Selin Sayek Böke yazdı: Moody’s indiriminin siyasi kaygılarla yapıldığı açık
CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, Moody’s’in not indirimini değerlendirdi
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına indirdi. Kredi notu “Baa3” seviyesinden “Ba1” seviyesine düşürülürken, not görünümünü de “durağan” olarak belirlendi. Bu not indirimiyle Türkiye, Moody’s tarafından yatırım yapılabilir ülkeler grubundan da çıkarılmış oldu.
Moody’s’in çok kısa süre önce yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin iyi gittiğine vurgu yaptığı değerlendirildiğinde, kısa süre de ortaya çıkan bu “U dönüşünün”, Moody’s kararının objektifliğine gölge düşürdüğü, değerlendirmenin salt ekonomik parametrelerden ziyade, siyasi kaygılarla ortaya konulduğu açıktır. Zira kredi derecelendirme kuruluşunun bugünkü not indirimine gerekçe gösterdiği, Türkiye ekonomisinin dış finansman ihtiyacına bağlı risklerindeki artış ve kurumsal zayıflama bugün ortaya çıkmış değildir. Aynı kuruluş, çok kısa süre önce “Türkiye ekonomisinde her şey iyi” derken de aynı riskler söz konusuydu ve AKP hükümeti kendi siyasi geleceğini Türkiye’nin ihtiyaçlarının önüne koyan yaklaşımıyla bu riskleri yok saymaya, halının altına süpürmeye devam ediyordu. O gün göz ardı edilen risklerin, ABD-Türkiye ilişkilerinde gerilim yükselince birden hatırlanması kuşkusuz kimsenin gözünden kaçmamaktadır.
Ancak gözden kaçmaması gereken bir değer husus; kredi derecelendirme kuruluşunun verdiği kararın arkasındaki düşünce ne olursa olsun, Türkiye ekonomisinin iyi yönetilmediği, AKP’nin çarpık ve dışa bağımlı ekonomik düzeninin Türkiye ekonomisini kırılganlığa mahkum ettiğidir. Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığını azaltmak, dolayısıyla kırılganlıklarının uluslararası rüzgarlara teslim edilmesini engellemek hükümetin görevidir. Hükümetin çeşitli gerekçelerin arkasına sığınarak, olumsuz ekonomik tablonun ve bu tablonun vatandaşa çıkardığı faturanın sorumluluğundan kaçması mümkün değildir. Hükümetin görevi şikayet etmek, sorumlu aramak değil, sorun çözmek ve ülkenin fatura ödemesinin önüne geçecek tedbirleri almaktır.
Siyasetin görevi de; yalnızca “kredi derecelendirme kuruluşu bu kararı neden verdi” demekle yetinmek değil, Türkiye ekonomisinin neden kredi derecelendirme kuruluşlarının iki dudağının arasına mahkum edildiğini, bir zamanlar yükselen piyasalar arasında en yatırım yapılabilir ülkelerden biri olan Türkiye’nin nasıl bu hale getirildiğini sorgulamaktır.
Unutulmamalı ki; Türkiye üretim odaklı bir kalkınma modeli ortaya koyabilmiş olsaydı, bugün kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerini bu derece önemli kılan bir dış bağımlılık söz konusu olmazdı. Türkiye demokratik-kurumsal reformlarını gerçekleştirseydi, Türkiye OHAL ile, KHK’lar ile yönetiliyor olmasaydı, hiç bir kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’yi yatırım yapılabilir bir ülke statüsünden çıkaramazdı. Hükümet Türkiye’nin yatırımcı gözündeki inandırıcılığını tamamen ortadan kaldıracak biçimde, sürekli olarak reformdan bahsetmek yerine gerçekten reform yapsaydı, Türkiye’nin yatırım yapılabilir bir ülke olduğu konusunda hiçbir tereddüdü kimse oluşturamazdı.
Moody’s’in kararının gerekçesi ne olursa olsun Türkiye’nin ekonomik risklerinin artmakta olduğu ve AKP’nin ahbap-çavuş kapitalizminin Türkiye’ye faturasının giderek büyüdüğü gerçeği değişmemektedir. Hükümetin mevcut ekonomik durum ve bundan sonra ortaya çıkan olası olumsuz gelişmeler karşısında yapması gereken, bu kararın arkasına sığınarak “kendisini temize çekmek için gayret göstermek değil”, sorumluluk almak ve Türkiye ekonomisini düzlüğe çıkaracak adımları atmaktır.
Business HT