Mahfi Eğilmez – 08.04.2016
Kıyı bankası, mevduat sahibinin yerleşik olduğu ülke dışında bir yerde kurulu olan bankadır. Bu tür yerlerde kurulu bankaların diğer bankalara yürüttüğü avantajlı işlemlere de kıyı bankacılığı deniyor. Bu tür bankaların kurulduğu yerler genellikle vergi yükünün çok düşük, bürokratik işlemlerin en düşük düzeyde olduğu ve denetimin ya olmadığı ya da oldukça zayıf kaldığı yerlerdir. Bu yerlerde yargısal denetim de düşük profillidir. Kıyı bankalarının çoğu, mevduat hesabı açmak, kredi vermek, yabancı para üzerine işlem yapmak, fon yönetimi vermek, kredi kartı ve banka kartı vermek, fon transferlerini yapmak gibi bankaların sağladığı bütün olanakları müşterilerine sağlarlar.
Kıyı bankacılığı, vergi avantajları, denetim muaflıkları sağlamanın yanı sıra bazı hallerde karapara için de bir çeşit sığınma imkânı sağlar. Haksız, kanunsuz yollarla elde edilmiş ya da haklı elde edilse bile vergisi ödenmemiş olan gelirler kıyı bankalarına yollanarak oralarda gözlerden ve denetimden uzak tutulur.
Özellikle gelişmekte olan ülke yurttaşlarının dünyanın çeşitli yerlerindeki kıyı bankalarını tercih etmelerinin nedeni kendi ülkelerinde siyasal ve ekonomik risklerin yüksek olmasıdır.
Son yıllarda kıyı bankalarının karaparaya kucak açan yapıdan çıkarılması için uluslararası işbirliği artırılmış bulunuyor. Bu çerçevede karapara aklama karşıtı düzenlemeler artırılıyor, banka sırrı konusu bu amaçlarla yeniden tanımlanıyor, bilgi paylaşımı zorunluluğu daha da güçlendiriliyor.
Kıyı bankacılığında en bilinen merkezler şunlardır: Bahama adaları, Panama, Bermuda, Liechtenstein, Cayman adaları, Bahreyn, Andorra, Guernsey, Isle of Man, İngiliz Virgin adaları. Bu en bilinenler dışında daha birçok kıyı bankacılığı merkezi vardır.
İnsanlar niçin kıyı bankalarında hesap açarlar? Bu sorunun birçok yanıtı var ama en bilinenleri şöyle sıralanıyor: (1) Kişi ve kurumların varlıklarının karşı karşıya olduğu siyasal riskin derecesini düşürmek (kıyı bankalarının bulunduğu yerler siyasal risklerin düşük olduğu yerler olarak tanımlanıyor.) (2) Kişi ve kurumların kazanç veya servetlerine gizlilik sağlamak (iki tür gizlilik söz konusu olabilir: İlk olarak varlığın devletten saklanması, ikinci olarak da aileden veya akrabalardan saklanması.) (3) Davalara karşı kazanç ve serveti koruma arzusu (herhangi bir nedenle kişinin aleyhinde açılabilecek tazminat davası gibi davalarda kıyı bankalarında tutulan kazanç ve servetler bilinmeyeceği için davaya konu olmaz.)
Bu tür avantajlarına karşılık son yıllarda artık kıyı bankalarına yönelik yeni düzenlemeler bu bankaların da gizlilik meselesini eskisi kadar korumakta zorlanmaya başlaması sonucunu getirmeye başladı. Özellikle İsviçre’ye karşın ABD’nin başlattığı gizli hesapların açıklanması girişiminin sonuç vermesiyle bu uygulamalar eski özelliğini kaybetmeye başladı. 2017 yılından itibaren İsviçre artık eskisi gibi gizli hesap oluşturma uygulamasını terk etmek zorunda kalacak. Bu düzenleme ileride ister istemez kıya bankacılığı merkezlerine de yayılacak.
Geçtiğimiz günlerde kıyı bankacılığına girmiş kişilere ve kurumlara danışmanlık yapan hukuk şirketi Mossack Fonseca’dan sızan belge ve bilgiler (Panama belgeleri) pek çok tanınmış kişi ve kurumun kayıt dışı hesap ve işlemlerinin ortaya çıkmasına yol açtı. Bu gelişme, kıyı bankacılığına olan güvenin iyice sarsılmasına yol açtı. Önümüzdeki dönemde kıyı bankacılığına yönelik çok daha sert düzenlemelerin yürürlüğe girmesi ve giderek bu uygulamanın ivme kaybetmesi kaçınılmaz görünüyor.