6183 sayılı Kanuna göre limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulmaktadırlar.
Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulmaktadır. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur şeklini almıştır.
Bu hükmün Anonim Şirketler için geçerli olmadığını hatırlatmak isteriz. Anonim şirketlerde amme borcunun ödenmesinden kanuni temsilciler sorumludurlar.
Limited şirket borçlarından sorumlu olan gerçek veya tüzel kişi ortaklar, 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca amme borçlusu olup, bu Kanun hükümlerine göre takip edilecektir.
6102 sayılı Kanunun 595 inci maddesinde ortaklık payının devri düzenlenmiş ve madde hükmüne göre ortaklık payının/esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılacağı ve tarafların imzalarının noterce onaylanacağı, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğu ve devrin bu onayla geçerli olacağı, başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde devre onay vermiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Buna göre, ortaklık payının devri; tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse ortaklar genel kurulunun onayı bu onayın bulunmadığı halde üç aylık sürenin geçmesi ile hüküm ifade etmektedir.
Bu durumda ortaklık payının devredildiği tarih olarak; devrin ortaklar genel kurulu tarafından onaylanmış veya onaylanmış sayılması halinde onay tarihinin, şirket sözleşmesinde ortaklık payının devri için ortaklar genel kurulu onayının aranmadığı durumlarda noter tasdikli devir sözleşmesi tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Daha önce noter tasdikli devir sözleşmesi Bakanlık tarafından dikkate alınarak takip işlemleri yapılırken, Tebliğ bazında yapılan düzenleme ile ortaklar genel kurulu tarafından onaylanmış veya onaylanmış sayılması halinde öncelik onay tarihine verilmiştir. Şirket sözleşmesinde ortaklık payının devri için ortaklar genel kurulu onayının aranmadığı durumlarda noter tasdikli devir sözleşmesi tarihinin esas alınması ise ikincil dikkate alınabilecek bir husus olarak sürmektedir. Ortaklık payının devir tarihi, takip muameleleri ile beraber değer artış kazancı gibi vergiye tabi gelir unsurlarının zamanaşımı süresinin tespitinde de önem arz edecektir.
Diğer taraftan, ortaklık payının noter tasdikli devir sözleşmesi ile devredilmesine rağmen devrin genel kurul tarafından reddedilmesi halinde, ortaklık payı devredilmemiş sayılacak ve ortağın ortaklık sıfatı devam edecektir.
6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi uyarınca limited şirket ortakları hakkında takibe geçilebilmesi için, Kanunun 54 ve müteakip maddelerine göre şirket hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.
İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararının Limited Şirket Ortaklarına Etkisi:
Kanun hükmünün uygulanması esnasında şirketten tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları için kanuni temsilci nezdinde takibata girilmeden ortaklar nezdinde takibat yapılmasının yasal olup olmadığı uzun süre ihtilaflara neden olmuştur.
20 Haziran 2019 Tarihli ve 30807 Sayılı Resmi Gazete yayımlanan Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu 11.12.2018 tarihli ve E. 2013/1; K. 2018/1 No.lu Kararında limited şirket tüzel kişiliğinden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun şirket ortaklarından tahsili için öncelikle kanuni temsilcilerin takibinin gerekmediği yönünde karar vermiştir. Karara göre, limited şirket ortağının sorumluluğu, ortağın şirkete karşı koymayı taahhüt ettiği esas sermaye paylarını ödemeye ilişkindir. Bu durumu “sınırlı şahsi sorumluluk” olarak tanımlamak mümkün olup, aynı zamanda “kusursuz sorumluluk” olarak da kabul edilmektedir. Hal böyle olunca bu sorumluluk aslında bir vergi sorumluluğu olmayıp, kimi Danıştay kararlarında da belirtildiği şekilde, tahsilat muhataplığı sorumluluğudur.
Bir başka deyişle limited şirket ortağının, vergi alacağından olan sorumluluğu, tahsil ile ilgilidir. Limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı VUK’nda ve 6183 sayılı AATUHK’da, kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı açıktır.
İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun bu kararı, limited şirketlerde ortakların 3. Kişileri şirkete kanuni temsilci olarak atayıp (en az bir ortağın kanuni temsilci olma zorunluluğu hariç) sorumluklarını devretmelerine veya sıralamada daha sonra takip muamemelerine tabi olmaktan kaçınmalarının önünü kapatmıştır. Karar ile, ortakların sermaye payı oranında sorumluluk uygulaması kanuni temsilcilerle eş zamanlı olarak veya sıralama takip edilmeksizin aranacaktır. Bu durum, limited şirket ortağı olmanın önüne ciddi bir engel yaratacak husus olarak önümüze gelmektedir.
Ali Çakmakçı