Kredi Notumuz Artarken Kurlar Niçin Yükseliyor?

Mahfi Eğilmez – 17.05.2013

Hafta içinde iki önemli gelişme peş peşe yaşandı. Önce TCMB, hem gecelik fonlama faizlerini hem de haftalık repo ihale faizi olan politika faizini 0,5 puan düşürdü.

Bu durumda TCMB’nin yeni düzenlemesiyle politika faizi yüzde 4,5, gecelik borç verme faizi yüzde 6,5 ve gecelik borç alma faizi yüzde 3,5 olarak belirlenmiş oldu. Hemen ardından Moodys’in kredi notu artırımı geldi. Moodys, Türkiye’nin kredi notunu Ba1 pozitiften Baa3 durağana yükselttiğini açıkladı. Böylece Fitch’ten sonra (BBB -) durağan notundan sonra Türkiye’nin ikinci büyük reyting şirketinden notu da yatırım eşiğine gelmiş oldu.

Türkiye ilk kez 1990 yılında reyting aldı. Standard and Poors’dan BBB, Moodys’den Baa notlarını aldı. Kuveyt krizi ve ardından savaşı nedeniyle bu notlarla piyasada tahvil ihracına çıkma fırsatı bulamadığı için bu notlar 1992 yılı sonuna kadar açıklanamadan kaldı. İlk kez 1992 yılı sonunda Amerikan Yankee Bond piyasasına 200 milyon dolarlık tahvil ihracı yaparken 1990 yılında alınan bu notlar da resmen açıklanmış oldu. Yani Türkiye, tam 23 yıl sonra ilk reytingine geri dönmüş oldu.

İki önemli reyting kuruluşundan BBB ve aynı anlama gelen Baa notlarının alınmış olması Türkiye’yi yatırım eşiği düzeyine getirdi. Başta emekli fonlarını yöneten kurumlar olmak üzere bazı kamu kurumları, statüleri gereği, yatırım eşiğinin altındaki ülkelerin ya da şirketlerin tahvillerine para yatıramıyorlar. Yatırım eşiğine gelen bir ülke ya da kurumun ulaşabileceği fon miktarı arttığı için de borçlanmasının maliyeti düşüyor ve vadesi uzayabiliyor.

TCMB’nin kendi uyguladı faizleri düşürmesinin ardından önce gösterge kâğıdın faizi geriledi, ardından bu düşüş bankaların mevduat faizlerine yayıldı. Bu yazı yazıldığı sırada gösterge faiz (piyasada gösterge olarak kabul edilen DİBS’in yıllık bileşik faizi) yüzde 4,77 düzeyinde bulunuyor. Bankaların mevduat faizi de yüzde 6’nın altına inmiş (stopaj düşüldükten sonra net olarak yüzde 5’in altında) bulunuyor.

Faizlerdeki düşüşün yabancı yatırımcıyı piyasadan çekilmeye ittiğini, kredi notu artışının ise yabancı yatırımcıyı piyasaya gelmeye davet ettiğini, dolayısıyla bu iki etkinin birbirini götürebileceğini düşünebiliriz.

Dikkat çeken bir başka konu da Moodys’in kredi notu artırımının tam olarak Erdoğan – Obama görüşmesi sırasında açıklanmış olması. Bu kadar büyük bir rastlantı ancak masallarda ya da eski Türk filmlerinde görülebileceğine göre olayın siyasi boyutunun olduğu ortaya çıkıyor. Aslında Türkiye’nin notunun hak ettiği 2007 yılında artırılmayıp bugün tam Suriye ile büyük bir anlaşmazlık içinde bulunulduğu sırada artmış olması işin siyasi yönünü açığa çıkarıyor.

ABD, son 20 yıldır IMF’yi ve kredi derecelendirme kuruluşlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor. Ama son döneme kadar bunu fazla belli etmeden alttan alta yapardı. Son dönemde artık buna aldırmıyor ve aleni olarak yapıyor. Böylece krizle birlikte itibar kaybına uğramış olan kredi derecelendirme kuruluşları şimdi çok daha fazla itibar kaybına uğruyorlar.

Bu yazıyı kaleme aldığım sırada Dolar kuru 1,8370, Euro kuru 2,3645’e fırlamış bulunuyordu. Reytingimizin yükseldiği ve ülkemizin yatırım eşiğine geldiği bir noktada döviz kurları niçin yükselir? Dışarıdaki etkilerin yan ısıra iki nedeni daha olabileceğini düşünüyorum: (1) Faizlerdeki düşüş ve reel faizin negatif hale gelmesi insanları TL ile tasarruf yapmanın anlamsızlığı nedeniyle döviz talep etmeye itmiş olabilir. (2) Moodys’in not artışını siyasi olarak yorumlayanlar ufukta bir Suriye harekâtı olacağını tahmin ederek döviz talebini artırmış olabilirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir