Koç Holding Üst Yöneticisi (CEO) Levent Çakıroğlu, pandemi sonrası Türkiye’nin önünde bir fırsat penceresi olduğunu belirtti
Koç Holding Üst Yöneticisi (CEO) Levent Çakıroğlu, pandemi sonrası Türkiye’nin önünde bir fırsat penceresi olduğunu belirterek, “Türkiye’nin önünde bir fırsat penceresi görüyorum. Başta Avrupa olmak üzere çok büyük pazarların ortasında yer alıyoruz. Girişimci yapımız var, genç nüfusumuz var, kaliteli iş gücümüz var. Bunları bir araya getirdiğimizde yeni tedarik zinciri mimarisinde Türkiye çok önemli bir rol oynayabilir.” dedi.
Koç Holding’in kurumsal dergisi Bizden Haberler’in yeni video formatının ilk konuğu olan Levent Çakıroğlu ile gerçekleştirilen söyleşi Holding’in sosyal medya hesaplarından yayınlandı.
Çakıroğlu “Pandemi Sonrası İş Dünyası; Uluslararası İlişkiler, Türkiye ve Koç Topluluğu” başlığı ile düzenlenen söyleşide, Koç Holding Dış İlişkiler ve Kurumsal İletişim Direktörü Oya Ünlü Kızıl’ın sorularını yanıtladı.
Oya Ünlü Kızıl’ın, pandemi sürecini anımsatarak, “Koç Topluluğu olarak biz bu krize nerede yakalandık?” sorusu üzerine Çakıroğlu, şunları kaydetti: “Bir süredir belirsizlik ve değişim temalarını çok sık olarak ifade ediyorum. Buna bağlı olarak hem vizyonumuzu hem stratejilerimizi, hazırlıklarımızı bu çerçevede yapmaya devam ediyoruz. 2016 yılından bu yana Koç Topluluğu’nda büyük bir kültürel dönüşüm programı uyguluyoruz. Bu dönüşümün başlangıcı Dijital Dönüşüm Projemizi başlatmakla devreye girdi. Amacımız dijital, teknolojik dönüşümle sınırlı değil. Bizim hedefimiz kültürel dönüşüm. Değişim ihtiyacı hiç bitmeyecek. Önümüzdeki dönemlerde de bugünden bilmediğimiz başka dinamikler değişimi tetikleyecek ve zorlayacak. İhtiyacımız olan değişimden korkmayan, değişime liderlik edecek, değişimi kucaklayacak, liderlik edecek kültüre sahip olmamız. O kültürü oluşturmamız.”
Çakıroğlu, bu kapsamda, Koç Topluluğu’nda içinde inovasyon olan birçok ilave projeyi devreye soktuklarını belirterek, “Kurum içi girişimcilik programımızı hayata geçirdik. Şirketlerimizde birçok yenilikçi fikrin hayata geçirilebilmesi için uygun iklimi sağlayabilmemiz lazım. Bir diğer konu çevik yönetim. Zaman gün geçtikçe sanki daha hızlı akıyor. İş hayatında da daha hızlı karar vermek ve bu kararları daha hızlı hayata geçirmek zorundayız. Böyle bir ortamda çevik çalışma yöntemi bu ihtiyaca en doğru şekilde isabet eden yönetim modeli olarak karşımıza çıkıyor.” diye konuştu.
Sıfır bazlı bütçeleme deyince çok önemli bir yönetim aracından bahsettiklerini aktaran Çakıroğlu, “Buradaki hedef şirketlerimizdeki kaynak dağılımına yepyeni bir bakış açısıyla bakmak. Her bir masrafı ‘gerçekten buna ihtiyaç var mı?’ veya ‘bu kaynağı burada değil de başka bir alanda kullanırsam şirkete daha fazla değer yaratır mıyım?’ bakış açısıyla tüm süreçlerimizi gözden geçiriyoruz. Yani işimizi bir anlamda yeniden tarif ediyoruz. Bütün bunların sonucunda en başta söylediğim o değişimi kucaklayan, değişimden korkmayan kültür içinde bulunduğumuz pandemiye de bizi daha hazırlıklı kıldı. Dolayısıyla sonuç olarak elbette hiç beklemediğimiz bir durumla karşı karşıya kaldık ama şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki bu yaptığımız çalışmalar, kültürel dönüşüm gayretleri, hiç beklenmedik bu sürece karşı bizi panik yapmadan, sağduyulu bir şekilde karşı karşıya bulunduğumuz pandemi sürecini tüm Topluluk olarak yönetebileceğimiz bir duruma getirmişti. Biz de bu şekilde yönettik.”
