Utku Altunöz – 11.04.2018
Değerli takipçilerim. Bu ironik başlığın cevabını hepinizin doğru verdiğinden eminim. Maalesef 2018 Mart ayında gelişmekte olan ülke para birimleri arasında, ABD Doları karşısında en çok değer kaybeden para birimi Türk Lirası oldu. Mart ayının ilk 16 gününde TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 2.91’i buldu. Nisan ayında rakamlar çok daha vahim. Mart’ta Macar Forinti, ABD doları karşısında yüzde 1.71 oranında değer kazanarak gelişmekte olan ülkeler arasında ilk sırayı alırken Güney Koren Wonu, yüzde 1.58’lik değer artışı ile bu alanda ikinci sırada yer aldı. Bulgar Levası ve Çek Korunası da değer kazanan diğer para birimleri oldu. TL dışında en çok değer yitiren para birimleri ise sırasıyla Şili Pezosu, Rus Rublesi ve Brezilya Reali oldu.
Gelinen bu noktada en büyük sorumluluk sahibi kurum Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasıdır. Birçok yazımda da belirttiğim gibi merkez bankalarının asli görevi fiyat istikrarını sağalmaktır. Diğer bir ifade ile enflasyonu önlemek ve paralarının değerlerini korumaktır. Bunu yapmak için ellerinde oldukça geniş yetkileri ve para politikası araçları mevcuttur. Merkez bankalarının diğer bir özellikleri ise bağımsız olmaları ve aldıkları kararları bağımsız bir şekilde uygulamalarıdır. Eğer bağımsız ve zamanlı bir şekilde bu politikaları uygulayamazsanız başlıktaki gibi bir sonuçla karşılaşmanız kaçınılmazdır. Başta Sn Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok siyasi ve ekonomi çevresinin merkez bankasını haklı şekilde eleştirmeleri bu durumun bir sonucudur. Bir çok yazımda faiz artışına karşı olduğumu, reel sektörün ve ekonominin dinamiklerinin canlanması için faiz indirilmesi gerektiğini dile getirmiştim. Dünyanın bir çok güçlü ekonomisi belli bir enflasyona katlanarak bu politika ile başarılı sonuçlara ulaşmışlardır.
Bununla birlikte;
Gelinen bu noktada yapılacak bir faiz indirimin kendi ayağına kurşun sıkmak olacağı ASLA VE ASLA unutulmamalıdır. Şöyle ki;
Türkiye ekonomisindeki makro göstergelerdeki bozulmanın kalıcılık göstermesi ve jeopolitik riskler, TL varlıkları baskı altında bırakıyor ve zayıf performansın değişeceğine dair bir işaret bulunmuyor. İşsizlik sorunu, cari açık, enflasyondaki artış ve büyük firmaların yapılandırma isteği moralleri bozmakta. Siz böyle bir konjonktürde faiz indirimine giderseniz bunun sonucu halihazırdaki sıcak paranın çıkması, doları çok daha yukarlara çıkarabilecektir. Sıcak paranın çıkış esnasında dolara gelecek yoğun talebi düşünmek bile istemiyorum
Ayrıca;
Bugün gelinen noktada global konjonktürün de önemli bir rol oynadığı unutulmamalıdır. 11.4 2018 de yazıyı kaleme aldığım sırada Başkanı Donald Trump’ın sosyal medya platformu Twitter üzerinde paylaştığı iletisinin ardından sert düştü. Trump, söz konusu iletide “Hazırlan Rusya, füzeler Suriye’ye geliyor” ifadesini kullandı. “Gelişmelerin ardından Borsa İstanbul 100 Endeksi yüzde 2.97 düşerek yaklaşık 107,400 puana gerilerken, dolar ve euro Türk Lirası karşısında rekor tazeledi. Dolar/TL kuru, 4.17’yi aştı.
Sonuç olarak
Bu günlerde başta TCMB olmak üzere ekonomiyi yönetenlere çok ama çok önemli görevler düşmektedir. Eğer doğrudan faiz artışı yapılmak istenmiyorsa örtük olarak daha önce yapılan uygulamalara gidilebilir.
Hatırlanacağı gibi TCMB daha önce aldığı bir kararla bankalara yönelik günlük fonlamanın “tamamını” artık geç likidite penceresinden yapmakta. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti 25 baz arttırılarak mevcut AOFM arttırılabilecek ve örtük bir faiz artışı ile piyasalar rahatlatılabilecektir ve kur geri çekilebilecektir. Yine birçok yazımda belirttiğim rezerv opsiyon katsayılarındaki artış ile TCMB nin döviz rezervi arttırılabilecek ve eli daha güçlü bir şekilde piyasaya müdahalesi sağlanabilecektir.
Capital Economics gelişen piyasalar kıdemli ekonomisti William Jackson, Merkez Bankası’nın 25 Nisan toplantısında büyük bir ihtimalle faiz artırımına giderek kurdaki kayıpları durdurmaya çalışacağını belirtti.
Jackson raporunda şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’nin cari işlemler açığıyla ilgili giderek artan endişeler ve özel sektörün borç sorunları büyük bir ihtimalle Türk Lirası’nı gelecek haftalarda baskı altında tutacaktır. Bu ay sonundaki Para Politikası Kurulu toplantısında geç likidite penceresi (GLP) faizinde 100 baz puan artırım bekliyoruz.”
Özetin özeti: Türkiye ve dış ekonomi çevrelerinde beklenti TCMB’nin artık faiz arttırmaktan başka yolunun kalmadığı yönündedir
Bol kazançlı günler dilerim…