Mahfi Eğilmez – 24.12.2014
‘Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer’ Türk Atasözü.
Gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları faizi düşürerek ekonomiyi canlandırmaya çalışırlarken bizim Merkez Bankası da, 2013 yılı boyunca faizi düşük tutarak gelişmiş ülke merkez bankaları gibi davranma yolunu seçti. 2014’de ise tam tersini yapıp faizi yükseltme yoluna giderek gelişme yolundaki ülkelerin merkez bankaları gibi davrandı. Merkez Bankası’nın hangi yaklaşımı doğruydu? Bu soruya doğru yanıt verebilmek için bizi, gelişmiş ülke ekonomilerinden ayıran koşulların neler olduğunu araştırmamız gerekiyor.
Türkiye’yi, faizi sıfıra yaklaştırmış olan gelişmiş ekonomilerden ayıran üç temel faktör var: (1) Türkiye’de enflasyon yüksek, gelişmiş ekonomilerde çok düşük. (2) Türkiye yüksek cari açık verdiği için dış finansmana ihtiyaç duyuyor ve dolayısıyla kur değişimlerinden gelişmiş ekonomilere göre çok daha sert etkileniyor. (3) Gelişmiş ekonomilerin çoğunun parası rezerv para (Dolar, Euro güçlü rezerv para, Pound, Yen gibi diğerleri zayıf da olsa rezerv para) oysa TL rezerv para değil. Dolayısıyla Türkiye borçlanmak veya borcunu ödemek için rezerv para satın almak ihtiyacında olan bir ülke. Bu üç faktör nedeniyle Türkiye’nin politika faizini düşük tutma şansı bulunmuyor. Dolayısıyla Merkez Bankası 2013 yılında bu yolda ilerleyerek hata yaptı. Bu hatanın faturası yılbaşında kurlarda yaşanan büyük sıçrama olarak karşımıza çıktı ve Merkez Bankası politika faizini yüzde 4,5’dan yüzde 10’ a yükselterek durumu ancak kontrol altına alabildi.
Aşağıdaki grafik 2014 yılbaşından bu yana USD TL kuru (yeşil), enflasyon (kırmızı), gösterge faiz (mavi) ve Merkez Bankası politika faizi (siyah) arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor (USD TL sol eksende, diğerleri sağ eksende yer alıyor. Grafikte yer alan üç gösterge de aylık ortalama değerleri esas alınarak grafiğe yerleştirilmiş bulunuyor.).
Enflasyon yükselirken ve gösterge faiz kopup gitmişken Merkez Bankası 2014 Ocak ayına kadar politika faizini niçin artırmamış olabilir? Bunun iki olası yanıtı olabilir: (1) Merkez Bankası yetkilileri, enflasyon ve gösterge faizdeki çıkışın geçici olgular olduğunu düşünmüş ve koridor faizini değiştirerek, zorunlu karşılıklarla oynayarak ve parasal sıkılaştırmaya giderek bu dönemi geçmeyi düşünmüş olabilir. (2) Merkez Bankası yetkilileri politika faizini artırmakta faiz kavramına olan olumsuz yaklaşımların yansımasını taşıyan siyasal baskı nedeniyle politika faizini artıramamış olabilir. (3) Merkez Bankası’nın politika faizini artırmamasında her ikisi de etkili olmuş olabilir.
Grafiğe bakılacak olursa Merkez Bankası’nın Ocak 2014’deki sert politika faizi artırımı sonrasında önce kurda sonra gösterge faizde düşüş başlıyor, enflasyon da bir bant içinde salınım eğilimine giriyor. Merkez Bankası bu eğilimi gördükten bir süre sonra (Mayıs 2014) politika faizini yüzde 10’dan 9,50’ye düşürüyor. İlerleyen aylarda iki kez daha düşürerek Temmuz 2014’de yüzde 8,25’e indiriyor. O tarihten sonra Merkez Bankası politika faizini değiştirmemiş durumda devam ediyor.
Son bir aylık dönem, petrol fiyatlarının hızla düştüğü bir dönem oldu. Bu, hem cari açığı hem de enflasyonu ciddi biçimde düşürecek bir gelişme olarak görülüyor. Ayrıca 2014’ün ilk aylarındaki yüksek enflasyon oranlarının etkisi 2015’in ilk döneminde kaybolacak ve enflasyonda ciddi düşüş yaşanacak. Bunlara ek olarak Fed’in faizi 2015’in ilk yarısında artırmayacağı neredeyse genel kabul gören bir durum olarak ortaya çıktı. Bu olumlu gelişme ve beklentiler varken Merkez Bankası niçin politika faizini indirmedi? Bu sorunun da iki olası yanıtı olduğunu düşünüyorum: (1) Merkez Bankası petrol fiyatlarındaki düşüşün kalıcı olup olmadığından ve kurlardaki artış nedeniyle yok olup olmayacağından emin olmak istiyor. Grafiğe bir kez daha bakarsak kur baskısını görebiliriz. (2) Merkez Bankası, politika faizini indirdiği kadar kolay artıramıyor. Gerçekten de faizin indirilmesini söyleyenlerin ve destekleyenlerin sayısı tersini söyleyenlerden kat kat fazla. Üstelik faizin indirilmesini siyasetçiler ve işadamlarının çoğu savunurken, gerektiğinde faizin artırılmasını savunanlar iktisatçılarla sınırlı kalıyor. Yani ilk grubun baskısı çok daha ağır hissediliyor. Bunlara bir üçüncü görüş ekleyebiliriz: (3) Her iki etki de Merkez Bankası’nın olası bir politika faizi indirimini ertelemeye itmiş olabilir.