunun kesinlikle doğru olmadığını vurgulayan Ağbal, Türkiye’nin bu zaman aralığında tasarrufları artırmak, cari açığı düşürmek, yatırımları artırmak ve demokrasiyi güçlendirmek için çok sayıda reformu hayata geçirdiğini kaydetti.
Ağbal, Moody”s”in geleceğe yönelik olumsuz beklentilerinin Türkiye ekonomisinin potansiyelini yansıtmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Yani ‘Türkiye önümüzdeki 3 yıl boyunca ortalama yüzde 2,7 büyüyecektir’ şeklinde bir değerlendirmeye dayalı olarak not indirmek doğru bir değerlendirme değil. Türkiye’nin bugün ortalama büyüme potansiyelinin yüzde 4 civarında olduğunu içeride, dışarıda herkes biliyor. Hükümet büyümeyi yukarıya çekecek tedbirleri ardı ardına alıyor. Bütün bu yapısal reformlar devam ediyor, büyümeyi yukarıya çekecek tedbirler alınıyor, faiz, enflasyon göstergeleri iyi… Dolayısıyla Moody’s’in almış olduğu kararının kendi içinde bir rasyonalitesi yok. En basit anlamda, uluslararası bir derecelendirme şirketinin böyle bir değerlendirmeyi yaparken, seçtiği parametrelere bakarak söylüyorum bunu, çok iyi niyetli bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum. Bugün birçok kuruluş var Türkiye’ye yatırım yapan. Türkiye’ye ilişkin yabancı yatırımcıların beklentileri, düşünceleri bizden çok daha iyi, Türkiye’ye inanıyorlar, Türkiye’ye güveniyorlar.”
“Değerlendirmeyi maksatlı görüyorum”
Türkiye’nin mevcut ekonomik temelleri sağlamken, geleceğe ilişkin beklentilerde herhangi bir şekilde ciddi bir riske işaret etmezken, Türkiye ekonomisinin olumlu taraflarını ortaya koyup bu notu tutma imkanı varken, bütün bunların yapılmayıp belirsiz birtakım faktörler üzerinden Türkiye’nin notunun indirilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını vurgulayan Ağbal, şöyle devam etti:
“Bakın mesela deniyor ki ‘Türkiye’nin kurumsal kapasitesinde ileriye dönük zayıflama olacak.’ Halbuki, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası başta savunma, güvenlik birimlerinin yeniden yapılandırılması olmak üzere ve Hükümet olarak kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına dönük olarak alacağımız tedbirler tam tersine Türkiye’nin kurumsal kabiliyetlerini ve kapasitesini artıracak. Niye Moody’s bunu görmek istemiyor? Bugün Moody’s’in kararına baktığınız zaman, tırnak içinde söylüyorum, Fethullah Gülen hareketine dayalı, ifadeleri böyle kullandıkları için söylüyorum, bizim için bir terör örgütüdür, bu terör örgütünün kamu içerisindeki yuvalandığı yerlerden sökülüp atılması, bütün bunların bu terör örgütünün kamu yönetimi içerisinde oluşturduğu kaotik ortamın ortadan kaldırılmasını Türkiye’nin kurumsal kabiliyetlerinin azaltılması için bir sebep olarak gösteriyor. Tam tersine, bugüne kadar özellikle Türkiye’nin önümüzdeki döneme ilişkin kurumsal kabiliyetlerini azaltan, hukuk devletini ve demokrasiyi zayıflatan en büyük unsur, bu terör yapısının kamu içerisinde kalmasıydı.
Onun için, yapılan değerlendirmelerde özellikle FETÖ terör örgütüne referans verilmek suretiyle ortaya konulan olumsuzluk algısı ve değerlendirmesinin de açıkçası maksatlı olduğunu düşünüyorum.
Yani ben Moody’s’in bu değerlendirme raporundaki kurumsal kabiliyete ilişkin okumasını, değerlendirmesini açık söyleyeyim maksatlı görüyorum.”