Kriz Yönetim Merkezi’ndeki süreç
Holding’deki Kriz Yönetim Merkezi’ndeki yönetim sürecine ilişkin soru üzerine Çakıroğlu, bu krize özel bakıldığında birkaç tane farklı aşamayı yaşadıklarını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ocak ayının 20’sinden itibaren Davos’taydım. Davos’ta her yıl küresel risklerle ilgili raporlar yayınlanır. Yine bizim gibi farklı şirketleri yöneten şirketlerle bir araya geliriz. Akademisyenlerle, düşünürlerle bir araya gelip dünyanın geleceğine dair görüş alışverişinde bulunma fırsatı buluruz. Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı risk raporunda öncelikli riskler arasında böyle bir pandemi yer almıyordu. O tarihlerde aslında Çin’den haberler gelmeye başlamıştı. Davos’tan geldik, hayatımıza devam ettik. Şubat ayının 11’inde Koç Holding Yönetim Kurulu toplantımız vardı. Hazırlıklar kapsamında da Çin’deki hareketlenmeyi dikkate alarak topluluğumuza etkileri ne olur diye baktık. İtiraf etmeliyim ki biz o dönemdeki etkileri tedarik zinciri ile sınırlı değerlendirdik. İlk başta başta otomotiv, beyaz eşya olmak üzere Çin’e bağlı bir tedarik yapısı var. Tedarik zincirimiz nasıl etkilenecek diye şirketlerimize sorduk.
Çin’de fabrikalar durursa üretimimiz aksamadan ne kadar süre devam eder ona göre bir değerlendirme yaptık. Böyle bir kriz olursa ne kadar sürede yönetilir diye kendi risk değerlendirmemizi ortaya koyduk. Neden tedarik zinciriyle sınırlı gördük dersek de daha önceki SARS krizlerinde daha bölgesel, daha izole etki ettiler. Hiçbir zaman dünyanın tamamını bu kadar hızlı, bu kadar derinden etkileyen bir durum söz konusu olmamıştı. Tabi Dünya Sağlık Örgütü verileri de biraz bizi bu yönde düşünmeye itekledi. Sonra gördük ki hiç öyle değil gerçek resim. Bir anda bütün dünyayı etkilemeye başlayan bir krizle karşı karşıya kaldık. Bu da öyle bir etki ki; gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında bir farkın kalmadığı, en yüksek ölüm oranlarının aslında gelişmiş ülkelerde görüldüğü çok çarpıcı bir kriz ortaya çıktı.”
Yönetim ekibi olarak krizlere hem hazırlıklı hem de bu konularda tecrübeli olduklarını vurgulayan Çakıroğlu, “İlk yaptığımız iş Koç Holding’de bir kriz masası oluşturmak oldu ve tüm yönleriyle bu kriz masasında bilim insanlarından gelen verileri, dünyanın her tarafından gelen vaka verilerini, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın tavsiyelerini dikkate alarak uyulması gereken ana prensipleri belirledik, şirketlerimize bildirdik. Şirketlerimiz de kendi içlerinde kendi kriz masalarını oluşturdular. Bu şekilde çok yakından takip ederek, çok yakın iletişim içinde olarak bu süreci yönetmeye karar verdik. İlk başlarda başkanlarımızla her gün toplandık. Bu toplantılar dijital ortamda oldu. Takip eden haftalarda önce haftada üçe, sonra ikiye, nihayetinde de bu gelişen süreçte baktık ki daha yoluna girmeye başladı, normalleşmeye başladı bu görüşmelerimizi haftada bire indirerek hiçbir zaman o hassasiyetimizi kaybetmeden süreci yönetmeye çalıştık.” diye konuştu.
“Koç Ailesi’nin desteği kritik ve önemliydi”
Çakıroğlu, bir taraftan başkanlar, genel müdürler ile iletişim halindeyken, diğer taraftan Koç Ailesi ile de bu iletişimi sürdürmenin, oradaki beklentileri karşılayabilmek ve onların desteğini alabilmenin çok önemli olduğunu aktararak, “Ömer Bey (Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı) ile sürekli beraber çalışıyoruz ama bu dönemde Rahmi Bey (Koç Holding Yönetim Kurulu Şeref Başkanı) ile de her gün konuşarak, telefonda görüşerek gelişmeleri değerlendirdik, desteklerini aldık. Karşılıklı moral anlamında çok kritik ve önemliydi. Benim açımdan cesaret veren, motive eden, birçok önemli kararı almamızda en kritik destek faktörüydü.” ifadelerini kullandı.
Öncelik istihdamın korunması
Levent Çakıroğlu, “Bu süreçte özetlemenizi istersem 3 ana önceliğiniz ne idi?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Birinci öncelik her şeyden önce sağlık. Çalışma arkadaşlarımızın, iş ortaklarımızın, bayilerimizin, tedarikçilerimizin ve ailelerinin sağlığı birinci önceliğimiz idi. Gerçekten çok dikkatli ve hassas davrandık. Uzaktan çalışma konusunda Türkiye’de ilk adım atan şirketlerden biri olduk. İşyerlerinde çalışmaya devam eden arkadaşlarımız için alınması gereken her türlü tedbiri hızla aldık. Küresel verileri takip etmek suretiyle de alınması gereken ilave tedbirler neler ise sürekli tedbir setini güncelleyerek çalışmaya devam ettik. Aynı kapsamda istihdamın korunması önceliğimiz idi. Hükümetin işten çıkarma ile getirdiği yasak kararından çok önce kendi içimizde tüm çalışma arkadaşlarımızın işlerinde devam etmeleri kararını vermiştik. Sadece Türkiye’de değil tüm global işlerimizde bunu yaptık. Koç ailesinin desteği bu noktada kritikti. Ana hissedarımızdan bu desteği almadan bu kararları vermek çok kolay olmazdı. Bu bizim için çok önemliydi. Çünkü birinci öncelik sağlık. İkinci öncelik evdeki gelirimizin eve götüreceğimiz ekmeğin devam etmesi.”
Bir taraftan devam eden işler, üretimin olduğunu ama diğer taraftan yaklaşık 39 bin çalışanın idari izinle evlerinde kaldığına işaret eden Çakıroğlu, “28 bin arkadaşımız uzaktan çalıştı. Çalışamayan arkadaşlarımız için kısa çalışma ödeneğinden faydalandık. Ama buna ilave olarak ödeneğin üstünü kendimiz şirketlerimizden tamamlamak suretiyle çalışma arkadaşlarımızın gelir kaybına uğramasına müsaade etmedik.” değerlendirmesinde bulundu.
Çakıroğlu, ikinci önceliğin şirketlerin sağlığı olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şirketlerimiz varsa bizler varız. Şirketlerimiz varsa bu toplumsal hizmetler yapılabiliyor. Şirket sağlığı dediğimiz zaman bilançolarımızı kastediyorum. Biz evvelden beri Topluluk olarak bilançolarımızı çok disiplinli şekilde yönetiyoruz. Nakit akışı yönetimine özel önem veriyoruz. 2018’deki kur şokunda da nakit akışı, likidite en öncelikli ihtiyaçlardı o dönemde de hazırlıklı olmamızın rahatlığını yaşamıştık. Bu krizin başında da bu tedbirli yapımız bize güç ve güven verdi. Toplam olarak baktığımızda Topluluğumuzun net borcunun EBITDA’ya oranı 1,8 katı idi. Bu çok sağlıklı bir orandır. Buna rağmen biz en kötüsünü düşünerek yine ilave likidite tedbirleri aldık. Farklı senaryolar yaparak dedik ki örneğin takip eden 6 ay boyunca hiçbir gelir elde edemesek dahi bütün çalışma arkadaşlarımız devam edecek şekilde prensip kararını verdik ve bütün yükümlülüklerimizi yerine getireceğiz dedik. Bu şartlarda bize ne kadar kaynak gerekiyor, eksik varsa bunu hızla tamamlayalım dedik ve bunu yaptık.”
