Mahfi Eğilmez – 02.12.2015
IMF’nin Yuanı 2016 Ekim ayında SDR sepetine dahil etmeye karar vermesiyle birlikte konvertibilite, rezerv para ve sermaye hareketleri kavramları ön plana çıkmaya başladı. Bunlara bir göz atalım.
Konvertibilite, çevrilebilirlik, dönüştürülebilirlik anlamına geliyor. Genel olarak; bir paranın likit değerlere (başka ülke paraları, altın, tahvil, hisse senedi vb) dönüştürülebilme yeteneğini ifade etmekle birlikte günümüzde asıl olarak bir ülke parasının yabancı ülke paralarına çevrilebilme esnekliğini açıklamakta kullanılıyor.
Kâğıt paralar, altın karşılığı basılırken konvertibilite paranın altına dönüşümünü ifade ediyordu. Birinci Dünya Savaşı, birçok ülkenin kâğıt parasının altın karşılığını kaldırmasına yol açtı. Birinci ve ikinci dünya savaşları arasında neredeyse bütün ülkeler altın karşılığını kaldırdılar. Enflasyon bazı ülkelerde o kadar artmıştı ki o ülke yurttaşları Merkez Bankasına gidip kağıt paraları verip karşılığı olan altını talep ediyorlardı. Merkez Bankaları bu baskıya dayanamaz noktaya gelince çareyi altın karşılığını kaldırmakta buldular. Yalnızca ABD, Doların altın karşılığını korumayı sürdürdü. 1944 yılında Bretton Woods’da toplanan ve IMF ile Dünya Bankasının kuruluşuna önderlik eden toplantıda kabul edilen yeni para sisteminde ABD Doları altına konvertibilitesi olan tek para olarak kalmıştı. 35 Dolar = 1 Ons altın denkliği açıklanmış ve böylece ABD Doları altın karşılığı basılmaya devam etmişti. Bu durumda tek konvertibl para Dolar olarak kalıyordu. Bütün öteki paralar açıkladıkları kur üzerinden dolaylı konvertibiliteye sahip hale gelmişlerdi. Örneğin 1945 yılında TCMB’nin açıkladığı kur 1 USD = 1,30 TL idi. Bu durumda 1 TL, Dolar üzerinden gidersek dolaylı olarak 45,5 TL 1 ons altına eşit oluyordu. Bu, teorik olarak böyle olsa da uygulamada böyle değildi. Her eline yabancı ülke parası alan gidip bunun karşılığı TL’yi alamıyor ya da TL’si olan bunu verip karşılığında istediği dövizi alamıyordu. Çünkü Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’nun bütün katılığıyla geçerli olduğu o dönemde TL, konvertibl değildi. TL’nin başka paralara çevrilebilmesi Merkez Bankası’nın iznine tabiydi. Bu, yalnızca Türkiye için geçerli bir durum değildi. Ülkelerin çoğu benzer uygulamaları yürütüyordu. Dönemin genel kur rejimi sabit kur rejimiydi. Merkez Bankası kendi parasının yabancı paralara göre kurlarını açıklıyor ve bu kur uzun süre aynı yerde kalıyordu. Bu dönemde konvertibilite çoğu kez teorik olarak var olan ama uygulamada olmayan bir kavramdı. Yalnızca rezerv para konumundaki paralar (o dönemde Dolar, DMark, Pound, Fransız Frangı, İsviçre Frangı gibi paralar) birbiri arasında nispeten kolayca çevrilebiliyor, onların dışında kalan paralar bu tür bir çevrilmeye konu olmuyordu.
1971’de ABD, Doların altın karşılığını kaldırınca kağıt paranın resmi altın konvertibilitesi bitmiş oldu. Bu tarihten sonra konvertibilite izafi bir görünüm aldı.
1980’lerde bazı ülkeler IMF Anasözleşmesinin 8. maddesinde öngörülen statüye geçmeye başladılar. Bu madde, ülkelerin sermaye hareketlerinin serbest bırakılmasını kabul etmelerine ilişkin düzenlemeleri içeren maddedir. Bu statüyü kabul eden ülkeler; sabit kur rejiminden dalgalı kur rejimine geçiyor ve bazı istisnai haller dışında sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamaları kaldırıyorlar. Bu statüyü kabul eden ülkelere yabancı para giriş çıkışları (kara para dışında) serbest hale geliyor, ülke yurttaşları kendi ülkelerinin parasını istedikleri başka bir ülke parasıyla değiştirebiliyorlar. Bu statü altındaki ülkenin Merkez Bankası, kendisine getirilecek yabancı paraları kendi parasıyla ya da kendi parasını yabancı paralarla o sırada geçerli kurlarla değiştirmeyi taahhüt ediyor. Günümüzde konvertibilite dediğimiz şey aslında Merkez Bankasının bu taahhüdüdür. Tabii Merkez Bankasının bu taahhüdü ülkedeki diğer bankaların ve döviz bürolarının da aynı işlemi yapmasını sağlıyor.
Metinde Geçen Kavramlar:
Konvertibilite: Paranın likit değerlere çevrilebilmesi yeteneğine konvertibilite deniyor.
Konvertibl para: Bir ülkenin parası yabancı paralarla ya da yabancı ülke paraları o ülkenin parasıyla serbestçe değiştirilebiliyorsa o ülkenin parası konvertibl paradır. Bugün birçok ülkenin parası konvertibl olmuş durumdadır.
Rezerv para: Bir ülkenin parası uluslararası ticarette, sermaye akımlarında, ödemeler sisteminde sorunsuz olarak ödeme aracı kabul ediliyorsa o para rezerv paradır. Başlıca rezerv paralar Dolar ve Eurodur. İkincil rezerv paralar Yen, Pound ve İsviçre Frangıdır. Yuan da kısmen rezerv para pozisyonuna geçmek üzeredir.
Sermaye hareketlerinin serbestliği: Sermayenin uluslararası alanda engelsiz olarak hareket etmesi sermaye hareketlerinin serbestliği olarak adlandırılıyor. Buna göre örneğin Amerikalı bir yatırımcı, herhangi bir izne tabi olmaksızın parasını Türkiye’ye yollayıp TL’ye çevirerek Türk tahvillerini alabiliyor. Bu tahvilleri sattığında da parasını yeniden Dolara çevirip ülkesine geri götürebiliyor.