Liralaşma stratejisine jeopolitik çerçeveden bakmak Seçimlere yaklaşık bir ay kaldı. Bu süreçte “Liralaşma Politikasının” tüm hızıyla devam ettiğini görmekteyiz. Geçtiğimiz haftalar içinde önce KKM, ardından da bankalar üzerinden Liralaşma stratejisi ile ilgili bir dizi yeni düzenlemeye şahit olduk.
KKM’de Hazine destekli TL ürünler için faiz tavan sınırı kalktı; vade esneklikleri sağlandı. Ocak sonunda dövizden dönüşlü kısma yapılan düzenlemeyle faizi (kâr payı) yükselen bu ürüne, son verilere göre rekor talep geldi ve 1.7 trilyon liralık bir bakiyeye ulaşıldı. Ardından geçen hafta TCMB bankalar üzerindeki Liralaşma politikasını önemli ölçüde sıkılaştırıcı hale sokacak düzenlemeleri uygulamaya aldı:
-Menkul kıymet tutma oranı ve de Z/K’lar üzerinden kredi faizinde aşağı yönlü, mevduatta ise lira oranını arttırıcı bir dizi önlemi uygulamaya soktu,
-Kredilerde referans faiz katsayısının üst sınırını aşan krediler için ek menkul kıymet yükümlülüğünü yüzde 90’dan yüzde 150’ye çıkardı,
-TL’nin toplam mevduat içindeki payı yüzde 60’ın altında olan bankalara ilave 5 puan yabancı para zorunlu karşılık getirildi,
-Bilançodaki TL payı yüzde 60 ve yüzde 70’in üzerinde olan bankalar için ise, 5 ve 7 puan indirim uygulayarak, bir çeşit ödüllendirme sistemi geliştirilmiş oldu.
Tüm bu düzenlemelerin ortaya çıkardığı sonuç; bankalar nezdinde kredi/mevduat makasının mevduat lehine açılmasını, kamunun bankalar kanalıyla düşük faizle borçlanmasını ve seçimlere de çok az bir süre kalmışken oluşan belirsizlik nedeniyle ne yazık ki kredi kanallarının tıkanmasını beraberinde getirmektedir.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!