Küresel rekabet ve güçlü devlet modeli

Pazartesi günkü yazımızdan devamla, Atlantik İttifakı, diğer bir deyişle Küresel Kuzey tarihi bir yol ayırımında. Küresel jeopolitik ve jeoekonomik sıklet merkezi ‘Türkiye merkezde’ olacak şekilde Atlantik’ten Asya-Pasifik’e doğru hareketini sürdürürken, batılı ülkeler küresel ekonomik hegemonyalarının hızla erimekte olduğunun farkındalar. 1830 ile 1945 arası batının ekonomik hegemonyasının ve bunun uzantısı olarak siyasi hegemonyasının yükseliş dönemiydi. 1. Sanayi Devrimi’nin üzerinde, 2. Sanayi Devrimi ile, enerjide kontrolü daha da sıklaştırarak, hegemonyalarını perçinlediler. 2. Dünya Savaşı sonrasında, dünya GSYH’sının tek başına yüzde 48’ini üretir hale gelen ABD ‘mutlak hakimiyet’ dönemini ilan etmiş olsa da, 2000’li yılların başlarından itibaren hem batı hegemonyasının, hem de ABD’nin ‘tek süper güç’ olmasının çözülme dönemi başladı.

2010’dan itibaren ise, yeni küresel güç merkezlerinin yükselişine dayalı bir ‘çok kutuplu dünya’ dönemi, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı E7 ülkeleri ile G20’nin Küresel Güney ülkelerinin yükselişiyle, batı hegemonyasının hakimiyetini koruma mücadelesi yoğunlaştı. Bugün, dünyanın farklı noktalarında tırmandırılan küresel ve bölgesel jeopolitik çatışmalar ve savaşlar batı hegemonyasının bilhassa ‘safları sıklaştırma’ arayışının da uzantısıdır. Atlantik İttifakı ve Küresel Kuzey ülkeleri ‘neoliberal model’in ölümünü ilan etmek ve ‘neoliberal ötesi güçlü devlet’ (post neoliberal state) modeline geçişi hızlandırmaları gerektiğinin farkındalar. Son 40 yıl, hammaddeden kritik minerallere, enerjiden sanayi ürünlerine, ‘stratejik otonomi’den uzak bir anlayışla oluşturulmuş ‘bağımlılık’ ağı, jeopolitik ve jeoekonomik gerginliklerle aleyhlerine dönmüş durumda.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!