Krizler Gelir Dağılımını Düzeltiyor

Mahfi Eğilmez – 21.09.2015

Türkiye’de gelir dağılımı

Türkiye’de TÜİK her yıl gelir ve yaşam koşulları araştırması kapsamında gelir dağlımı ölçümü yapıyor. Aşağıdaki tabloda 2014 yılına ilişkin araştırmadan elde edilen sonuçlar 2103 yılı sonuçlarıyla karşılaştırmalı olarak yer alıyor (Kaynak: TÜİK, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2014.

gelir-dagilimi

Buna göre 2014 yılında, 2013 yılına göre Gini katsayısında 0,40’dan 0,39’a gerileme olmuş yani gelir dağılımında mutlak eşitlik doğrusuna biraz daha yaklaşılarak gelir dağılımında düzelme yaşanmıştır.

Toplumun bu araştırmanın sonuçlarına ne kadar inandığı, araştırmanın gerçekleri ne kadar yansıttığı ya da bu araştırmanın objektif ve bilimsel ölçülere göre yapılıp yapılmadığı konusunun tartışmasına girmeyeceğim. Ben bu araştırmayı da geçmiş araştırmalar gibi doğru olarak kabul ederek bu düzelmenin nasıl ve niçin yaşanmış olabileceği konusunu ele alacağım.

Türkiye’de gelir dağılımı nasıl ve niçin düzeliyor?

Bu konuyu ele almak için aşağıdaki tabloyu sunuyorum:

Yıllar Gini Katsayısı Kriz
2002 0,44 2001 krizinin etkisi
2003 0,42 2001 krizinin etkisi
2004 0,40 2001 krizinin etkisi
2005 0,38 Yabancı sermaye girişinde rekor
2006 0,43 Normal dönem
2007 0,41 Normal dönem
2008 0,41 Normal dönem
2009 0,42 Normal dönem
2010 0,40 2009 küresel krizin yansıması
2011 0,40 2009 küresel krizin yansıması
2012 0,40 2009 küresel krizin yansıması
2013 0,40 Büyümede ivme kaybı
2014 0,39 Büyümede ivme kaybı

 

2001 yılı öncesine ilişkin elimizde sağlıklı bir gelir dağılımı verisi bulunmuyor. Bununla birlikte 2002 öncesinde gelir dağılımının daha bozuk olduğunu tahmin ediyorum. Örneğin 1994 yılında yapılmış olan araştırmada Gini katsayısı 0,49 idi.

Krizlerin etkisi genellikle biraz gecikmeli olarak gelir dağılımını etkiliyor. Ekonomik krizler üst gelir gruplarının daha fazla gelir kaybına yol açtığı için gelir dağılımında düzelmeyi sağlıyor. Örneğin 2001 krizi birçok bankanın batmasına, geri kalanların zarar etmesine yol açmış ve üst gelir gruplarının gelirlerini törpülemişti. Tabloda 2002 – 2004 arasında yaşana gelir dağılımı düzelmesinde 2001 krizinin gecikmeli etkisi olduğunu düşünüyorum.

2005 yılı Türkiye için özelliği olan bir yıldır. Krizin etkisi artık kaybolmuş, buna karşılık yabancı sermaye girişinde ve yatırımlarında rekor kırılan bir yıl olmuştur. Bu gelişmenin istihdama ve alt gelir gruplarının gelirine olumlu etkisi söz konusudur.

2008 yılında ABD’de başlayarak yayılan küresel krizin Türkiye’ye yansıması 2009 yılında olmuş ve bu krizin gecikmeli etkisi 2010 yılından itibaren, yukarıda değindiğim mekanizma sayesinde, gelir dağılımında düzelme olarak kendisini göstermiştir.

Türkiye, 2013 ve 2014 yıllarında büyüme potansiyelinin altına düşmüş ve yine bu anlamda krize girmiştir. Büyümedeki düşüşün etkisi gelirde ve daha çok üst gelir gruplarında kayıplar olarak karşımıza çıkmış ve yine gelir dağılımı üzerinde düzeltici etki yapmıştır.

Değerlendirme

Gelir dağılımında krizlerin veya eksik büyümenin yarattığı düzeltmeler sağlıklı düzeltme değildir. Gelir dağılımında sağlıklı ve anlamlı düzeltme yapabilmenin yolu üst gelir gruplarının doğru vergilendirilmesi ve alt gelir gruplarının gelirlerinin artırılmasından geçmektedir. Ki bu da ayrı bir yapısal reform meselesidir.

Not: 2014 araştırmasında ortalama hane halkı fert gelirinin yıllık 14.553 TL olduğunu dikkate alırsak aylık 1.200 TL’nin üzerinde gelir elde edenlerin orta ve üst gelir gruplarında yer aldığını görürüz. Dolayısıyla örneğin bir banka çalışanının gelirinde azalma olması ya da yeterince artış olmaması hali orta ve üst gelir gruplarının gelirinde azalma olarak ortaya çıkmakta ve gelir dağılımını düzeltmiş görünmektedir.

Hatırlatma Notu: Gelir dağılımının ölçümlerinin teorik dayanağı
Bir ekonomide yaratılan gelirin, o ekonomideki kişiler arasında ne şekilde dağıldığını ortaya koyan değerlendirmeye kişisel gelir dağılımı analizi deniyor. Gelirin, toplumda yaşayan kişiler arasında eşit olarak dağılıp dağılmadığını ölçmek için kullanılan araçlar içinde en yaygın kullanılanı Gini katsayısıdır.

Bir kare çizerek dikey eksene yüzde 20’lik bölümler halinde GSYH’dan alınan payları birikimli olarak, yatay eksene de yine yüzde 20’lik paylar halinde nüfusu birikimli olarak yerleştirelim. Her bir yüzde 20’lik nüfus payının gelirden ne kadar pay aldığını bu eksenlerin arasında kalan alanda işaretlersek karşımıza bir eğri çıkar. Buna Lorenz Eğrisi adını veriyoruz. Karenin köşegen çizgisine mutlak eşitlik doğrusu diyoruz. Yani bütün işaretlerimiz bu doğru üzerine gelirse o toplumda gelir dağılımı eşittir. Lorenz eğrisi mutlak eşitlik doğrusundan ne kadar uzaklaşıyorsa gelir dağılımı o kadar bozuluyor demektir. Aşağıdaki şekilde hayali bir ülke için çizilmiş bir Lorenz eğrisi yer alıyor. Lorenz eğrisi ile mutlak eşitlik çizgisi arasında kalan alanın büyüklüğünü (şekilde A alanı) mutlak eşitlik çizgisinin altında kalan alanın tamamına (şekilde A + B alanı) bölersek karşımıza bir oran çıkar. Buna Gini Katsayısı diyoruz. Eğer gelir dağılımı tam anlamıyla eşitse, yani bütün değerler mutlak eşitlik çizgisi üzerindeyse o zaman Gini katsayısı sıfır çıkacak demektir. Gini katsayısı sıfır ile bir arasında değişen bir katsayıdır ve sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımı eşitliğinin, bire yaklaştıkça gelir dağılımı eşitsizliğinin arttığını gösterir.

gelir-nufus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir