İçinde bulunduğumuz yılın ikinci yarısı hem yurt içinde hem de yurt dışında hareketli başladı ve bazı değişimlere sahne olmasını bekleyebiliriz. Öncelikle yurt içinde haziran ayı sonunda Türkiye’nin gri listeden çıktığı haberini aldık. Yerel seçimler sonrası çok fazla gündeme gelen ve bu listeden çıkılması için ciddi çalışmalar gerçekleştirilen beklenti gerçekleşmiş oldu. Daha sonra nerdeyse son bir yıldır beklediğimiz yıllık enflasyonda geri çekilmeyi haziran ayı enflasyon verisi açıklandıktan sonra gördük. Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık bazlı %1,64 ve yıllık bazlı %71,60 oldu. Aynı dönemde Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) aylık %1,38 ve yıllık bazlı %50,09 gerçekleşti. Temmuz ayı enflasyon verisini ise Ağustos ayının 5’inde, 3 Ağustos cumartesi gününe denk geldiği için, göreceğiz. Geçen yılın baz etkisi ile yıllık enflasyonda geri çekilmenin devamını göreceğiz.
Bu gelişmeler ile birlikte 19 Temmuz’da Moody’s not artışı beklentileri tartışılmaya başlandı ve piyasa beklentisi üzerinde ülke notu ilk defa iki kademe artırılarak 11 yıl sonra gelen artış ile birlikte B1 olarak belirlendi ve görünüm pozitif olarak korundu. Önümüzde 6 Eylül tarihinde Fitch ve 1 Kasım’da S&P Türkiye not değerlendirmeleri takvimde yer alıyor. Bu hafta 23 Temmuz Salı günü gerçekleşecek TCMB politika faiz kararında ise herhangi bir değişiklik beklenmiyor. Diğer taraftan hafta içinde TCMB rezervlerinde artışın devam ettiğini brüt rezervlerin 12 Temmuz haftasında 5,3 milyar dolar artış ile 153,8 milyar seviyesine ulaştı ve net rezervler 22,2 milyar dolar yükseldi. Bu hafta için yurt dışında en önemli gelişme ise ABD’de açıklanacak büyüme verisi ve Cuma günü yine ABD’de açıklanacak kişisel tüketim harcamaları ABD enflasyon göstergesi için ön plana çıkacak.
Yurt dışında ise Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) bir önceki toplantıda 25 baz puan faiz indirmesi sonrasında geçen toplantıyı pas geçerek faiz indirimlerine devam etmediğini görüyoruz. ABD’de ise seçim yarışı kızışırken açıklanan veriler sonrasında Fed’in yılın geri kalanında yapacağı dört FOMC toplantısında eylül ve aralık aylarındaki toplantılarda faiz indirim beklentisi %90 seviyesi üzerine çıkarak 2 kez faiz indirimi yapması bekleniyor. ABD Başkan adaylarından Trump’a yapılan suikast girişimi sonrası söylemlerinin sertleştiğini görüyoruz. Diğer tarafta Demokratların adayı Biden ise Covid-19 pozitif açıklandıktan sonra adaylıktan çekilme ihtimali giderek artarak piyasalarda fiyatlandı. Yakın vadede gözler 31 Temmuz tarihinde gerçekleşecek Fed toplantısı ve Biden adaylık sürecinde olurken, Ağustos ayı içinde 22-24 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek Jakson Hole toplantısı ise yavaş yavaş yeni ay ile birlikte sonuçları ile birlikte değerlendirilmeye başlanacaktır.
Yurt içinde Moody’s not artışı sonrasında kurda aşağı yönlü baskının devam etmesi beklenebilir. Özellikle tahvil faizleri ve kredi faizlerinin enflasyon geri çekilmesi ile birlikte sınırlı da olsa aşağı yönlü değişim göstergesi muhtemel gözüküyor. Piyasada likidite durumuna göre Kur Korumalı Mevduat tarafında çözülme hızlanması beklenirken mevduat faizlerinde de yatay görünüm devam edebilir. Bu gelişmeler ile birlikte Borsa İstanbul’da son dönemde görülen yükseliş ivmesi ve yeni zirve seviyelerine bir yenisi daha eklenebilir. Özellikle temmuz ayı sonunda 2. Çeyrek finansal tablolar açıklanmaya başlarken Moody’s iki kademe not artışı sonrasında aşırı alımların borsada görülmesi durumunda kısa süreli kar satışları yaşanabilir ve hisse ayrışmaları derinleşebilir. Genel olarak not artışının piyasaları destekleyeceği ve iyimserliğin devam edeceğini söyleyebiliriz.
Yurt dışında ise Fed’in faiz indirim tarihi ve beklentilerinden 5 Kasım tarihinde gerçekleşecek ABD seçimi ve aday planları son dönemde gündem olmaya başladı. Özellikle Avrupa’da yaşanan siyasi süreçler sonrasında ABD’nin yeni başkanı ve seçim sonrası uygulayacağı politikaların ekonomiye ve dünya dengelerine nasıl yansıyacağı seçim yaklaştıkça daha fazla konuşulmaya başlanacak. Geride kalan haftada bu belirsizlikler ile birlikte ABD dolarının tekrar değer kazandığını, ABD 10 yıllık tahvil faizinin tekrar %4,25 seviyesine yükseldiğini, Endeksler ABD’de ve Avrupa’da zirve seviyelerinden geri çekilirken korku endeksi (VİX) 12 seviyesinden 16 seviyesine kadar yükselirken S&P endeksinde oynaklığın yükselmesinin göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Küresel piyasalarda şimdilik ABD olası seçim riski ve mevcut jeopolitik risklerin genişlemesi fiyatlanmıyor, merkez bankalarının faiz indirmeye devam etmesi ve enflasyonda düşüşün sürmesi bekleniyor. Bu gelişmeleri değiştirecek herhangi bir gelişme piyasalarda risk algısının azalmasına neden olabilir.
Tonguç Erbaş