Bu noktada şirketlerin likidite durumunu tüm aile bireylerine ve Yönetim Kuruluna gönderdiklerini belirten Çakıroğlu, “Ertesi gün Rahmi Bey’den bir mektup aldım. Şöyle diyordu bir kısmında, ‘Şirketlerimiz sağlıklı bilançolara sahip olduğu için memnun oldum, bu çok önemli. Vehbi Bey’in şöyle bir sözü vardır: ‘Sorumlu, mesuliyetini bilen bir tüccar olarak alacaklarımı tahsil etmesem bile yükümlülüklerimi son kuruşuna kadar ödemek zorundayım.’ Nitekim tüm şirketlerimiz tedarikçilerine olan yükümlülüklerini zamanında yerine getirdiler. Bu da çok önemli. Neden çok önemli? Biz tedarikçimize yükümlülüklerimizi yerine getireceğiz ki, onlar da kendi yükümlülüklerini yerine getirsinler ve ekonominin devamlılığı da daha az sekteye uğrasın.” ifadelerini kullandı.
Çakıroğlu, bu kapsamda işi sadece kendi şirketlerinden ibaret görmediklerini ifade ederek, şunları kaydetti: “Büyük bir ekosistemin tam merkezindeyiz. 10 bin civarında bayimiz ve servisimiz var, yüzlerce tedarikçimiz var. Dolayısıyla onların sorumluluğunu da aynı şekilde hissediyoruz. Bu dönemde de her birine ihtiyaçları anında yanlarında olduğumuzu gösterdik. İhtiyaçları anında vade açtık, stoklarını yönetmelerine yardımcı olduk. Çok güzel bir dayanışma örneği olarak tam tersine bazı bayilerimiz bizleri aradılar. ‘Elimde şu kadar fazla nakit var bu dönemde bu nakde ihtiyacım yok şirketimdeki cari hesabıma yatırıyorum’ dediler. Ya alacaklı hale geldiler ya da borçlarını vaktinden önce ödediler. Bu da çok güzel bir dayanışma ve iş birliği örneği. Nasıl bu ekosistem üzerinde biz hassasiyet gösteriyorsak, bayilerimizi düşünüyorsak onlar da yanı şekilde ana şirketlerini düşünüyorlar. Bu da herhalde bu büyük aile içinde görülebilecek hasletlerden bir tanesi diye düşünüyorum.”
Üçüncü önceliğin de hızlı adaptasyon konusu olduğunu anlatan Çakıroğlu, “Hızlı adaptasyon biraz önce söylediğim hazırlıkların aslında sonucu. Çevik çalışma metodolojisi hızlıca devreye girdi ve birçok projeyi hızlıca hayata geçirdik. Koç Topluluğu’nda müthiş bir ekibimiz var. Her bir arkadaşım canla başla çalışarak büyük bir özveriyle dinamikleri doğru okuyup bu döneme özgü yeni ürünlerin tasarlanmasına kadar pek çok projeyi hayata geçirdiler pek çok fikri hayata geçirdiler ona göre adapte oldular. Bu da değişimi kucaklayan kültür olabilmenin bir göstergesi. Arkadaşlarımın bu yetkinliklerinden memnuniyet duyuyorum.” ifadelerini kullandı.
