Bugün TÜİK tarafından mayıs ayı enflasyon verisi açıklanacak lakin yaklaşık bir yıldır bize anlatılan zirveye alıştırıldığımızdan mı? Yoksa son dört yıldır yaşadığımız enflasyonu içselleştirdiğimizden midir? Bilinmez; yine de son haftaların yıldızı “carry trade” tartışması kadar sükse yapacağını zannetmem!
Ülkemizde sıkı para politikası artık bir yılını doldurdu; faiz arttı, seçimlerin ardından ortadan kalkan belirsizlikle döviz kurunun ateşi düştü ve sıcak para akmaya başladı… Mevcut görünümde içerideki dengelerden kaynaklanan bir kur riski varlığı şöyle dursun; ihracatçı ve turizmci neden enflasyon kadar artmıyor diye veryansın ediyor. Diğer taraftan TCMB, hem daha fazla düşmesini engellemek hem de rezerv biriktirmek için döviz alımları yapıyor. Son kertede içeride durum, döviz satıp, yoksa da kredisini kullanıp, yüksek TL faizinden yararlanmak bağlamında çok konuşulan “sıcak para” minvalinde ilerliyor…
Ayrışmalar bekleniyor
Riskleri sadece içerideki sıkı politikayla elimine etmek, uzun vadede yeterli olmayabilir.
Batı’da “ulusal güvenlik” mottosuyla başlatılan ticari ve teknolojik açıdan merkantilist sayılabilecek korumacı yaklaşım jeopolitik bir kırılmayı da beraberinde getirirken, küresel merkez bankalarının politikalarında da ayrışmalar bekleniyor.
Fed’in bu sene faiz indiriminde hiç aceleci olmaması, ECB’nin ise 6 Haziran toplantısı veya en geç Temmuz ayında bir indirime gitme olasılığı, Japon yeninin sürekli dolar karşısında baskılanması ve en önemlisi de Çin’in nasıl bir ekonomik toparlanma yolu seçeceği kur tansiyonu hatta dengeler açısından oldukça büyük öneme sahip.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!