“Moody’s’i apar topar açıklama yapmaya zorlayan faktörler nedir?”
Bakan Ağbal, Moody’s’in birkaç gün önce Türkiye ile ilgili açıkladığı raporda olumlu değerlendirmelerin olduğunu ancak sonrasında not indiriminin geldiğinin hatırlatılması üzerine de “Bu da üzerinde durulması gereken bir husus. Yani kimse Moody’s’e 2 gün önce böyle bir açıklama yapın diye talepte bulunmadı.” dedi.
Moody’s’in bahse konu ilk raporunda, “Darbe girişimi sonrasında oluşan kırılganlıklar hızlı bir şekilde bertaraf edilmiştir, dolayısıyla ekonomide darbe girişimi kaynaklı riskler ortadan kalkmıştır.” ifadelerinin yer aldığını hatırlatan Ağbal, “Peki, Moody’s olarak birinci açıklamayı size kimse zorla yaptırmadıysa, ikinci açıklamayı yapmak için bu kadar niye acele davranıyorsun? Normalde bir kredi derecelendirme şirketinin böyle bir açıklamanın zamanlamasının ne manaya geleceği konusunda rasyonel düşünmesi beklenir. O zaman soru şurada: Moody’s’i böyle bir açıklamayı apar topar yapmaya zorlayan bizim bilmediğimiz faktörler nedir? O zaman Moody’s’in süratle kamuoyunu aydınlatması lazım.” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım’ın açıkladığı ekonomik tedbirler
Maliye Bakanı Naci Ağbal, Başbakan Binali Yıldırım’ın ekonomiye yönelik alınacak tedbirlere ilişkin son açıklamalarının sorulması üzerine de yapılan düzenlemenin, tüketicinin krediye erişimini artırmayı hedeflediğini söyledi.
Ağbal, 2010, 2011 yıllarında kredilerde çok hızlı bir artış olduğunu ve cari işlemler açığını olumsuz etkilediğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
“O dönemde ekonomiyi sürdürülebilir dengeli bir noktada tutmak için taksitlere sınır getirdik, bireysel kredilere sınırlar getirdik. Gelinen noktada tüketim çılgınlığı devam ederken, tüketim hala artarken, bireysel krediler hala çok yüksek seviyelerdeyken bu düzenlemeleri yapmıyoruz. Şu anda beklenenden daha fazla bir daralma var. Onu tekrar yukarıya çekip normal bir seyre getirmek için yapıyoruz. Bu almış olduğumuz kararları izleyeceğiz, herhangi bir şekilde bu kararlarda ekonominin geneline ilişkin bir olumsuzluk gördüğümüz zaman da tekrar gerekli düzenlemeleri yapacağız. Biz tüketim çılgınlığı olsun demiyoruz ama üretimi yatırımı destekleyecek bir tüketim trendinin de sürdürülmesi lazım. Almış olduğumuz tedbirler o ama daha fazla ne yapmak istiyoruz? Daha fazla yatırıma ve ihracata teşvik getirmek istiyoruz onları da yaptık. Yani üretim olmazsa, arz tarafını kuvvetlendirmezsek, tüketim tarafını da sadece parayı verip daha fazla harca… Bu bizim ekonomi politikası olarak hiçbir şekilde benimsediğimiz bir şey değil.”
MEHMET ŞİMŞEK: RATİNG KURULUŞLARINA EN İYİ CEVAP REFORMLARI HIZLANDIRMAK
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye kararına ilişkin, “Rating kuruluşlarına vereceğimiz en iyi cevap yapısal reformları daha da hızlandırmak, mali disiplini korumaktır. Durmak yok reformlara devam.” değerlendirmesinde bulundu.
Şimşek, sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan yaptığı açıklamada, Moody’s tarafından Türkiye’nin kredi notunun “Baa3″ten “Ba1″e çekilmesini ve not görünümünü “durağan” olarak belirlenmesini değerlendirdi.
