Mahfi Eğilmez – 06.10.2013
IMF Yine Geldi
Bu yıl içinde IMF’ye olan borcumuzun son taksitini de ödeyince neredeyse bayram ilan etmediğimiz kalmıştı. Öyle ya yıllar boyu parasını kullandığımız için sürekli nasihatlerini dinlemek zorunda kaldığımız IMF’den kurtulmuştuk sonunda. Bir kez de rahmetli Özal zamanında (1985 yılında) böyle bir sevinç yaşamıştı ülke. Sonra 1994’de krize girince geri gelmişler yine IMF’li günlere dönmüştük. Bu kez geri gelmelerinin nedeni IMF Anasözleşmesinin 4’üncü maddesindeki konsültasyon zorunluluğu. Buna göre IMF heyeti her yıl üye ülkelerde bir kez inceleme ve yetkililerle konsültasyon yapıyor ve bu konsültasyonun sonunda gözlem ve değerlendirmelerini 4’üncü Madde Konsültasyon Raporu adı altında bir rapora dökerek IMF İcra Direktörleri Kurulu’na sunuyor. Bu kurulda tartışılan rapor kabul edilince de yayınlanıyor. Bu raporlar, yatırımcılar açısından önem taşıyor çünkü her ülke hakkında tarafsız bir heyetin hazırladığı değerlendirmeleri içeriyor.
IMF’nin Türkiye Değerlendirmesi
18 – 30 Eylül tarihleri arasında Türkiye’de inceleme ve konsültasyonda bulunan IMF heyeti, ayrılırken adet olduğu üzere ilk değerlendirmelerini kısa bir not olarak Hazine’ye vermiş bulunuyor. Bu metin 5 Ekim Cumartesi sabahı Hazine sitesinde yayınlandı (www.hazine.gov.tr.).
IMF’nin Türkiye ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerinde dikkat çekici noktaları aşağıda tek tek ele alıyorum.
(1) IMF’nin, Türkiye ekonomisi için 2013 yılı büyüme tahmini % 3,8, 2014 yılı büyüme tahmini ise yüzde 3,5. 2013 yılı büyüme tahmini hükümetin ve birçok yorumcunun tahminleriyle paralellik gösterse de 2014 büyüme tahmini hem hükümet yetkililerinin tahminlerine hem de piyasa tahmincilerinin çoğunun görüşüne göre düşük görünüyor. IMF heyeti, tahmininin düşük olmasının gerekçesini, Türkiye’nin yüksek miktarda dış yükümlülük biriktirmesinin yıllık yüzde 4 – 5 oranında bir ortalama büyümeyi yakalamasına engel oluşturacağı biçiminde ortaya koyuyor.
(2) IMF, yurtiçi talepteki artışın ve TL’de ortaya çıkan değer kaybının enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskılar yaratacağını tahmin ediyor ve o nedenle enflasyonun 2013’de de 2014’de de TCMB’nin yüzde 5’lik hedeflerinin oldukça üzerinde gerçekleşmesini bekliyor.
(3) IMF’nin 2013 ve 2014 yılları için cari açık tahmini yüzde 7’nin üzerindeki oranlar olarak belirtiliyor.
(4) Türkiye’nin dış finansman ihtiyacının önümüzdeki dönemde yüksek kalmaya devam edeceğine işaret eden IMF heyeti, sermaye akımlarının tersine dönmesi ya da zayıflaması olasılığının gerçekleşmesi durumunda bu ihtiyacın temel risklerden birisi olduğunu vurguluyor.
Bu temel saptamaların ardından yapılması gerekenleri de şöyle sıralıyor IMF heyeti:
(5) IMF’ye göre öncelik, dengesizliklerin azaltılmasına verilmeli, para politikası enflasyon hedeflemesine yönelmelidir.
(6) IMF’nin saptamasına göre kredilerdeki hızlı artış, enflasyonun hedefin çok üzerinde oluşu, cari açığın yüksekliği para politikasında ek sıkılaştırma gereğinin bulunduğunu gösteriyor. Bu çerçevede haftalık repo faizi (yani politika faizi) pozitif reel faiz verecek hale getirilmelidir (politika faizi halen yüzde 4,50 ile aşağı yukarı 4 puan kadar negatif reel faiz konumunda bulunuyor.) Yani IMF, TCMB’ye politika faizini yüzde 4,5’tan yüzde 8,50’ye çıkarmasını öneriyor.
(7) IMF, TCMB’nin oldukça karmaşık görünen para politikası çerçevesini yeniden gözden geçirerek piyasaların daha rahat anlayabileceği bir çerçeveye oturtmasını öneriyor. Bunun tercümesi faiz politikasının etkin olarak kullanılmaya başlanmasıdır. Bu yapılmazsa para politikasının asıl hedefi olan enflasyon hedeflemesiyle uyum içinde olmasının pek mümkün olamayacağını vurguluyor.
(8) IMF heyeti, dövize müdahalenin kurdaki aşırı oynaklıklara müdahaleyle sınırlı tutulmasını, TCMB’nin döviz rezervlerinin kuru düşürmek gibi bir yaklaşımla müdahale amaçlı kullanılmaması gerektiğini belirtiyor ve dövize sürekli müdahalenin doğru para politikasının yerini alamayacağını vurguluyor. Yani faizi artırmamak üzerine kurulu bir para politikasıyla daha fazla yol almanın doğru olmayacağına işaret ediyor.
