Mahfi Eğilmez – 29.09.2014
Sürekli tekrarlanan bir cümle var: “Cumhuriyet dönemi boyunca ne GSYH’mızda ne de kişi başına düşen gelirimizde son 11 yıldaki kadar önemli artışların sağlandığı bir dönem daha yok.” İlk bakışta doğru bir cümle gibi görünüyor. Ne var ki ilk bakışlar her zaman gerçeği görmemize yetmez. Bazen ilk bakışta görünenlerin arkasında gerçekte farklı şeyler olabilir.
İllüzyon ya da yanılsama, gerçek bir nesnenin duyular üzerindeki izlenimlerinin yanlış değerlendirilmesidir. Algılama sırasında oluşan yanılsamalar bazen kendiliğinden ortaya çıkar. Bazen de birisinin yarattığı illüzyonlar algılamamızı etkileyebilir.
2002 yılsonu ile 2013 yılsonu arasında: GSYH, 592 milyar dolarlık bir artışla 231 milyar dolardan 823 milyar dolara, kişi başına düşen gelirimiz 3.492 dolardan 10.897 dolara yükselmiş bulunuyor.
Demek ki bu 11 yıllık dönemde kişi başına gelirimizi 7.315 dolar (3,1 kat) artırmışız.
2002 yılsonu ile 2013 yılsonu arasında: Kamu kesimi iç borcu yaklaşık 160 milyar dolar, Türkiye’nin toplam dış borç stoku yaklaşık 250 milyar dolar, hanehalklarının kredi borcu 150 milyar dolar artmış bulunuyor. Bunlara, Cumhuriyetimizin 80 yılında yapılan kamu kuruluşlarının ve arsalarının bu dönemde özelleştirilmesinden elde edilen 50 milyar dolarlık özelleştirme gelirini de eklersek 610 milyar dolarlık kaynak toplamına ulaşırız.
Bu 11 yıllık dönemde özelleştirme gelirlerini bir kenara bırakırsak kamu kesimi ve hanehalklarının toplam borcu 495 milyar dolar artarak 210 milyar dolardan 705 milyar dolara yükselmiş görünüyor. Artış oranı 3,4 kata ulaşmış. Nüfusumuzun yaklaşık olarak 6 milyon arttığı aynı dönemde kişi başına düşen borç miktarı da kabaca 6.400 dolar artarak 3.000 dolardan 9,400 dolara yükselmiş yani 3 kat artmış bulunuyor.
GSYH, akım kavramdır. Yani her yıl tekrarlanır. Buna karşılık borç stoku, özelleştirme gelirleri gibi kavramlar stok kavramlardır. Yani ele alınan dönemde geçmişte beri gelen birikimi gösterir. Dolayısıyla yukarıdaki karşılaştırmalardan hareket ederek “son 11 yılda GSYH 592 milyar dolar artmış bu da borçlardaki 610 milyar dolarlık artıştan gelmiş” demek mümkün değildir. Çünkü GSYH bu yıl da önümüzdeki yıl da bu miktar dolaylarında kalmaya hatta yükselmeye devam edecektir ama borç stoku aynı şekilde artmayabilir.
Buna karşılık borçların ve özelleştirme gelirlerinin bu kadar artması kuşkusuz GSYH’nın yükselmesine ivme kazandırmış en önemli itici güçtür. Üstelik bu hesaba 2B gelirleri ve benzeri bir seferlik gelirler de eklenmemiş durumdadır.
Son 11 yılda geldiğimiz durumu bu çerçevede özetlememiz gerekirse kişi başına gelirimiz 7.315 dolar artarken kişi başına düşen borç miktarı da 6.400 dolar artmış bulunuyor.
Asıl mesele bundan sonraki 11 yılda bu kadar borçlanmadan gelirimizi aynı şekilde artırıp artıramayacağımız meselesidir. Bu mesele bizi orta gelir tuzağından çıkıp çıkamayacağımız sorusunun yanıtıyla aşağı yukarı aynı yere götürüyor.