Aydın Eroğlu – 19.09.2018
Öyle ya, TCMB’nın önceden yaptığı 500, en son yaptığı 625 baz puanlık artışı ile 1.125 baz puan faiz artışı yaptı. Peki neden hala bu kurlar düşmüyor? Evet, son dönem bakıyorum ekranlardaki en önemli soru bu.
Hemen belirtmeliyim ki, kurlar sadece faiz artışı ile düşmez. Kurlar için en önemli şey güvendir. Para güvende olmayı tercih eder. Biz hala TCMB bağımsızlığını konu edersek, bu bağımsızlığa sabır gösterdiğimizi ama bunun da bir sınırı olduğunu hissettirirsek, üstüne Türkiye’nin en büyük bankalarından birisinin yönetim payları nedeniyle tartışma içine çekilmesine neden olursak, tüm bu yaşananlar faize rağmen güven oluşumunu olumsuz etkiler.
Ayrıca, bu denli faiz artışları bir ülkede neden yaşanır? O ülkede ciddi bir cari açık ve enflasyon sorunu olduğu için. Banka ve şirketlerin yakın vadede döviz borç ödemeleri var. Bu yükümlülük nedeniyle, halen bir takım gerginliklerin yaşandığını gören şirket ve bankalar kurların daha fazla düşmesini ya da borcun vadesinin gelmesini beklemeden kısım kısım döviz alıyor olabilirler. İşin ilginci düşen kurlara rağmen döviz tevdiat ve mevduat hesaplarında belirgin bir artış görülmüyor. Yani mevduat tutmaktan da çekinip yastık altı pozisyonları yeniden artıyor diye görüyoruz. Tüm bunlar piyasadaki güven sorunu nedeniyle görülen rahatsızlıklardır.
Kur ve faizin artmasındaki diğer etken olan enflasyona gelince, tepeden tırnağa herşeye zam geldiğini görüyorsunuz. Üretiminin döviz ile ilgisi olmayanlar bile aynı zamları yapıyorlar. Bu arada bu konuya da değinmek istiyorum! Dövizle ilgisi olmayan üreticiler neden zam yapar? Çünkü hayatlarında kullandıkları her şeye zam geldiğini görünce, satın alma güçlerini korumak ve bu kayıplarını telafi etmek için onlar da modaya uyup kendi ürünlerine zam yapmayı çare olarak görüyorlar. Nasılsa herşeye zam gelen ortamda göze batmaz diye düşünülüyor. Etik bulmayabiliriz ama empati yapınca, okul, servis, benzin, her türlü tüketim ve gıda önemli oranda zamlanınca, siz ben kurla ilgili değilim diye ürettiğiniz maydanoza zam yapmazsanız ne olur? Fakirleşirsiniz. O nedenle nasılsa herkes yapıyor diyerek, bu furyaya ayak uydurup zam yapılıyor. Katılalım ya da katılmayalım ama bu denli zamların her yere yansıdığı bir ortamda maalesef bu konuda ahlak ya da etik konusu en son akla gelen şey olur. Tabii bir de artan kur ve faiz gerekçe gösterilip zamlar yapılır ama, sonra kurlar ve faizler düşünce kimse yaptığı zammı geri almaz.
Neyse, konumuza dönelim. TCMB bu denli faiz artışı yaptı ama neden hala kurlar düşmediği gibi, düştüğü yerden de yukarı tepkiler veriyor? Bu iş zaten böyle olur. Benzer sert kur ve faiz krizlerinin yaşandığı 1994 ve 2001 yıllarında da büyük faiz artışlarına rağmen döviz belli bir süreç sonrasında normale dönmüştü. Öyle küt diye düşmesini kimse beklemesin. Dalgalanmalarla bu düşüş yaşanacak, arada yükselecek panikleyenler alırken, birileri dövizlerini satacaklar. Sonra arz talep dengesine göre kurlar kendine yeni bir yol bulacaktır.
1994 Çiller döneminde de sanırım 16 TL civarında olan dolar bir anda 42 TL olmuştu. O zaman da yakın vadede 80 TL olması bekleniyordu. Hem de bir önceki iktidarın maliye bakanı bu beklentileri dile getirmişti. Ki, bu açıklamaları duyunca o dönemin 14 tane gazete ve ekonomi dergisinin genel yayın yönetmenlerine kur değerlerinin olması gereken seviyeyi gösteren bir hesaplamayı yollamış ve beklentilerin gerçekçi olmaktan uzak olup, halkı yanlış manipüle edeceğini yazmıştım. Beklentimin de Dolar kurunun 26.50 TL’nin % 5 üstü, % 5 altı civarı olması gerektiğini yazmıştım. Dolar bir süre sonra gördüğü 42 civarı seviyeden benim dediğim seviyenin az üstüne kadar sanırım 28.50 TL civarına indi(Bu konu çok eskide kaldığı için artık tam hatırlayamıyorum. Rakamlarda çok az hatalarım olabilir. Ama genel konu doğru) Tam dediğim seviyeye inmedi çünkü arada geçen 2-3 aylık sürenin de enflasyon etkilerinin eklenmesi doğaldı.
