Mahfi Eğilmez – 30.05.2017
Kredi Garanti Fonu
Kredi Garanti Fonu (KGF) sanılanın aksine oldukça eski bir fon. 1993 yılında yeterli teminatı olmayan KOBİ’lere kefil olmak suretiyle onların finansmana erişimini kolaylaştırmak amacıyla kuruldu. KGF’nin temel görevi KOBİ’lere teminat desteği sağlamak olarak tanımlanıyor. Türkiye’deki işletmelerin yüzde 99,8’inin KOBİ olduğu, çalışanların yüzde 78’inin KOBİ’ler tarafından istihdam edildiği, toplam yatırımların üçte birinden fazlasının KOBİ’ler tarafından yapıldığı, üretimin yüzde 54’ünün ve yaratılan katma değerin yüzde 55’inin KOBİ’lere ait olduğu dikkate alınırsa KOBİ’lerin finansmana erişimine sağlanan desteğin ne kadar önemli bir görev olduğu anlaşılabilir.
KGF’nin kaynakları şunlardır: (1) Sermayesi, (2) Hazinenin sağladığı fonlar, (3) Avrupa Yatırım Fonu’nun verdiği kaynaklar, Bakû boru hattı projesinden elde edilen kaynaklar.
KGF, KOBİ’lere finansman için kefalet desteği sağlarken bu kefaleti; banka kredileri, Eximbank kredileri, KOSGEB geri ödemeli destekleri, TÜBİTAK transfer ödemeleri, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı KOBİ destekleri, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı destekleri üzerinden sağlıyor.
İlerleyen yıllarda bankalarla protokoller imzalayarak hitap ettiği alanı genişletti. 2008’de Eximbank ile de protokol imzaladı. 2009’da Hazine, Fona 1 milyar TL’lik destek sağladı ve 20 banka Fonun prtaklık yapısına katıldı. Böylece Fonun mali yapısı güçlendirilmiş oldu. 2015 yılında Hazine desteği 2 milyar TL’ye yükseltildi. 2017 yılında şirket bazında verilebilecek garanti miktarı 200 milyon TL’ye yükseltilirken Fon tarafından verilecek Hazine garantilerinin toplam miktarı da 200 milyar TL’ye çıkarıldı.
KGF çalışmaya başladığı 1994 yılından bugüne kadarki uygulamalarının sonuçları aşağıda yer alıyor (yıllık rakamların toplamında oluşan farklılıklar, yabancı para kefaletlerin hesaplanması için yılsonlarındaki kurların kullanılmasından kaynaklanıyor.) (Kaynak: Kredi Garanti Fonu: http://www.kgf.com.tr/index.php/tr/bilgi-merkezi/rakamlarla-kgf)
DÖNEM | Kullandırılan Kefaletler | ||
KOBİ Sayısı | Kredi Tutarı | Kefalet Tutarı | |
1994-2012 | 8.036 | 3.867 | 2.807 |
2013 | 2.118 | 1.008 | 761 |
2014 | 4.579 | 1.353 | 1.050 |
2015 | 4.736 | 2.418 | 1.849 |
2016 | 19.506 | 6.682 | 5.128 |
1994-2016 | 38.975 | 16.342 | 12.317 |
Tabloya göre 1994 yılından 2016 yılsonuna kadar 40 bine yakın KOBİ’ye 16,3 milyar TL tutarında kredi kullandırılmış ve bu kredilerin 12,3 milyar TL’si de kefalet altındaymış. Habertürk Gazetesi yazarı Sefer Yüksel’in 31 Mayıs 2017 tarihli gazete yazısından öğrendiğimize göre 28 Mayıs 2017 itibariyle KGF kapsamında verilen kredilerde 180,4 milyar TL’lık büyüklüğe ulaşılmış bulunuyor. Bu kredilerin yüzde 64’ü yeni kredi, yüzde 31’i ek kredi ve yüzde 5’i de yenileme finansmanı olarak kullandırılmış. Demek ki KGF, 2017 yılının ilk 5 ayında, bütün tarihi boyunca kullandırdığı kredi miktarının 11 katını kullandırmış görünüyor.
Şirketler bankalar aracılığıyla bu fona başvurup destek sağlayabiliyorlar.