“Rating kuruluşlarına vereceğimiz en iyi cevap yapısal reformları daha da hızlandırmak, mali disiplini korumaktır. Durmak yok, reformlara devam.” ifadelerini kullanan Şimşek, Türkiye’nin temellerinin sağlam ve şoklara karşı dirençli olduğunu vurguladı.
Şimşek, birçok iç ve dış şoka rağmen ekonominin küresel kriz sonrası dönemde yüzde 5,2 büyüdüğüne işaret etti.
Mehmet Şimşek, bu yıl Ar-Ge, işgücü piyasası, yatırım ortamını iyileştirilmesi, bireysel tasarruf artışı, Avrupa Birliği ile vize muafiyeti, darbeleri engellemek için ordu üzerinde demokratik kontrolü artırılması konularında bir dizi reform çalışması yapıldığını kaydetti.
EKONOMİ BAKANI ZEYBEKCİ, “MOODY’S’İN ALMIŞ OLDUĞU NOT İNDİRME KARARI TÜRKİYE EKONOMİSİNİN TEMEL MAKRO DİNAMİKLERİ İLE HİÇBİR ŞEKİLDE ÖRTÜŞMEMEKTEDİR”
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in, Türkiye’nin kredi notuna ilişkin kararının, ülke ekonomisinin temel makro dinamikleri ile hiçbir şekilde örtüşmediğini belirtti.
Zeybekci, sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan yaptığı açıklamada, Moody’s’in, Türkiye’nin kredi notunu “Baa3″ten “Ba1″e çekmesi ve not görünümünü “durağan” olarak belirlemesini değerlendirdi.
“Moodys’in almış olduğu not indirme kararı Türkiye ekonomisinin temel makro dinamikleri ile hiçbir şekilde örtüşmemektedir” ifadelerini kullanan Zeybekci, şunları kaydetti:
“Dünya ekonomisinin yavaşladığı bir ortamda, yılın ilk yarısında Türk ekonomisi yüzde 3,9 büyümüştür. Aynı dönemde Türk ekonomisi hem cari açığını düşürmüş hem de birçok dünya ekonomisi bütçe açığı verirken bütçe fazlası vermiştir. Moody’s’in iddiasının aksine özel sektörümüz ve kamu kesiminin dış finansman koşullarında herhangi bozulma yaşanmamaktadır. Siyasi istikrarı koruyacak ve piyasa dostu uygulamalarımızdan taviz vermeden iş yapma ortamını iyileştirecek reformlarımıza devam edeceğiz.”
SELİN SAYEK BÖKE: MOODY’S İNDİRİMİNİN SİYASİ KAYGILARLA YAPILDIĞI AÇIK
CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, Moody’s’in not indirimini değerlendirdi
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına indirdi. Kredi notu “Baa3” seviyesinden “Ba1” seviyesine düşürülürken, not görünümünü de “durağan” olarak belirlendi. Bu not indirimiyle Türkiye, Moody’s tarafından yatırım yapılabilir ülkeler grubundan da çıkarılmış oldu.
Moody’s’in çok kısa süre önce yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin iyi gittiğine vurgu yaptığı değerlendirildiğinde, kısa süre de ortaya çıkan bu “U dönüşünün”, Moody’s kararının objektifliğine gölge düşürdüğü, değerlendirmenin salt ekonomik parametrelerden ziyade, siyasi kaygılarla ortaya konulduğu açıktır. Zira kredi derecelendirme kuruluşunun bugünkü not indirimine gerekçe gösterdiği, Türkiye ekonomisinin dış finansman ihtiyacına bağlı risklerindeki artış ve kurumsal zayıflama bugün ortaya çıkmış değildir. Aynı kuruluş, çok kısa süre önce “Türkiye ekonomisinde her şey iyi” derken de aynı riskler söz konusuydu ve AKP hükümeti kendi siyasi geleceğini Türkiye’nin ihtiyaçlarının önüne koyan yaklaşımıyla bu riskleri yok saymaya, halının altına süpürmeye devam ediyordu. O gün göz ardı edilen risklerin, ABD-Türkiye ilişkilerinde gerilim yükselince birden hatırlanması kuşkusuz kimsenin gözünden kaçmamaktadır.