O dönemde de Çiller, bankaların hazineye borç vermediğini, kamu kağıtlarını almadığını görünce üç ayda % 50 net faizle direk halka bono satmıştı. Sonra işler yoluna girdi ve kur ve faizler birlikte düşmeye başladı. Tabii bu sefer de verilen yüksek faizin cazibesi nedeniyle döviz arzı talepten çok daha fazla olmaya başlayınca, kurlar uzun yılları bulan düşüş süreci yaşadı.
İşte bu durum da yanlıştır. Eğer katma değerli üretim fazlanız, cari fazlanız yoksa, paranız gerektiğinden fazla değerlendiği zaman ülkeniz ithalat cenneti olur ve üreticileriniz batar. Sonra da yaşadığımız krizler tekrarlanır durur. (2010 kur Düzeyi İle ilgili Uyarı Yazım; ”İşsizlik, Cari Açık, Üretim….deyince Karşımıza Hep Kur Rejimi Çıkıyor!)
Neleri Gözlemeliyiz?
Yani kurların düşmesi tamamen güven oluşmasına ve piyasanın arz talep dengesinin oturmasına bağlı olarak işleyecektir. Öncelikle banka ve şirketlerin vadesi gelen dış borçları için yeni döviz borçlanmasını başarıp, başaramayacaklarına bakacağız. Bu borçlanmaları yapmaya başlayacak olurlarsa, yeni borçlar için ödenecek olan libor faizlerinin ne olacağına dikkat edeceğiz. Eğer libor faizi artsa da yeni borçlanmalar yapılabilirse, bankalar yeni sendikasyon anlaşması imzaladılar şu kadar milyar dolar sendikasyon aldılar gibi haberleri duymaya başlarsak, filanca yabancı fon ya da şirket Türkiye’ye şu kadar yatırım yapma kararı aldı gibi haberler başlarsa, kurlar yavaş yavaş düşmeye başlayacak demektir. Dolar 1994 yılında çıktığı 41-42 TL’den aynı şekilde uzun bir süre sonra 28 TL civarına, 2001 yılında çıktığı 1.65 seviyesinden zaman içinde sürekli düşerek 2008’de 1.15 seviyesine kadar düşmüştü. 2001’de de gecelik %7.500 faizler bile görülmesine rağmen bir anda pat diye düşmeyip, aynı şimdi olduğu gibi ara yükselişler yaşayayıp sonra düşmüştü.
Şimdi de, eğer dediğim yeni dış borçlanmalar başlarsa kurların gördüğü zirveler bir daha görülmeyip her yükselişin zirvesi daha altta kalarak sonra yeniden düşüş yönüne dönecektir. Bu esnada dışarıdan yeni gelen para girişleri bu ara yükselişleri satış fırsatı olarak kullanacaktır.
Ama eğer bahsettiğim yeni borçlanmalar görülmezse, vadesi gelen döviz borçlarını ödemek için iç piyasadan döviz alarak borç kapatmak zorunda kalırsak, bu takdirde öncesinde gördüğümüz zirveler de kırılıp yeni ve son bir zirve seviyesi daha görülme riski vardır. Bu durumda beklediğim düşüş ekstra yeni zirveler sonrasında yine olacaktır. Ama tabii buradan mı yoksa ekstra yeni zirvelerden mi bu düşüşün yaşanacak olması büyük önem taşıyor. Çünkü ekonomiye etkileri ona göre olacaktır. Fakat burada iş siyasi iktidarların yönetim becerilerine kalıyor. Eğer ortamı daha da gerecek gelişmelere neden olurlarsa, o zaman yeni zirveler kaçınılmaz olur. Açıklanacak OVP’da kamu harcamalarında tasarrufun arttığını görmeliyiz. Aksi olur da, yine piyasaya yoğun bir para sürüleceğini görürsek, kamu daha da fazla harcama içine girerse, kur ve faizlerde yeni zirveler kaçınılmaz olur.
Ben ekstra yeni kur ve faiz zirvesi yaşanmamasını, artık pozitif gelişme ve haberlerin gelmesini bekliyorum. Ara yükseliş tepkilerinden sonra kurlarda geri çekilme olmasını, Dolar’ın 5.50 – 5.00 civarına inmesini bekliyorum. Lakin Dolar tekniğine haftalık olarak baktığımda büyük bir flama oluşumu görüyorum. Eğer bu flama 6.80-7.00 seviyelerini yukarı kıracak olursa, 8.50 civarları yeni zirve riski olarak görülüyor. Yok eğer bu flamanın 5.95 desteği aşağıya kırılacak olursa, o zaman da dediğim seviyelere doğru düşüş ihtimalini teknik olarak gördüğümü söylemek istiyorum.
Kısacası bir anda kurlar düşmeli beklentisi …Devamı için TIKLAYINIZ!
NOT: Yazı, 19 Eylül 09:15’te borsaanalizci.com’da yayınlanmıştır!
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_