KGF, yararlanıcı tipi KOBİ olan ve bankaların talep ettiği tür ve nitelikte teminatı olmadığı için finansmana erişemeyen işletmelerin kullanacakları kredilere, Hazine Müsteşarlığı ile imzaladığı protokol çerçevesinde kefalet sağlamaktadır. Bu modelde KOBİ’ler Bankaya kredi başvurusu yaptıktan sonra kriterlere uygun bulunan başvurular, banka tarafından KGF’ye iletiliyor. KGF Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen uygunluk kriterlerine uygun bulduğu başvurulara onay veriyor ve bu onayı izleyerek banka KOBİ’ye krediyi kullandırıyor. İşletme başına toplam kefalet limiti 2,5 milyon TL, vadeler 6 ile 60 ay arasında değişiyor. Kredinin onaylanması halinde onbinde 3 oranında komisyon bedeli alınıyor.
Bu şekilde kullandırılan kredilerin faizi serbest piyasada belirleniyor. Buraya kadar yazdıklarımın çok daha geniş halini KGF web sitesinde ve bankaların web sitelerinde ilgili bölümlerde bulabilirsiniz.
Bankacılarla konuştuğumuzda birkaç meseleyi gündeme getiriyorlar: (1) Bu şekilde kredilerde özellikle 2017 yılında ortaya çıkan artışlar bu artışlara kaynak bulmak isteyen bankaların mevduata yüklenmelerine neden olmuş. Bunun sonucu olarak da mevduat faizleri yüzde 13 – 15’lere yükselmiş bulunuyor. (2) Mevduat faizlerinin bu kadar yükselmesi ister istemez kredi faizlerinin de yükselmesine yol açıyor ve bu yeni kredi almak ya da kredisini yenilemek isteyen şirketler için ciddi yükler getiriyor. (3) Kredi garanti fonu desteğiyle kredi alan şirketlerin bir bölümü bu krediyi yüksek mevduat faizinden yararlanarak bankaya yatırıp aradaki faiz farkından para kazanıyorlar. (4) Bazı şirketler de bu kredileri emlak ya da arsa satın almakta kullanıyorlar. Dolayısıyla kredilerde ortaya çıkan artışlar arzulanan yatırımlara gitmiyor. (5) Bazı bankalar, sıkıntılı gördükleri kredilerini ya da teminatı eksik bulunan müşterilerinin kredilerini KGF kredisiyle değiştirip kendilerini teminat altına alıyorlar. (6) 2017 yılının ilk 5 ayında KGF destekli kredilerde ortaya çıkan astronomik artışın büyüme üzerinde olumlu, enflasyon ve faizler üzerinde olumsuz etkisinin olacağını söyleyebiliriz.
Bu iddiaların ne derece doğru olduğunu bilmiyoruz. Ama üzerinde araştırma yapılmaya ve eğer böyle durumlar varsa önlem almaya değer bir durum olduğunu söyleyebiliriz.
Varlık Fonu
Türkiye Varlık Fonu (TVF), ekonomik istikrarın arttırılması ve kalkınmaya katkı sağlamak, kamuya ait olan varlıkları daha etkin ve verimli bir şekilde yönetmek, mevcut kamu varlığına değer katarak gelecek nesiller için daha güçlü bir Türkiye hazırlamak amacıyla kurulmuş bir yapı olarak açıklanıyor. Kurulan Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş.: Başbakanlığa bağlı, özel hukuk hükümlerine tabi bir Anonim Şirket yapısındadır. Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş.’nin temel amacı önemli kamu varlıklarında değer artışı sağlayarak ekonomik büyümeye katkıda bulunmak, katılım finansmana uygun varlıkların gelişmesine destek olmak, sermaye piyasalarının araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, Türkiye’ye daha fazla yatırımcı ilgisini çekmek, yeni yatırımlar için sermaye sağlamak, stratejik önem arz eden sektörlerin gelişmesine ve büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek olarak tanımlanmaktadır.
Devredilen tüm kamu varlıkları ve fonlar Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi ile bağlı şirket veya iştirakleri ile fon ve bünyesinde kurulacak alt fonları kapsayan yatırım planlarına uygun olacak şekilde, yine şirketlerin mevcut yönetimleri ve işletme politikaları, iş planları, yatırım ve büyüme stratejilerine uygun olarak değerlendirileceği vurgulanmaktadır.