Çakıroğlu, gerçekten Topluluk tarihinde altın harflerle yazılacak bir dönemi yaşadıklarını belirterek, “Prensip olarak toplumsal faydayı nasıl sağlarız diye baktık ama projeler tek tek ilgili şirketlerimizde arkadaşlarımızın liderlikleriyle ortaya çıktı. Arçelik’in yaptığı ventilatör ki Ford Otosan da şimdi bir ventilatör geliştiriyor. Ford Otosan’ın, Tofaş’ın, Türk Traktör’ün geliştirdiği entübasyon kabinleri, örnek alma kabinleri, siperlikli maskeler, koruyucu elbiseler bütün bunlar biraz önce bahsettiğim çevik şekilde ihtiyaca hızla cevap verecek o adaptasyonu sağlayacak bir model. Bunu nasıl yaptık? Doğal olarak birçok kişinin evden çıkmaya korktuğu, tereddüt ettiği bir dönemde fabrikalarda o üretimi gerçekleştirmek üzere gönüllü giden arkadaşlarımızın sayesinde yaptık.” değerlendirmesinde bulundu.
Buna ilave olarak mümkün olduğu kadar üretimi devam ettirmeleri gerektiğine işaret eden Çakıroğlu, “Tüpraş’ta, Arçelik’te, Tat’ta, Opet’te, bankamızda faaliyetlerimiz durmadı. Hem Amerikan Hastanesi, hem Koç Üniversitesi Hastanesi pandemi hastanesi oldular. Sahada, ofislerde, üretimde, mühendislikte canla başla görev yapan arkadaşlarım oldu. Hem sağlık kuruluşlarımızda çalışan kıymetli hekimlerimizi, hemşirelerimizi, sağlık personelimizi, hem fabrikalarımızda çalışan arkadaşlarımızı gerçekten kahraman olarak görüyorum. Bu bir kahramanlık. Onlara müteşekkirim bu topluluk adına. Bu ülke adına da müteşekkirim. Divan’dan bahsetmeden geçersem eksik kalacak. Divan otellerimizi sağlık çalışanlarımızın hizmetine açtık. Divan personeli günlerce evlerine gitmeden orada görev yaptı.” ifadelerini kullandı.
“Yeni tedarik zinciri mimarisinde Türkiye çok önemli bir rol oynayabilir”
Pandemi sonrasında küresel ticaretin geleceğine dair soruları da yanıtlayan Levent Çakıroğlu, şunları kaydetti: “Dünyada tedarik zinciri birbirine çok fazla entegre olmuş bir vaziyette. Bu çok kolay değişecek bir yapı olmamakla beraber ister istemez tedarik mimarisinin değişeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla coğrafi yakınlık burada etki edecek faktörlerden biri. Coğrafi çeşitlendirmeyi de bunu destekleyecek yaklaşımlardan biri olarak düşünüyorum. Bu anlamda Türkiye’nin önünde bir fırsat penceresi görüyorum. Başta Avrupa olmak üzere çok büyük pazarların ortasında yer alıyoruz. Girişimci yapımız var, genç nüfusumuz var, kaliteli iş gücümüz var. Bunları bir araya getirdiğimizde yeni tedarik zinciri mimarisinde Türkiye çok önemli bir rol oynayabilir. Türkiye bu krizi sağlık yönünden bence çok başarılı bir şekilde yönetti. Bence diyorum ama dünyada da aynı şekilde takdir ediliyor.
Bu da Türkiye’ye tedarik zincirinde daha kuvvetli pozisyon almak yönünden ilave bir güç veriyor. Çünkü krizi ne kadar az hasarla, ne kadar kısa sürede yönetiyorsanız orada daha kuvvetli olduğunuzu gösteriyorsunuz. Bu kapsamda Koç Topluluğu açısından da tabii ki fırsatlar söz konusu da olacaktır. Biz de bu şekliyle konularımızı stratejik açıdan değerlendiriyoruz. Hem tehditler açısından değerlendiriyoruz hem de tedarik zincirimizi ona göre gözden geçiriyoruz. Topluluk olarak hangi adımları atacağımızı da çalışmalarımızın içerisinde değerlendiriyoruz.”