Mahfi Eğilmez – 19.04.2018
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı yaklaşırken Banka’nın uyguladığı faiz oranı her zaman olduğu gibi yine tartışma konusu oluyor. Bu kez yabancı fonlar ve yatırımcılar Merkez Bankası’nın 25 ile 150 baz puan faiz artırması gerektiğini savunuyorken yerli fon yöneticileri Merkez Bankası’nın faiz artırmasına gerek olmadığını ileri sürüyorlar. Konuya objektif olarak bakarsak enflasyonun yüzde 10’un üzerinde seyrettiği ve TL’nin sepet kura karşı, erken seçim kararının olumlu etkisine rağmen, yılbaşına göre yüzde 8,5 kayıp yaşadığı bir ortamda Merkez Bankası’ndan faiz artırımı kararı beklenmesi doğrudur. Yerli fon yöneticileri burada yaşadıkları için ister istemez kendilerini sistemle özdeşleştiriyor ve Merkez Bankası’nın yerine kendilerini koyarak düşünüyorlar. Öyle olunca da konu objektif değerlendirmenin dışına çıkıyor ve Merkez Bankası’nın karşı karşıya kaldığı baskılar vb devreye girince faiz artıramayacağı düşüncesi ağırlık kazanıyor. Sonuçta kendilerini Merkez Bankası’nın yerine koyarak meseleye baktıkları için de faiz artırmaması gerektiği sonucuna varıyorlar.
Merkez Bankası’nın bankaları fonlamakta kullandığı üç aracı var: (1) Gecelik borç verme imkânı (mevcut faiz oranı yüzde 9,25), (2) Haftalık repo ihalesiyle borç verme imkânı (mevcut faiz oranı yüzde 8) ve (3) Geç likidite penceresi fonlama imkânı (mevcut faiz oranı yüzde 12,75). Merkez Bankası uzunca bir süredir haftalık repo ihalesi açmıyor ve bankaları haftalık olarak fonlamıyor. Bu durumda da politika faizi olarak ilan ettiği yüzde 8 oranındaki haftalık borç verme faizi hiçbir anlam taşımıyor. Buna karşılık dünyadaki Merkez Bankası faizleri listesinde bu yüzde 8’lik oran bizim Merkez Bankası’nın politika faizi olarak yer almaya devam ediyor. 2017 öncesinde geç likidite penceresi fonlaması sadece zor durumda olan bankalara kullandırılan bir imkân iken 2017 yılında önce gecelik borç verme imkânıyla birlikte sürekli kullanılmaya başlandı, sonra gecelik borç verme uygulaması da askıya alındı ve geç likidite penceresi fonlaması tek başına kullanılmaya başlandı. Bugünkü görünümde Merkez Bankası’nın dünyaya açıkladığı politika faizi yüzde 8 olsa da gerçekte bankaları gecelik olarak fonlamakta uyguladığı faiz yüzde 12,75.
Merkez Bankası’nın faiz oranları 1,5 ayda bir toplanan Para Politikası Kurulu kararlarıyla belirleniyor. Kurul, ya mevcut oranları değiştirmeden bırakıyor ya da artırma veya indirme kararı alıyor.
Merkez Bankası, faiz oranlarını uzunca bir süredir dünya uygulamasından farklı olarak esnek biçimde uyguluyor. Örneğin bugün için geçerli tek uygulama olan geç likidite penceresi uygulamasında faiz oranı yüzde 12,75. Bu, üst limiti gösteriyor. Yani Merkez Bankası, Para Politikası Kurulu kararı olmaksızın bunu daha düşük olarak uygulama yetkisine sahip olsa da daha yüksek uygulama yetkisine sahip bulunmuyor. Bu uygulama bir anlamda aşağı yönlü bir esneklik sağlayan tek taraflı esnek faiz uygulaması.
Benim önerim bu esnekliği iki yönlü hale getirmek. Merkez Bankası gecelik borç verme uygulamasına geri dönmeli. Bu faiz oranının alt ve üst limiti Para Politikası Kurulu kararıyla belirlenerek bu iki oran arasında güncel gelişmelere göre faizi indirip artırma yetkisi Merkez Bankası yönetimine verilmeli. Bu önerimi sayısal bir örnekle açıklayayım. Diyelim ki Para Politikası Kurulu 25 Nisan’daki toplantısında gecelik borç verme faizinin alt limitini yüzde 9 üst limitini de yüzde 14 olarak saptamış ve bu iki oran arasında borç verme faizini belirleme yetkisini Merkez Bankası yönetimine bırakmış olsun. Merkez Bankası yönetimi de bugünkü oran olan yüzde 12,75 ile işe başlamış olsun. Varsayalım ki ilerleyen günlerde Dolar kurunda hızlı bir yükseliş başlamış ve bu yükselişin enflasyonu artıracağı endişesi ortaya çıkmış olsun. Bu durumda Merkez Bankası yönetiminin Para Politikası toplantısını beklemesine gerek kalmayacak ve faizi yüzde 12,75’den mesela yüzde 13,50’ye çıkarabilmesi mümkün olacaktır. Bu hamle Dolar kurundaki yükselişi anında frenleyecek, piyasa normale döndüğünde de Merkez Bankası yönetimi faizi tekrar düşürebilecektir.
Ben buna ‘esnek faiz politikası’ adını veriyorum.
Bu uygulama iki üstünlük sağlayacaktır diye düşünüyorum: (1) Merkez Bankası’nın herhangi bir dalgalanma durumunda müdahale esnekliği artacaktır. (2) Piyasa, Merkez Bankası’nın bu tür müdahalesini görünce paniğe kapılmadan durabilecektir. Bu da piyasanın paniğiyle bozulmanın daha da hızlanmasını önleyecektir.
Bu uygulama ayrıca geç likidite penceresinin tanım gereği olağandışı haller için kullanılan bir imkân pozisyonuna geri dönmesini sağlayacaktır.