Merkez Bankası 2020 yılının son toplantısında politika faizini 200 baz puan artırdı. Böylece Merkez Bankası’nın faizleri şöyle belirlenmiş oldu:
Merkez Bankası bir süredir yalnızca haftalık repo ihalesiyle bankaları fonladığı için TCMB Ortalama Fonlama Maliyeti (ki bu Merkez Bankası’nın asıl faizidir) yüzde 15 sınırında bulunuyordu. Bu artırım sonrası yavaş yavaş yüzde 17’ye çıkacak gibi görünüyor.
Merkez Bankası, son iki ayda önceki dönemden farklı olarak politika faizini ciddi biçimde artırıyor ve bunu yaparken kimseye danışmıyor gibi görünüyor. Önceki dönemlerde böyle bir artırım yapılmadan önce izin alınır ve genellikle artırım öncesi siyasetçilerden faiz aleyhinde açıklamalar gelirdi. Ekonomi yönetiminde değişiklik yapıldıktan sonra gelen iki faiz artırımında da bu yapıya uygun davranılmadı. Merkez Bankası yönetimi ve siyasetle ilişkisi açısından kabul edilebilir bir ilişkiye dönüşü temsil eden bu gelişmeyi önemsiyoruz.
Merkez Bankası’nın faiz kararından önce bankalar, mevduat faizlerini yüzde 16 – 18 düzeyine yükseltmişlerdi. Enflasyonun yüzde 14’ü geçtiği ve önümüzdeki dönemde daha da yükseleceğinin beklendiği bir ortamda bu mevduat faiz oranları normal kabul edilmeli. Bununla birlikte vatandaşın zihninde oluşan enflasyon oranı, açıklanan enflasyon oranından oldukça yukarılarda olduğu için de bu faiz oranları hala döviz mevduatından TL mevduatına dönüş için yeterli görünmüyor.
Merkez Bankası’nın, çoklu faiz yöntemi uygulayarak piyasada belirsizlik yaratmayı son dönemde bırakması ve politika faizini yükseltmesiyle TL, yabancı paralara karşı değer kazanmaya başladı. Kuşkusuz bu gelişme enflasyonist baskının biraz hafiflemesine yol açacak. Faiz artırımlarının ikinci olumlu etkisi risklerin azalması ve CDS priminin 500 küsur baz puandan 300 küsur baz puana düşmesi olarak gerçekleşti. Bu son artırımdan sonra büyük olasılıkla CDS primi biraz daha düşecektir.
Faiz artırımı ekonomideki bütün sorunları çözecek sihirli bir değnek değil. Hatta borçlar, finansman maliyetleri gibi bazı sorunların da büyümesine yol açacak. Ekonomi biliminin en önemli kavramlarından birisi “vazgeçme maliyeti” (alternatif maliyet) denilen kavramdır. Bir şeyi yapmayı tercih etmişseniz bir başka şeyden vaz geçiyorsunuz demektir. Ve o yapmayı seçtiğiniz şeyin gerçek maliyeti onun yerine yapabileceğiniz şeylerden vazgeçmiş olmanızdır. Faiz de böyledir. Faizi artırarak kuru düşürebilirsiniz ama borç maliyetlerini de yükseltmiş olursunuz. O nedenle faiz artışı geçici zaman kazandırır, sorunları kökünden çözmez. Merkez Bankası doğrusunu yapmış faizi artırmıştır. Bundan sonra görev siyasetçilerdedir. Çünkü ekonomik, sosyal ve siyasal çerçevede gerçek anlamda yapısal reformlara girmediğimiz sürece faiz artırmamızın sonu gelmez.
Faiz fobisinden kurtulmuş ve faizin neden değil sonuç olduğunu anlamaya başlamış olduğumuza ilişkin görüntüler geleceğe daha olumlu bakmamız için önemlidir.