Küresel sistemin bugün içinde bulunduğu ciddi sıkıntılar 2008 yılında Küresel Krizle başladı, 2020 yılında pandemi, 2022 yılında Ukrayna savaşıyla kriz yeni bir aşamaya geçti. Bu son ikisinin de eklenmesiyle küresel tedarik zinciri kırıldı, enerji ve gıda fiyatları yükseldi. Kriz boyunca başta gelişmiş ülkelerinkiler olmak üzere merkez bankaları sürekli para basarak krizin ekonomik canlılığı öldürmesini ve durgunluğa hatta çöküşe yol açmasını önlemeye çalıştılar. Ne var ki yaşanan büyük parasal genişleme bu kez çok ciddi bir küresel enflasyonun itici gücü haline geldi. Bugüne kadar ekonomileri canlı tutmak için parasal genişlemeyi mucizevi bir araç gibi kullanan hükümetler ve merkez bankaları artık kriz menüsünden seçim yapmak tercihiyle karşı karşıya görünüyorlar.
Ekonomik kriz denildiğinde insanlar bulundukları ülkeye, çevrelerine ve ekonomik koşullara bakarak gördüklerine göre yorum yapıyorlar. Örneğin yüksek enflasyonun ve yüksek büyümenin bir arada olduğu bir durumda yüksek enflasyondan etkilenen ama yüksek büyümenin fazlaca bir yararını görmeyen kişiler bunu kriz olarak yorumlarken yüksek büyümeden yarar sağlayan kişiler ortada bir kriz olmadığını öne sürüyor. Bir başka deyişle kriz algısı kişilere ve onların bulunduğu duruma göre farklılaşabiliyor.
Aşağıdaki tablo seçilmiş gelişmiş ve gelişme yolundaki ekonomilerin güncel bazı temel ekonomik/finansal göstergesini sergiliyor (kaynak: https://tradingeconomics.com/ ve https://www.cbrates.com/)
Bu tablo bize ABD ve Euro Bölgesi’nin yüksek enflasyonla büyüme durumunda olduğunu gösteriyor. Her ikisi için de en korkulan konu büyümenin gerilemesine karşılık enflasyonun yükselmesi. Eğer küçülmeye dönüş yaşanırsa her iki ekonomi de resesyon[i] tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Japonya, otuz yıldan uzun süredir yaşadığı stagflasyondan[ii] çıkamazken, Çin ilk bakışta sorunsuz görünüyor. Buna karşılık Çin’de ciddi bir fakirlik ve borç sorunu olduğu için yüzde 4,8 oranındaki büyüme kesinlikle yetersiz kabul ediliyor ve bu büyüme düzeyi yükseltilemezse Çin’in de stagflasyon sorunuyla karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.
Tabloda en rahat konumda görünen Endonezya ekonomisi en azından şimdilik herhangi bir krizle karşı karşıya görünmüyor.
Brezilya, yüksek enflasyona karşılık düşük büyüme düzeyinde bulunuyor. Böyle devam ederse stagflasyona girmesi söz konusu olabilir.
Tablodan Rusya ve Türkiye’nin çok yüksek enflasyonla birlikte büyüme içinde olduğunu görüyoruz. Bu ekonomiler için krizdedir veya değildir demek mümkün değil. Yukarıda değindiğimiz gibi kişilerin algılarına göre değerlendirmeleri değişebilir. Bir ortak görüş çıkarmak çok zor.
Bugün itibarıyla işsizlik oranının yüksek olduğu iki ülke Türkiye ve Brezilya olmakla birlikte büyüme oranlarının düşmesi ve resesyona girilmesi halinde ABD ve Euro Bölgesinde işsizlik oranlarının hızla yükseldiğini yakın geçmişte gördük.
Türkiye’de enflasyonun çok yüksek olmasına karşılık büyüme oranı yüksek olduğu ve işsizlik oranı daha fazla yükselmediği sürece içinde bulunulan durumun bir kriz olarak algılanması maskeleniyor.
[i] Resesyon; iki çeyrek üst üste ekonomik küçülme yaşanması hali.
[ii] Stagflasyon; enflasyon varken ekonomik küçülme yaşanması durumu.