Hala hafta sonu yaşadığım çifte coşkunun etkisi altındayım, iki gecedir uyumadım. Sabaha kadar maytap, havai fişek, havaya Glock sıkarak çifte zaferimizi kutladım. Avrupa, Avrupa, duy lan sesimizi, bu gelen Türk’ün ayak sesleri.
Önce, yoluna hayatımı adadığım Reis’im Almanya’da Yahudi yavşağı küffara çaktı tokadı, sesi Tel Aviv’den yankılandı. Sonra yerli ve milli takımımız kendi evinde Panzerlerin panzehiri oldu.
Maç hazırlık maçıydı, hiç farketmez, ossun. Erdoğan Scholz’dan ne Gümrük Birliğini’nin yenilenmesi için tarih alabildi, ne vizesiz dolaşım, ne de Eurofighter, ossun. Biz aç-açık kalırız, yeter ki milli itibarımız şahlansın.
Böyle kolayca gaza gelip, kendi derdini unutan tek millet biz değiliz. Pazar günü dertli Arjantin 20 yıllık Peronist iktidarı kovarak, Milei’yle temiz bir sayfa açtı. Milei, seçim kampanyasında yanında elektrikli testere taşıyan, Trump hayranı, Merkez Bankası’nı kapatıp, ülkenin para birimini ABD dolarına çevirmek isteyen ileri zekalı kardeşimiz.
Dönelim Türkiye’ye. Tam tahvil faizleri kıvama gelmiş, “carry trade” vasıtasıyla para girecekti ki, Erdoğan aldı sazı eline. Önce, Dış İlişkiler Komisyonu İsveç’in NATO üyeliğine ambargo koydu, F-16 siparişi yattı. Sonra Berlin skandalı, AB’den de sıcak veya soğuk para gelmesini beklemek mantıklı olmaz. Şimşek’in ekonomik istikrar programının başarılı olması için dış yatırım şart. Nedenini aşağıda anlatacağım, ama gerek hisse – tahvil alacak fon yöneticisinin, gerekse de Türkiye’ye teknoloji ve istihdam getirecek iş insanının kafasında tek bir soru var:
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!