Yaşar Erdinç – 17.09.2018
Geçen hafta perşembe günü MB haftalık repo faizini (politika faizi) 625 baz puan artırarak 17.75 olan faizi %24 seviyesine yükseltti. Yani Bankalar bundan sonra MB’ndan fonlama sağlarken bu parayı yıllık %24 faizle alacaklar. Ama bir haftalığına alacaklar. Kafanız karışmasın, %24 olan faiz haftalık repo faizidir. MB bir bankaya sadece haftalık bazda para veriyor. Bu nedenle bankalar bu parayı haftalık olarak alıyorlar. Eğer bir banka bir şirkete kredi veriyorsa ve bu krediyi örneğin 3 ay vade ile verse bile MB’ndan haftalık para sağlayarak bu krediyi vermeyi düşünebilir. Burada MB’nın yol haritasının netliği çok önemli hale gelmektedir. Eğer MB bazı haftalar repo ihalesi açıp bazı haftalar açmıyorsa, Bu durum bankanın MB’dan kaynak sağlayıp kredi vermesinde maliyetlerin artmasına neden olacaktır. Çünkü diyelim ki MB’dan 5 milyar TL haftalık borç aldı ve bunu da ortalama 4 ay vade ile firmalara kredi olarak verdi. Eğer gelecek hafta MB repo ihalesi açmazsa, bankanın bu parayı başka yerden bulması gerekir. Ama banka 5 milyarı nereden hangi faizle bulacağını bilemeyebilir. Bilse ki önümüzdeki 4 ay boyunca MB’nın faizi %24 olacak ve her hafta repo ihalesi açılacak, o zaman %26 ile kredi verebilir. Bu tür bir belirsizlik nedeniyle MB’ndan %24 ile aldığı parayı %30 veya daha yüksek bir faizle satmak zorunda kalabiliyor. Çünkü eğer MB’ndan para bulamazsa, başka yerlerden daha yüksek faiz ödeyerek bu parayı bulacağını düşünerek mecburen yüksek kredi faizi uygulamak zorunda kalıyor. Bu nedenle Merkez Bankası’nın izleyeceği yol haritasını açıklaması ekonominin sağlığı açısından faizden daha önemlidir. MB bu konuda belirsizlik yaratıyorsa ticari Bankaların kredi faizlerinin daha fazla yükselmesine neden oluyor. Bir bakıma MB, politika faizini 625 baz puan artırsa da bankalar kredi faizlerini 800-900 baz puan artırabiliyor. Halbuki ekonominin daralmaya başladığı ve büyüme oranının hızla aşağı gitmesi beklentisinin oluştuğu ve firmaların TL bulmakta zorlandığı bu aşamada, MB’nın bu tutumu reel ekonomiyi daha fazla olumsuz etkiliyor. MB politika faizini artırsa bile, bunun reel sektöre ek maliyet yüklememesi için, aynen FED’in yaptığı gibi şeffaf bir yol haritası da sunmalıdır. Örneğin, önümüzdeki dönemde enflasyonist baskıları azaltmak üzere MB’nın politika faizinde bu yıl içinde 4 defa daha 50 baz puanlık artış sinyali vermesi çok daha sağlıklı olabilirdi. İşte bu tür bir durumda, her ticari banka hesabını kitabını daha rahat yapar hale gelir. Aldığı paranın maliyetini daha doğru ölçerek kredi verir ve gereksiz yere kredi faizleri yükselmez. Aynı zamanda kur üzerindeki baskılar da zamana yayılır ve kurlar üzerinde manipülatif hareketlere engel olur. Dolar/TL kuru yükselme eğiliminde değil, düşüş eğiliminde olur. Çünkü gelecekte faiz artışlarının devam edeceği bilgisi, döviz talebinin önüne set çeker. Eğer TL’nin getirisi artacaksa, Dövizde olmak bu getiriden mahrum olmak anlamına gelir.
Şu an hiç bir kimse ve hiçbir banka bir sonraki PPK’da politika faizi oranının ne olacağını bilmiyor. O zaman, ellerindeki parayı daha yüksek faiz ile krediye yönlendireceklerdir. Zaten finansman sıkıntısı çeken reel sektör için iyi bir haber değil ve ekonomik küçülme ve işsizlikteki artış hızlanacaktır.