Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ) olarak ifade ettiğimiz grupta yer alan işletmeler üretimin yaklaşık %35’ini ve istihdamında yaklaşık %75’ini sağlamaktadırlar. KOBİ’ler yaygınlık açısından milyonlarca kuruluştan oluşurken büyük ölçekli olarak sınıflandırdığımız işletme grubu ise sayıca az fakat hacim ve ölçek olarak ise çok ciddi boyutlara ulaşmaktadır.
Özünde baktığımızda KOBİ’ler ekonominin sigortasıdır çünkü sayıca az hacimce yüksek olan büyük ölçekli işletmelerin ekonomi için oluşturabilecekleri riske kıyasa KOBİ’ler yaygın faaliyet gösterdikleri, ülkenin her tarafında aktif faal oldukları, sahiplik açısından milyonlarca kişiye sahipliğin dağılması ve diğer özelliklerinden dolayı da aslında genel ekonomi sisteminin sigortasıdırlar. Çünkü büyük grup işletmelerinde ortaya çıkabilecek olası yönetim problemleri, aile içi problemler ve diğer ortaya çıkacak krizler ve krizler karşısındaki kırılganlıkları ve bunun sonucunda olası iflas durumları ciddi anlamda ekonomi için risktir.
KOBİ’ler için ise bu durumun tam tersi söz konusudur milyonlarca kişiye yayılmış bir sermaye ve ülkenin her sokağında her mahallesinde aktif faaliyet gösteren işletme grubudur. Bu yüzden KOBİ’lerin sürekliliği istihdam ve diğer metrikler açısından son derece önemlidir.
Ekonominin sigortası KOBİ’lerdir peki KOBİ’lerin sigortası nedir?
KOBİ’lerin sigortası risk yönetimi uygulamaları, kurumsal yönetim uygulamalarına geçiş, ölçülebilir raporlanabilir ve hesap verilebilir bir işleme işletme kültürünü oluşturmak, faaliyet raporlamaları ve bilgi teknolojileri alt yapısı ile karar alma süreçlerinin sağlıklı yürütülmesidir.
Diğer boyutta ise KOBİ’lerin büyük işletmelere kıyasa genel olarak altyapılarının yetersiz olması, sermayelerinin kısıtlı olması, insan kaynaklarının yetersizlikleri ve ölçek ekonomisine ulaşamamış olmaları krizler karşısındaki kırılganlıklarını üst seviyelere taşımaktadır. Bundan dolayı da KOBİ’lerin hem yönetsel hem de risk yönetimi gibi teknik konularda kurumsal olgunluklarını ve kapasitelerini geliştirmiş olmaları hem ulusal seviyede hedeflere ulaşmak ve krizlerden en az etkilenmek hem de KOBİ’lerin geleceğe ulaşabilmeleri ve süreklilik açısından çok kritiktir.
Risk özünde işletme hedeflerinin önündeki engellerdir. Riski stratejik yönetim boyutunda değerlendirdiğimizde ise hem tehdit hem de fırsat boyutu öne çıkmaktadır. Örneğin içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde geleneksel kanallar zayıflarken ve hacimleri düşerken e-ticaret ve eve servis hizmeti verilen bir çok kanalda ise ciddi sıçramalı büyüme gözlemlemekteyiz. Bundan dolayı pandemi hem riskin fırsat boyutunu hem de tehdit boyutunu dikkate alarak yönetmemiz gereken ve çok da kısa süreli olmadığını düşündüğümüz muhtemelen de yıllara yayılacak etkileri olacak bir süreçtir.
Bu örnekte olduğu gibi işletmelerin her türlü gelişmeye cevap verebilmeleri alt yapıları ve vizyonları ile mümkündür. Bu türdeki olaylar, krizler, deprem ve diğer doğal afetler karşısındaki işletmelerin isabetli kararları uygulamaya alabilmeleri hem risk yönetimi gibi alternatif senaryolarla şekillenmekte hem de işletmenin vizyonu, ürün gamı, kanalları, müşteri portföyü ve tedarikçi portföyü gibi işletme alt yapıları ile mümkün olabilmektedir.
Teknik açıdan kurumsal risk yönetimi faaliyetlerinin işletmelere anlık operasyonel maliyet yükü zannedildiği gibi yüksek değildir ve işletmenin geleneksel çalışma koşullarını olumsuz olarak etkilememekte bir anlamda işletmelerdeki süreçlerin iyileştirilmesi, kadük kalmış geleneksel konuların çözülmesi ve diğer yeni uygulamalar ile sektörel kıyaslar sonucunda işletmenin vizyon ve stratejilerinin güncellenmesine katkıda bulunmaktadır.
Risk yönetimi sadece döviz kuru riski kapsamında bankacılık üzerinden türev ürün bağlantısının yapılması değildir veya sadece alacak riski kapsamında alacak sigortası yaptırılması da değildir. Kurumsal risk yönetimi sadece finansal ve operasyonel açılardan değil bütünleşik bakış açısıyla tüm riskler karşısında farkındalığın yükseltilmesi, işletmenin ihtiyaç duyduğu alanların iyileştirilmesi, riskler karşısında alternatif senaryoların hazırlanması ve kurumsal olgunluğun yükseltilmesidir.
KOBİ’lerin risk yönetimi açısından avantajlı yanlarını sıralayacak olursak; hacimlerinin düşük olmasından dolayı esnektirler, çalışan sayılarının az olmasından dolayı iletişim güçlüdür ve çeviktirler, genelde tek faaliyet alanına konsantre oldukları için yetkinlik ve tecrübe yüksektir.
KOBİ’lerin risk yönetimi açısından dezavantajlı yanları ise işletme sermayelerinin sınırlı olmasından dolayı kullanılan banka kredilerinin seviyesi işletmenin geleceğini çok yakından etkilemektedir, insan kaynakları açısından yetkinliklerinin düşük olması ve bundan dolayı da uzmanlık bilgisinin önemli olduğu alanlarda yetersiz olmaları gibi alanlar sıralanabilir.
Son cümle olarak da KOBİ’ler özelinde 2021 yılı için riskli alanları sıralayacak olursak pandemi koşullarının devamı ve kısıtlamalara bağlı olarak hacim ve ciroların düşmesi, alacak tahsilat riski, faiz oranı yükselmesi ve finans maliyetlerinin artması, döviz kur riski, deprem ve doğal afetler riski ile teknolojideki gelişmelerin gerisinde kalma riskleridir.
Risklerin karşısında farkındalığın ve işletme risk yönetimi olgunluklarının yükseltilebilmesi dileğiyle.
Prof. Dr. Davut Pehlivanlı
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Kurucu, GRC Management