(9) Maliye politikasında hedeflerin yakalanmasının mümkün olduğuna değinen IMF heyeti, uygulanan maliye politikasının genişleyici bir politika olduğuna değinerek bunun gözden geçirilmesini öneriyor. IMF’nin saptamalarına göre Türkiye bir seferlik gelirlere dayanarak artırdığı kamu gelirleriyle devamlılık yaratan harcama artışlarını finanse ediyor. Bu durum ileride bu bir seferlik gelirlerin bulunamaması durumunda kamu maliyesini zor durumda bırakacak bir gelişmeye yol açıyor.
(10) IMF heyeti giderek katılaşan bütçe yapısının değiştirilmesi için faiz dışı harcamalardan zorunlu olanların toplam harcamalar içinde yüzde 60’a ulaşmasında faiz harcamalarının düşüşünün etkili olduğunu, bunun tersine dönmesi halinde bütçede sıkıntılar yaşanacağına dikkat çekiyor. Çözüm olarak da harcamaların düşürülmesi gerektiğini öne sürüyor.
(11) IMF heyeti, vergi tabanının genişletilmesi ve vergi idaresini iyileştirici yöndeki çalışmaları memnuniyetle karşıladıklarını vurguluyorlar.
(12) Bankacılık sisteminin güçlü yapısına değinen IMF heyeti, döviz finansmanına dikkat edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Hanehalklarının borçları konusunda son dönemde kredi limitinin gelirle bağlantısının kurulması yolunda yapılan düzenlemeyi yerinde bulduklarını vurguluyorlar.
(13) IMF heyeti yurtiçi tasarrufların artırılması çabalarını doğru bulduğunu ve bu alanda bireysel emeklilik sistemi girişiminin sonuç vermeye başladığını vurguladıktan sonra kamu kesiminin benzer bir tasarruf eğilimi içine girmesinin önemine dikkat çekiyor.
(14) Son olarak IMF heyeti, eğitim alanı başta olmak üzere yapısal reformların yapılmasına dikkat çekiyor.
IMF Saptamaları ve Önerileri Üzerine Değerlendirmelerim
(1) IMF’nin büyüme tahminleri, özellikle 2014 yılı için düşük görünse de gerçekçi bir bakış açısını yansıtıyor. Çünkü 2014’de sermaye akımları tersine dönebilir ya da en azından zayıflayabilir. Geçi bu biraz da ABD’deki gelişmeler ve Fed’in tavrına bağlı olacak ama görünüm şimdilik böyle.
(2) IMF’nin cari açık konusundaki tahminleri bana yine gerçekçi görünüyor. Çünkü Türkiye’de bu konuda kafa karışıklığı var. Hala “cari açığın finanse edildiği sürece sorun olmayacağı” biçiminde geliştirilen slogan – teorinin savunucuları azımsanamayacak kadar etkili.
(3) IMF’nin enflasyon tahminleri (ki yüzde 5’lik hedefin oldukça üzerinde olacağı gibi yuvarlak bir tahmin var) gerçekçi.
(4) IMF’nin para politikasındaki karmaşıklığın giderilerek piyasalara net sinyal verilmesi ve bu çerçevede politika faizinin reel anlamda pozitif düzeye çıkarılması yolundaki önerisi bana doğru görünmekle birlikte bunun siyasal açıdan uygulanabilir olduğunu sanmıyorum.
(5) IMF heyetinin dövize müdahaleler konusunda aşırı oynaklıklarla sınırlı kalınması tavsiyesi de çok yerinde bir öneri. Aksi takdirde TCMB, kendi bastığı parayı bir yana bırakıp başkasının bastığı paralara yön vermeye çalışan yani en basit haliyle yeldeğirmenleriyle savaşan Don Kişot’un durumuna düşüyor.
(6) Maliye politikası açısından getirdikleri eleştiri benim de yıllardır dile getirdiğim eleştiriyle paralel bulunuyor. Bir seferlik gelirlere güvenip de artırılan harcanmaları normal gelirlerle sürdürmek mümkün olmayabilir. Örneğin sağlık harcamaları ve sosyal güvenlik harcamalarında ortaya çıkan artışları frenlemek seçim giden bir hükümet açısından mümkün görünmüyor. Ne var ki bu harcama artışları seçimden sonra yeniden ele alınmak zorunda kalacak.
(7) Yıllardır değindiğimiz yapısal reformlara IMF de değiniyor. Bunları yapmadan yeni bir sıçrama yapmanın imkanı olmadığını vurguluyor. Yapısal reformları uygulamadan dış dengesizlikleri ve devamında oluşabilecek istikrarsızlıkları önlemenin tek yolunun büyüme oranının tarihsel potansiyelinin altında kalması olduğunu belirtiyor.
Özetle belirtmem gerekirse çoğuna katıldığım IMF görüşlerinin yakın gelecekte uygulanma olasılığının olmadığı kanısını taşıyorum. Bu demektir ki sorunları büyüterek ertelemeye devam edeceğiz.
Not: Bu yazım 05.10.2013 günü cnbce.com sitesinde yayınlanmıştır.