Türkiye Varlık Fonu’nun Kaynakları şöyle sıralanıyor: (1) Özelleştirme kapsam ve programındaki, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından TVF’ye devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile Özelleştirme Fonundan aktarılmasına karar verilen nakit fazlası. (2) Bakanlar Kurulu tarafından TVF’ye aktarılmasına karar verilen ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklar. (3) TVF tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından ilgili mevzuat kapsamında yer alan izin ve onaylar aranmaksızın sağlanan finansman ve kaynaklar. (4) Para ve sermaye piyasaları dışında diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklar.
Bugüne kadar TVF’ye devredilen kamu varlıkları şunlardır: (1) THY’nin yüzde 49,12 hissesi. (2) Türk Telekom’daki yüzde 6,68 oranındaki Hazine payı. (3) TC Ziraat Bankası sermayesinde Hazineye ait hisselerin tümü. (4) Halkbank’da Hazineye ait bulunan yüzde 51,1 oranındaki paylar. (5) Türkiye Petrolleri A.O’nun sermayesindeki Hazine hisselerinin tümü (6) BOTAŞ sermayesinde Hazineye ait hisselerin tümü. (7) PTT sermayesindeki Hazine paylarının tümü. (8) Türksat sermayesindeki Hazine paylarının tümü. (9) Borsa İstanbul’un sermayesindeki Hazine paylarının tümü. (10) Nakit oynatılan Piyango, Hemen-Kazan, Sayısal Loto, Şans Topu, On Numara ve Süper Loto oyunları ile ilgili daha değişik yeni oyunların yapılmasına izin verilebilecek oyunlarına ilişkin lisans (49 yıl süreyle.) (11) TCDD. (12) Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. sermayesindeki yüzde 49 oranındaki Hazine payı. (13) Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü. (14) Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş’nin yüzde 10 sermaye hissesi. (15) ÇAYKUR. (16) Türkiye Jokey Kulübü’nün yurt içinde at yarışları düzenleme, yurt içi ve dışında düzenlenen at yarışları üzerine yurt içi ve dışından müşterek bahis kabul etme hak ve yetkilerine ilişkin lisanslar, topluca 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren 49 yıl süreyle. (17) Mülkiyeti Hazineye ait Antalya, Aydın, İstanbul, Isparta, İzmir, Kayseri ve Muğla’da bulunan bazı taşınmazlar.
Görüleceği üzere TVF, adeta ikinci bir Hazine olmuş bulunuyor. Kamu parasının girdiği her kurum ve kuruluş, faaliyetlerini sürekli olarak raporlamak ve denetletmek zorundadır. Kuruluş yasasında yer almasına karşın bugüne kadar TVF’ye devredilen varlıkların buraya sağladığı getiriler, yapılan harcamalar ve varsa yapılan yatırımlar ile ilgili herhangibir raporlama yapılmamış durumdadır. TVF’nin web sitesinde yasasından çıkarılmış şu ilke bulunuyor: “Türkiye Varlık Fonu, operasyonlarına bağlı olarak ortaya çıkabilecek riskleri belirleyip düzenli olarak raporlayacaktır. Uygulamalarına ilişkin sorumluluklarını kuruluş kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde yerine getirecektir.”
Fonun nasıl denetleneceği, Sayıştay denetiminin niçin bulunmadığı meselesi ilk günden beri çok eleştirildi. Verilen yanıtlar hep fonun en iyi ve şeffaf biçimde denetleneceği ve raporların açıklanacağı biçimindeydi. Oysa şu anda TVF’nin elindeki varlıkların parasal değeri, bunların gelirlerinden fona kalan miktarlar, yasada konu edilen kaynaklardan fona aktarılan paralar, fon tarafından bugüne kadar yapılan harcamalar vb hakkında herhangi bir açıklama ya da bilgi bulunmamaktadır. Kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığı konusunu Hazine ve Merkez Bankası’nda açık biçimde görebiliyoruz. Her iki kurum da düzenli olarak raporlama yapıyor ve kamuoyunu bilgilendiriyorlar. Bu konuya dikkat etmek şarttır.