Mahfi Eğilmez – 25.09.2014
Merkez Bankası’nın haftalık repo faizini (politika faizi) yüzde 4,50’den yüzde 10’a çıkarması sonrasında bir söylem gelişti. Bu söylem, Merkez Bankası’nın bu faizi derhal yeniden eski düzeyine indirmesine yönelik bir söylem. Bu sadece siyasetçiler ve konuya uzak vatandaşlar arasında kalmış bir söylem olsaydı fazla üstelemeden geçip gidiyordum. Ama son zamanlarda bu söylem ekonomi öğrencilerini, derken doktora öğrencilerini ve giderek meslekten iktisatçıları da etkisi altına almaya başladı. Bazı iktisatçılar “ne olacak yani düşürsek?” demeye başladılar. Önce şaka mı yapıyorlar diye bakıyordum ama bakarken fark ettim ki ciddiler. O zaman iş değişti. Bu işi bir kez daha bıkmadan usanmadan anlatmak gerekir diye düşündüm.
Önce eldeki konuyla ilgili verilere bir göz atalım: (1) 12 aylık enflasyon yüzde 9,54. (2) TCMB Beklenti Anketi sonuçlarına göre 2014 sonu enflasyon beklentisi yüzde 8,89, 12 ay sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 7,44. (3) 2014 için tahminlere göre yatırımların GSYH’ya oranı yüzde 20, tasarrufların GSYH’ya oranı yüzde 14, tasarruf açığı (aynı zamanda cari açık ve aynı zamanda dışarıdan bulmamız gereken finansman) yüzde 6. (4) 12 ay vadeli yatırılan tasarruf mevduatına verilen nominal faiz yüzde 9,5, tasarruf mevduatından kesilen gelir vergisi oranı yüzde 15, net nominal tasarruf mevduatı faizi yüzde 8. (5) Reel faiz yüzde 0,5[1] (yani yüzde yarım.) (6) Merkez Bankası’nın politika faizi (haftalık repo karşılığı borç verme faizi) yüzde 8,25, gecelik borç verme faizi yüzde 11,25.
Şimdi diyelim ki Merkez Bankası eski uygulamasına döndü ve politika faizini yüzde 4,5’e indirdi. Bu durumda bankalar Merkez Bankası’ndan yüzde 8,25 yerine yüzde 4,5 ile yani daha ucuza borçlanacaklar ve bir süre sonra yüzde 8 – 9 faizli mevduatı istemeyecekleri için mevduat faizlerini düşürecekler demektir. Daha ucuza borçlanacakları ve kaynak maliyetleri düşeceği için onlar da kredi faizlerini düşürebilecekler demektir. Ne var ki mevduatın ortalama vadesi 1,5 ay iken kredinin ortalama vadesi 1,5 yıl olduğu için bankalar mevduat faizlerini düşürdükleri hızla kredi faizlerini düşüremeyecekler.
Diyelim ki bankalar da Merkez Bankası gibi yapıp mevduat faizlerini yüzde 4,5’e düşürmüş olsun. Bu durumda tasarruf sahibinin parasını TL olarak mevduatta tutmasının hiçbir anlamı kalmayacaktır. Çünkü reel faiz eksi 2,73[2] olmaktadır. Yani parasını bankada tutanlar bırakın faiz almayı anaparalarının satın alma gücünü kaybedecekler demektir. Bu durumda çoğu insan ya parasını bankadan çekecek ve farklı kaynaklara yönelecek ya da hiç değilse anaparasını korumak için mevduatını dolara ya da euroya döndürmek için bankasına talimat verecektir. Böyle bir gelişme sonucunda TL değer kaybedecek, kurlar yükselecek, yükselen kurlar enflasyonu artıracak demektir. Bu, devam ederse TL’den kaçış hızlanacak, TL mevduat azalmaya, dolarizasyon (para ikamesi) yerleşmeye başlayacak demektir. Kurların yükselmesini ve dolarizasyonu önlemek için faizleri yeniden artırmak gerekecektir. Ne var ki faizi bu şekilde indirip yükseltmek, yatırımcıların kafasında “bunlar ne yaptığını bilmiyor” biçiminde bir izlenim uyandıracağı için bu yükseltmenin o riski de kapsaması için daha da fazla olması zorunluluğu doğabilecektir.
Tartışmanın bir yönü gelip Türkiye’deki enflasyonun türüne dayanıyor. Türkiye’de talep enflasyonu mu var maliyet enflasyonu mu? İç tüketim ve dolayısıyla iç talep düşük olduğu için enflasyonun altında yatan temel itici gücün maliyetlerdeki artışlar olduğu düşüncesi son derecede makul. Ne var ki maliyetler içinde faizin payı konusu karışık. Daha doğrusu faizin payının sanıldığı kadar yüksek olmadığı araştırmalarla kanıtlanmış bulunuyor. Bu durumda faizi düşürerek maliyetleri düşürmek ve dolayısıyla enflasyonu düşürme düşüncesi pek anlamlı değil. Maliyetleri asıl artıran şey kurlarda yaşanan artışlar. Dolar kuru 14 ayda 1,84’den 2,23’e geldi. Bu artış yüzde 21’den fazla bir artışı işaret ediyor. Faizler yüksek olduğu halde kurdaki artış bu durumda. Faizi düşürsek kurlar yükselir mi düşer mi? Bu koşullar altında yükseleceği kuşkusuz. Çünkü risklerin, jeopolitik nedenler başta olmak üzere, yükseldiği bir yerde getiri de düşerse o yere döviz girişi azalır ve dolayısıyla kurlar yükselir.
Ekonomik konulara futbol takımı tutar gibi bakılmaz. Ekonomi, çeşitli çelişkileri, sorunları olsa da bir bilimdir. Bilimsel konulara, bilimsel bakılmaz ve ona göre davranılmazsa sonuçları acı olabilir.
[1] Reel faiz = ((1 + Net Nominal Faiz) / (1 + Beklenen Enflasyon) – 1) * 100
Reel faiz = ((1,08) / (1,0744) – 1) * 100 = % 0,5 (artı)
[2] Reel faiz = ((1,045 ) / (1,0744) – 1) * 100 = % 2,73 (eksi)