Ancak gözden kaçmaması gereken bir değer husus; kredi derecelendirme kuruluşunun verdiği kararın arkasındaki düşünce ne olursa olsun, Türkiye ekonomisinin iyi yönetilmediği, AKP’nin çarpık ve dışa bağımlı ekonomik düzeninin Türkiye ekonomisini kırılganlığa mahkum ettiğidir. Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığını azaltmak, dolayısıyla kırılganlıklarının uluslararası rüzgarlara teslim edilmesini engellemek hükümetin görevidir. Hükümetin çeşitli gerekçelerin arkasına sığınarak, olumsuz ekonomik tablonun ve bu tablonun vatandaşa çıkardığı faturanın sorumluluğundan kaçması mümkün değildir. Hükümetin görevi şikayet etmek, sorumlu aramak değil, sorun çözmek ve ülkenin fatura ödemesinin önüne geçecek tedbirleri almaktır.
Siyasetin görevi de; yalnızca “kredi derecelendirme kuruluşu bu kararı neden verdi” demekle yetinmek değil, Türkiye ekonomisinin neden kredi derecelendirme kuruluşlarının iki dudağının arasına mahkum edildiğini, bir zamanlar yükselen piyasalar arasında en yatırım yapılabilir ülkelerden biri olan Türkiye’nin nasıl bu hale getirildiğini sorgulamaktır.
Unutulmamalı ki; Türkiye üretim odaklı bir kalkınma modeli ortaya koyabilmiş olsaydı, bugün kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerini bu derece önemli kılan bir dış bağımlılık söz konusu olmazdı. Türkiye demokratik-kurumsal reformlarını gerçekleştirseydi, Türkiye OHAL ile, KHK’lar ile yönetiliyor olmasaydı, hiç bir kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’yi yatırım yapılabilir bir ülke statüsünden çıkaramazdı. Hükümet Türkiye’nin yatırımcı gözündeki inandırıcılığını tamamen ortadan kaldıracak biçimde, sürekli olarak reformdan bahsetmek yerine gerçekten reform yapsaydı, Türkiye’nin yatırım yapılabilir bir ülke olduğu konusunda hiçbir tereddüdü kimse oluşturamazdı.
Moody’s’in kararının gerekçesi ne olursa olsun Türkiye’nin ekonomik risklerinin artmakta olduğu ve AKP’nin ahbap-çavuş kapitalizminin Türkiye’ye faturasının giderek büyüdüğü gerçeği değişmemektedir. Hükümetin mevcut ekonomik durum ve bundan sonra ortaya çıkan olası olumsuz gelişmeler karşısında yapması gereken, bu kararın arkasına sığınarak “kendisini temize çekmek için gayret göstermek değil”, sorumluluk almak ve Türkiye ekonomisini düzlüğe çıkaracak adımları atmaktır.
MÜSİAD / NAİL OLPAK: BİZ REFORMLARA ODAKLANALIM
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu “Baa3″ten “Ba1″e çekti, not görünümünü “durağan” olarak belirledi. MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak konuyla ilgili yazılı açıklama yaptı.
Olpak açıklamasında şunları kaydetti:
“Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu Ba1’e düşürmesini soğukkanlılıkla değerlendirmeliyiz. Daha iki gün önce, bir ay içerisinde yeni bir değerlendirme yapılacağı söylendikten hemen sonra açıklanan bu kararın, objektiflikten uzak ve siyasi değerlendirmeler içermesi güçlü bir olasılık. Bu karara rağmen biz, ülkemize ve ekonomimize güveniyor ve bu şoku da atlatarak yolumuza devam edeceğimize inanıyoruz.
Bu noktada ülkemize düşen, ekonomimiz için gerekli olduğuna inandığımız yapısal reformları kararlılıkla ve hızlı bir şekilde hayata geçirerek, tüm dünyaya en güzel cevabı bu şekilde vermek olmalı.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkelerin ve şirketlerin borç maliyetini artıran kararları, bugüne kadar birçok ülkenin yaşadığı ekonomik krizin sebebi olmuştur.
