Şimdiye kadar bana sorulan “Merkez Bankası faizi ne kadar indirir ya da ne kadar artırır?” şeklindeki sorulara hiç yanıt vermedim. Çünkü yanıtını bilmiyorum. Bunun yanıtını bilmem için ya Merkez Bankası’nda bu kararı alan kişilerden birisi veya hükümette en üst düzeyde yetkili karar alıcı konumunda birisi ya da falcı olmam gerekir. Ben hiçbiri değilim. Bu durumda benim yanıtlayabileceğim soru: “Merkez Bankası faizi ne kadar indirir ya da ne kadar artırır” sorusu değil “Merkez Bankası faizi ne kadar indirmeli ya da ne kadar artırmalı” sorusudur. Bu, benim ekonomide ve piyasada izlediğim, gördüğüm, analiz ettiğim verilere ve bilgilere göre olması gerektiğini düşündüğüm oranı söylemem demektir. Bence iktisatçının yanıtlaması gereken soru budur.
Buna karşılık kurumların iktisatçıları, kurumlarının yatırım fonlarını, tasarruflarını yönetenlere veya o konuda karar alanlara yardımcı olmak için Merkez Bankası’nın ne yapması gerektiğinden çok ne yapacağı ile ilgilenirler ve o konuda tahmin yaparlar. Bulundukları konum itibarıyla haklıdırlar da.
Bu girişten sonra gelelim Merkez Bankası’nın Perşembe günü ne yapması gerektiğine. Öncelikle bu konunun dayanağını oluşturan verileri ele alalım. Bugün itibarıyla Merkez Bankası kararına dayanak oluşturacak veriler aşağıdaki tabloda gösterilmiş bulunuyor (Tablodaki veriler TÜİK ve TCMB sitelerinden alınmış resmi verilerdir. Son sütundaki veriler TCMB’nin Beklenti Anketine verilen yanıtlardaki tahminlerdir.)
23 Temmuz 2019 | Yılsonu Tahmini | |
TCMB Politika Faizi (%) | 24,00 | |
2 Yıllık Gösterge Faiz (%) | 17,68 | |
Enflasyon (TÜFE) (%) | 15,72 | 14,84 |
Enflasyon (Yİ -ÜFE) (%) | 25,04 | |
(TÜFE + Yİ-ÜFE) / 2 | 20,38 | |
USD / TL Kuru | 5,69 | 6,1448 |
Bu verilere baktığımızda Merkez Bankası faizinin gerek enflasyona (TÜFE) gerekse gösterge faize göre oldukça yüksek kaldığını görüyoruz. Enflasyon (TÜFE) TCMB Beklenti Anketindeki tahminin gerçekleşmesi halinde yılsonunda yüzde 15’in biraz altında olacak gibi görülüyor (benim tahminim biraz daha düşük olabileceği yolundadır.) Buna karşılık üretici enflasyonu (Yİ-ÜFE) hala TÜFE’nin 10 puan üzerinde bulunuyor. Yine TCMB Beklenti Anketinde Dolar kurunun yılsonuna kadar 6,15 dolayına yükseleceği tahmin ediliyor (bu tahminin ardında, tahmini yapan kişilerin faiz indirimi beklentileri var mı yok mu ya da varsa ne kadarlık bir indirim öngörerek bu tahmini yapmışlar bunları bilmiyoruz.)
Eldeki verilerden ve bildiklerimizden hareketle Merkez Bankası’nın karşısındaki alternatifleri sıralayalım:
(1) Merkez Bankası faizin neden, enflasyonun sonuç olduğu kanısını taşıyorsa faizi enflasyon düzeyine (yüzde16) indirebilir (8 puan) hatta çok daha fazla indirerek enflasyonu düşürmeye yönelebilir. Burada Merkez Bankası’nı sınırlayan tek şey yabancı yatırımcıların hızlı düşen faiz nedeniyle paralarını Türkiye’ye getirmek yerine başka ülkelere götürmeleri sonucunda TL’nin değer kaybetmesi olabilir. Bu durumda Merkez Bankası’nın bunu dikkate alarak faizi, enflasyonun biraz üzerinde (mesela yüzde 18 gibi) bir orana indirmesi makul olabilir ki bu 6 puanlık bir indirim anlamına gelir.
(2) Merkez Bankası enflasyonun neden faizin sonuç olduğu kanısını taşıyorsa o zaman faizi 3 – 4 puan indirerek bir yandan reel faiz makasını daraltırken bir yandan da enflasyonu daha fazla düşürmek için faizin baskı yaratmasından yararlanmaya devam edebilir. Böyle bir hamlede USD/TL kurunda yukarı yönlü bir hareket olabilir ama bu hareket muhtemelen kalıcı olmaz.
(3) Merkez Bankası, enflasyonun neden, faizin sonuç olduğu ve henüz enflasyonda kalıcı düşüşler için gerekli ortamın ortaya çıkmadığı, maliye politikasının para politikasını yeterince desteklemediği kanısını taşıyorsa o zaman faizde 1 – 2 puanlık bir indirimle yetinebilir.
Enflasyonun neden, faizin sonuç olduğu görüşünden yola çıktığımda enflasyon ve gösterge faiz oranlarındaki gerilemeyi ve USD/TL kurunda oluşabilecek dalgalanmayı dikkate alarak bendeniz Merkez Bankası’nın bu aşamada 3 – 4 puanlık faiz indirimi yapmasının uygun olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte eğer faiz indirimiyle yetineceksek bunun geçici iyileşmelerden öteye bir katkı veremeyeceğini, enflasyonun düşüşünde faiz indiriminin değil baz etkisinin rol oynayacağını, başta hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı olmak üzere yapısal reformları devreye sokmadığımız sürece geçici iyileşmeleri kalıcı hale dönüştüremeyeceğimizi de bir kez daha vurgulamak istiyorum.