Utku Altunöz – 24.07.2018
Değerli para Borsa takipçilerim. Son günlerde Türkiye ekonomisi üzerinde devam eden bahar havası az önceki merkez bankasının faizleri sabit tutma kararı sonrasında tam tersi bir durum aldı. Gerek Trump’ın söylemleri gerek ekonomi bakanı Sn. Berat Albayrak’ın piyasalarla kavga etmeyeceğiz, bir uzlaşı içinde olacağız açıklaması dolarda önemli bir düşüş ve borsada artışı eğilimini beraberinde getirdi. Birkaç gündür borsada adeta faiz artış kararı fiyatlanıyordu. Merkez bankasının biraz önce aldığı karar hem uzmanları şaşırttı hem de sn Albayrak’ın sözlerinin hatırlanmasına neden oldu. TCMB yaptığı açıklamada son dönemde açıklanan veriler iktisadi faaliyette dengelenme eğiliminin belirginleştiğine işaret etti. Dış talep gücünü korumakla birlikte iç talebe dair yavaşlama sinyallerinin arttığının altı çizildi. Peki doların bu kadar üst seviyelerde olduğu, yabancı yatırımcının benzer gelişmekte olan ülkelere kaçış için hazırlık yaptığı, birçok bilinen firmanın kur yüzünden artan maliyetlerinin nedeni ile iflas ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde basit makro ekonomi teorileri bahane edilerek bu kararı vermek doğru mudur? Faiz artışı yapılıp aynı anda firmaların yatırımlarını arttıracak farklı ekonomik tedbirler alınamaz mıydı? Eğer sn Berat Albayrak’a rağmen bu karar alındıysa bu durumun daha da vahim bir noktada olduğu şeklinde yorumlanmalıdır. Piyasa faiz artışını bu kadar fiyatlamışken, beklentilerin çok dışında bir karar geldi. Albayrak’ın ‘piyasanın önünde gideceğiz, piyasa ile kavga etmeyeceğiz’ açıklamasıyla 100-125 baz puanlık faiz artışı beklentisinin bu şekilde törpülenmesinin sonuçlarını birkaç gün içinde daha iyi görebileceğiz. Kararın ardından Dolar/TL ilk etapta 4.75’lerden 4.94’e çıktı. Dolar/TL’de yeniden rekor seviyeleri görebiliriz. Piyasa psikolojik olarak bu seviyelere alışacak. TCMB’nin kredibilitesine çok zarar veren bir hareket. TCMB bağımsızlık algısını artırıp yatırımcı güvenini tesis edebilirdi. Ayrıca fiili olarak faizlerin TCMB tarafından belirlenen faizlerin olukça üzerinde olduğu düşünüldüğünde, alınan kararın yanlış olduğu rahatlıkla söylenebilecektir. Finansal krizlerle ilgili birçok çalışma yapmış akademisyen olarak finansal kriz sinyallerinin arttığını ve gerekli önlemlerin ivedilikle alınması gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyorum.
Değerli takipçilerim,
Ekonomimizin diğer bir sorunu ise 500 milyar dolara yaklaşan dış borcundan kaynaklanmaktadır. TÜRKİYE kamu net borç stoku ilk çeyrek sonu itibarıyla 271.6 milyar TL; stokun milli gelire oranı yüzde 8.4 oldu.Türkiye AB tanımlı genel yönetim borç stoku ilk çeyrek sonu itibarıyla 922.3 milyar TL, stokun milli gelire oranı yüzde 28.4 oldu. Türkiye brüt dış borç stoku ilk çeyrek sonu itibarıyla 466.7 milyar dolar, stokun milli gelire oranı yüzde 52.9 oldu. Bu borçların ödenememesi, Türkiye ekonomisinin iflası anlamına gelmektedir. ( Doğuş Holding, Türk Telekom örneklerinde olduğu gibi )
Sözlerimin sonunda ekonomi yönetimine de seslenmek istiyorum. Dün Sn bakan birkaç ekonomist ile görüşme yaptı ve tüm gazete manşetlerine Sn.Bakan’ın ekonomistlerle görüştüğü haberleri son dakika gelişmesi olarak düştü. Bu girişimi oldukça anlamlı buluyorum. Bununla birlikte sadece belli bir ekonomik görüşü yada siyasi fikri destekleyen ekonomistler yerine, birçok farklı ekonomi ekolüne ve politikaya mensup ekonomi uzmanlarının görüşünün alınmasının, alınacak kararların ve uygulanacak politikaların daha verimli olacağı kanaatindeyim.