Bu vesileyle, değerlendirme kuruluşlarının ülkelerin yatırım notu üzerinde yaptığı değerlendirmelerin de sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerinin masaya yatırılması, hem onların kredibilitelerinin sağlıklı bir zemine oturması hem de yanlış değerlendirmelerinin faturalarının, ülkelerin üzerine haksız bir şekilde yüklediği yüklerin ortadan kaldırılmasını sağlayacaktır.”
İTO BAŞKANI ÇAĞLAR’DAN MOODY’S AÇIKLAMASI:
– “Türkiye artık aralarında Moodys’in de yer aldığı üçlü not çetesinin çıkar oyunlarıyla yatırımcıların gözünde gel-gitler yaşayan bir ülke değil”
– “Türkiye dik durdukça ‘not’ silahını kullanıyorlar”
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu düşürmesi üzerine, “Türkiye artık aralarında Moody’s’in de yer aldığı üçlü not çetesinin çıkar oyunlarıyla yatırımcıların gözünde gel-gitler yaşayan bir ülke değil. Türkiye, yatırımcıya notun ötesinde bir yatırım potansiyeli sunuyor. Bu nedenle Moody’s’in aldığı kararın yatırımcı üzerinde kalıcı bir etkisi olacağını düşünmüyorum” dedi.
“Türkiye dik durdukça ‘not’ silahını kullanıyorlar” diyen Çağlar, Moody’s ile çıkar ortağı olduğu banka ve şirketlerin çevirdikleri dolapları dünyanın bildiğini kaydetti.
İTO Başkanı Çağlar, “İki gün önce ‘Türkiye ekonomisinin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaşadığı şok büyük ölçüde kayboldu’ diyen Moody’s iki gün sonra not düşürüyor. Türkiye’nin krediye değer olup olmadığını bu Moody’s mi ölçecek?” ifadesini kullandı.
NOMURA STRATEJİSTİ TİMOTHY ASH: “MOODY’S KARARI ADİL DEĞİL”
Nomura Stratejisti Timothy Ash, sosyal medya hesabından yaptığı değerlendirmede “Moody’s’in kararı bana göre hiç de adil değil” yorumunda bulundu.
Türkiye’nin makro verilerde ya da ödemelerde bozulma içermeyen son derece uzun bir sicili olduğunun altını çizen Ash, “Moody’s’in kararı sübjektif” dedi.
Ash, “Türkiye’nin uzun bir borçlarını ödeme geçmişi var, ve kredi notu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltildiğinden beri ana makro oranlarında önemli bir kötüleşme yok. Moody’s’in kararı oldukça sübjektif” ifadelerini kullandı.
Moody’s kararının ardından hükümetin vereceği tepkinin önemli olduğunu belirten Ash, “Hükümet yetkilileri kredi derecelendirme kuruluşlarını yerden yere vurmaktansa olgun davranarak reformlara odaklanmalılar” yorumunda bulundu.
Ash, Moody’s’in karar almak için Ekim’e kadar beklememesine şaşırdığını belirtirken, “Ama sanırım, başarısız darbe girişimi ve kamudaki temizliğin kurumsal sağlamlığı zayıflattığını düşündüler” dedi.
Ash, “Pazartesi günü piyasa tepkisini görmek ilginç olacak. Sanki karar bekleniyordu, tepki kısıtlı olabilir. Biraz zayıflama olabilir, ama bazı yatırımcılar da alım yapmak için not indirimini bekliyordu” değerlendirmesini yaptı.
Ash, Türkiye’nin bazı yönleriyle not indirimini bertaraf etmek için yeterli olduğunu, kararın piyasalar açısından belirsizliği ortadan kaldırdığını kaydederken, Rusya, Hırvatistan, Brezilya’nın Türkiye’yle benzer kredi notu seviyesinde olduğunu belirtti.