Mahfi Eğilmez – 12.07.2015
Mayıs ayına ilişkin olarak mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi önceki yılın Mayıs ayına göre yüzde 2,4 artmış ancak bir önceki aya göre yüzde 2 azalmış bulunuyor. Sanayi üretimi bu hızla ekonomiyi istenen büyüme düzeyine taşıyacak gibi görünmüyor.
Ekonominin en başarılı parçası olan bütçe ilk 5 ayda yalnızca 2,4 milyar TL açık vermiş durumda. Bu dönemdeki faiz dışı fazla da 25,6 milyar TL’ye ulaşmış bulunuyor. Eğer bu performans sürdürülebilirse bütçe açığı yıl sonunda hedeflenenin de altında kalabilir.
Bütçe açığının düşüklüğü kuşkusuz bir başarı da acaba bütçeyi bu kadar sıkı tutmak bu düşük sanayi büyümesi performansında doğru bir tercih mi? Maliye politikasını biraz gevşeterek büyüme performansını artırmak daha doğru olmaz mı? Bütçe harcamalarını makul bir düzeyde artırarak (örneğin asgari ücretten vergiyi kaldırarak ve emeklilere bu yıla özgü olarak 1 maaş tutarında ikramiye vererek) ekonomiye canlılık getirmek büyümeye olumlu katkı yapabilir diye düşünüyorum. Buradan gelecek yük, bütçe açığını yüzde 2,5’dan öteye götürecek bir yük olmaz. Yüzde 1,3 yerine yüzde 2,5 bütçe açığı vermek suretiyle ekonomi canlanacak, büyümeye olumlu katkı gelecekse bence bu adımlar atılmalıdır.
Ödemeler dengesi verileri Ocak – Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre ihracatın yüzde 9, ithalatın da yüzde 10,5 gerilediğini gösteriyor. Sanayileşmesini ihracata endekslemiş olan Türkiye için bu gelişme gelecek için karamsar bir tablo çiziyor. Türkiye ilk 5 ayda 65,1 milyar dolarlık ihracat ve 85 milyar dolarlık ithalat yaparak yaklaşık, 19,9 milyar dolara yakın dışticaret açığı vermiş. Bu açığa karşılık 1,4 milyar dolar net hizmet geliri (turizm, taşımacılık gibi) ve birincil kaynaklı net gelir (dış yatırımlardan net faiz geliri, net temettü geliri gibi) elde etmiş. Bu işlemler sonucunda ilk 5 ayın cari açığı 18,5 milyar dolar olarak ortaya çıkmış görünüyor. Bu açığın finansmanında doğrudan yatırımlar, portföy yatırımı (hisse senedi vb alımları) ve diğer yatırımlar net olarak 5,9 milyar dolarlık katkı yapmış, yaklaşık 3,7 milyar dolarlık finansman gereği ise TCMB’nin döviz rezervleri harcanarak karşılanmış, kalan 8,9 milyar dolarlık bölüm ise nereden geldiği bilinmeyen dövizlerle (net hata ve noksan) finanse edilmiş.
Bu son bölümü bir kez daha özetle belirtelim: Finanse edilmesi gereken 5 aylık açık 18,5 milyar dolar. Bunun yüzde 32’si doğrudan yatırım ve sıcak parayla, yüzde 20’si döviz rezervlerinin kullanılmasıyla, yüzde 48’i yani en büyük bölümü, nereden geldiği bilinmeyen dövizlerle finanse edilmiş. Ve bunu biz net hata ve noksan olarak yazmışız.
Gelirleriniz 3.000 TL iken giderleriniz 4.500 TL olsa, bu açığın 500 TL’sini aldığınız borçla finanse etseniz ve kalan 1.000 TL için biri size “merak etme o giderler finanse edildi” dese siz “nasıl finanse edildi?” diye merak etmez misiniz? Türkiye bunu merak etmiyor. Merak etmeyince ne oluyor? TCMB’den herhangi bir doyurucu açıklama gelmiyor. Onun yerine Gürcistan nüfusunun yüzde 40’ının bizi her yıl ziyarete geldiğine ya da üretmediğimiz altınları ihraç ederek finansman sağladığımıza inanıp duruyoruz.