Kısır Döngü Ekonomisi

Mahfi Eğilmez – 12.09.2014

Her gün aynı şeyleri konuşuyoruz. Faizi indirmek mi gerekir artırmak mı? Enflasyon mu faizin nedeni yoksa faiz mi enflasyonun sonucu? Doların yükselmesi mi tehlikeli Euronun yükselmesi mi? Fed ne zaman faiz artıracak? Bize etkisi nasıl olacak? Başka konu yok. Varsa faiz, yoksa kurlar.

Ekonomi kısır döngü ekonomisi olduğu zaman tartışma konuları da hep bunlarla ilişkili hale geliyor. Türkiye ekonomisini çerçeveleyen birçok kısır döngü var ama sanırım en önemlileri üç tane.

Birinci kısır döngü: Büyüme ve cari açık ilişkisi

Türkiye’nin büyüme modeli ihracata yönelik gibi görünse de aslında ithalata dayalı bir büyüme modeli. Kendi üretimi yeterli ve ucuz olmadığı için ister iç talebi karşılamak ister dış talebi karşılamak için olsun ithalata yönelmek zorunda kalıyor. Türkiye, üretimde kullandığı yatırım mallarını, ara malları, ham madde ve enerjiyi ithal ediyor. Sonra bunları bir araya getirip bir şeyler üretiyor ve iç ve dış talebi karşılamaya çalışıyor. Büyümeyi arttırmak amacıyla yatırımı ve üretimi artırmak için ithalatı arttırdıkça cari açığı da artıyor. Böylece büyüme ile cari açık birbirini etkileyen iki değişken haline geliyor. Bu ilişkiyi aşağıdaki grafikte görmek mümkün (mavi çizgi büyüme sol eksende, kırmızı çizgi cari açık sağ eksende yer alıyor.) Grafikten görüleceği gibi büyüme ne zaman yükselse peşinden cari açığı sürüklemiş, ne zaman cari açığı düşürmeye yönelmişsek o da peşinden büyümeyi düşüşe sürüklemiş (iki değişken arasındaki korelasyon negatif yönlü olarak 0,53.).

buyume-cari-acik

İkinci kısır döngü: Faiz ve kur ilişkisi

Türkiye’nin büyüme modeli düşük faizle bol kredi kullandırmaya dayandığı için ister istemez iki sonuç yaratıyor: Düşük iç tasarruf ve yüksek cari açık. Faizler enflasyonla kıyaslandığında negatif ya da çok düşük kaldığı için yerli tasarruf sahibini tatmin etmiyor ve iç tasarruflarımız artmıyor. Buna karşılık kendi ülkelerindeki enflasyon düşük olduğu için bu durum, yabancıların fonlarını Türkiye’ye yatırmasına yol açıyor. Faiz yükseldiğinde döviz girişi artıyor ve kur düşüyor, faiz düşünce tersi oluyor. Sonuçta faizi ve kuru birbirinden bağımsız yönlendirme olanağımız kalmıyor. Aşağıdaki grafik bu ilişkiyi ortaya koyuyor (mavi çizgi sepet kuru sol eksende, kırmızı çizgi TCMB politika faizini sağ eksende gösteriyor. İki değişken arasındaki korelasyon pozitif yönlü olarak 0,78.)

faiz-kur

Üçüncü ve en önemli kısır döngü: Kısa dönem uzun – dönem kısır döngüsü

Yukarıdaki iki kısır döngünün bize gösterdiği açık gerçek; Türkiye’nin temel sorunlarının uzun dönemli önlemlerle çözülecek sorunlar olduğudur. Biz ne yazık ki kısa dönemli çözümlerle uzun dönemli sorunları çözmeye çalışmaya odaklandığımız için bir türlü bu kısır döngüyü kıramıyoruz. Ve her seferinde dönüp dolaşıp faiz – kur döngüsüne giriyoruz.

Çözüm nerede?

Büyüme ile cari açığın birbirine bağımlılığını çözmeden hiçbir sorunu kökünden çözme olanağımız yok. Bunu yapmanın yolu ise yapısal reformlardan geçiyor. Büyüme ile cari açığı birbirinden ayırabilmek için öteden beri önerdiğim “kısmi ve geçici ithal ikamesi uygulamasına” girişmekten başka çare yok. Bu yolda öncelikle yapılması gereken şey sanayi envanterinin çıkarılması. Sonra dış dünya ile rekabet edebilecek üretimin belirlenmesi gerekiyor. Son aşamada da bunlar arasından seçilecek malların üretiminin teşvik edilmesi geliyor. Bu yolla dışarıdan ithal edilen sermaye malları ve ara malların bir bölümünün içeride üretilmesi ve cari açığın düşürülmesi mümkün olabilir.

Büyümeyi düşürmeden cari açığı denetleyebilirsek bu kısır döngüden çıkabiliriz. Aksi takdirde sabahtan akşama, akşamdan sabaha faiz – kur – enflasyon kısır döngüsünde kimin haklı kimin haksız olduğunu tartışmaktan öteye gidemeyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir