Yaşar Erdinç – 26.04.2018
Dün Merkez Bankası GLP faizini 75 baz puan artırdı. bu artırım sonrasında dolarda ilk anda sert bir aşağı hareket oldu ama ardından ABD dolar endeksinin (DXY) yükseliş trendine de uygun olarak dolar yukarı yönlü hareketine devam ederek 4.11 seviyelerini gördü. faizin artırıldığı haber geldiği sırada henüz borsada ikinci seans işlemleri yeni başlamıştı ve borsa ilk anda çok hafif bir yukarı hareket yaptı. Tüm bunlar olurken aslında tam da ofisten çıkıp Boğaziçi Üniversitesi’nin düzenlediği Investimate yarışması’nın jüri toplantısına katılacaktım. Faiz artışı ve borsa ile ile ilgili olarak kısa bir kaç twit gönderdim. Bunlardan ilkinde MB’nın kısa vadede doğru olanı yaptığını belirttim (borsa konusuna aşağıda döneceğim).
Bir okuyucum haklı olarak “artırmamalı diyordunuz” şeklinde cevap atmış. Haklı olarak diyorum çünkü; en son yaptığım youtube yayınlarından birinde bu konuda soru gelmiş ve “artırmamalı” yorumunu yapmıştım. Ama burada önemli ince bir çizgi var. Önce bunu açıklayayım (zaten o yayında da anlatmıştım); 2012’den beri döviz kurları sert yukarı hareketler yaptığında faizleri 3-5 puan arasında artırdık. Bu durum döviz kurlarını ortalama olarak 1 yıllık bir süre için sakinleştirdi ama, enflasyon düşmeyince yeniden yukarı yönlü baskılar oluşturdu. Sonra yine 3-5 puan artırdık ve yine ortalama 1 yıllık bir süre için dövizi sakinleştirdik. Eğer amaç, dövizdeki artışı frenlemek ise, amaca hizmet etmiyor. Sadece geçici iyileşme getiriyor. İşte bu yüzden son faiz kararı öncesinde, “MB yine dövizdeki artışa set çekmek için faiz artışı yapacaksa hiç yapmasın, yapmamalı” demiş ve gerçek amacın enflasyonu düşürmek olması gerektiğini belirtmiştim. Enflasyon ile savaşa ciddi bir irade ortaya koymadan yapılan faiz artışları, kısa vadede rahatlama yarattı ama bugüne kadar hastalığı ve sorunu çözmedi. Çünkü iki önemli eksiklik vardı; birincisi ilacın dozu, ikincisi de faiz ilacı yanında diğer ilaçların da kullanılması gerekliliğiydi. Ama biz bugüne kadar eksik doz kullanırken, enflasyonu düşürme hedefine uygun yan ilaçlar vermedik.
Şimdi şöyle düşünün. Varsayalım ki; dün MB, GLP faizini %17’ye yükseltmiş olsaydı acaba enflasyonu kalıcı olarak düşürebilir miydi? Buna “kesin ve kalıcı olarak olarak düşürürdü” şeklinde bir cevap vermek yanlış olur. Şöyle bir mekanizma kısa vadede enflasyonu düşürür; Faiz sert artırılınca swap maliyetleri nedeniyle dolarda long olmak hiç cazip olmaz ve dolar önce sert düşüp sonra genel bir düşüş trendine girer (Bugüne kadar hep böyle oldu). Ülkemizdeki üretimin girdilerine baktığımızda ortalama %50-60’ı döviz bazında maliyetlerden oluşuyor. Dolar aşağı gidince enflasyon da kısa vadede hızla aşağı gidebiliyor. Fakat, çok önemli bir sorun ortaya çıkıyor. Dışa açık bir ekonomi olduğumuz için, faizlerin artırılmış olması dışarıdan gelen portföy yatırımlarının artmasına neden oluyor. Yüksek faize gelen bu portföylerin en önemli özelliği istediği zaman kaçıp gitmesidir. işte tam da bu noktada sorun yaşıyoruz. Ülkeye gelen portföy yatırımları sadece iç ekonomik sebeplerle değil, iç ve dış siyasi sebepler ve diğer merkez Bankalarının (örn. FED) kararları nedeniyle kaçıp gitmeye başladığında, döviz kurlarında yeniden sert yükselişler görebiliyoruz. Dolayısıyla faizleri artırarak düşürmeyi başardığınız döviz kurları bir anda yeniden yükselişe geçtiğinde, enflasyon üzerinde yeniden baskı oluştururken, beklentilerin de değişmesine neden oluyor. İşte bu yüzden eğer faiz artırılırsa, gelen portföy yatırımlarının da bir şekilde kaçıp gitmesini engelleyici bir mekanizma gerekiyor. Birçok durumda da kısa vadede enflasyon düşüyor ama bir süre sonra ilacın etkisi geçiyor ve enflasyon yükselmeye başladığında, portföy yatırımları kaçmaya başlarken, üstelik durumdan kâr etmek için kur üzerinde bilinçli baskı oluşturarak faizlerin daha artırılması için zorluyorlar.