Mahfi Eğilmez – 30.05.2014
Tüketmeden üretim olmaz
Bir yerde üretim yapılması için bir tüketim talebi olması gerekir. Eğer bir ülkede çoğunluğun dini inançlarına göre domuz yenmesi günah olduğu için domuz etine talep yoksa ve o ülke domuz eti ihracatı da yapamayacaksa orada domuz üretmenin hiçbir anlamı olmaz. Yani bir yerde tüketim için talep olmalıdır ki orada üretim de olsun. Tüketim ile üretim bir madalyonun iki yüzü gibidir.
Üretimi artırmadan büyüme olmaz
Bir ekonomi üretimini artırarak büyür. Sağlıklı olanı budur. Bir de ithal ederek büyüyen ekonomiler vardır. Onlar bir süre sonra ithalat yapacak kadar döviz bulamazsa büyüyemez, küçülmeye başlar.
Yatırım yapmadan üretim artmaz
Ekonominin büyümesi demek yeni üretim kapasitelerinin (yeni fabrikalar, yeni atölyeler, yeni işyerleri vb) yapılması ve bu yolla üretimin artırılması gerekir. Eğer bir ekonomide gömlek tüketimi yüksekse o zaman gömlek üretimini artırmak para kazanmak için akıllıca bir yoldur. Gömlek üretimini artırabilmek için yeni üretim tesisleri kurmak gerekir. Yani yeni yatırımlar yapılması yoluna gidilir.
Tasarruf olmadan yatırım olmaz
Yatırım yapmak için sermaye gerekir. Sermayenin bir bölümü özkaynak ile karşılansa bile bir bölümü borçlanarak karşılanır. Borçlanmanın kaynağı ülkenin yaptığı tasarruflardır. Eğer yatırımların miktarı tasarruflardan fazlaysa o zaman dışarıdaki tasarruflardan borçlanma yoluna gidilir. Yani tasarruf ithal edilir.
Faiz, tüketimin, tasarrufun, üretimin ve yatırımın belirleyicilerinden biridir
Tasarruf yapılması için enflasyonun üzerinde faiz elde ediliyor olması gerekir. Kimse kimseye biriktirdiği parayı bedavaya kullandırmaz. Enflasyonun üzerinde bir faiz varsa insanlar tüketimini kısar tasarrufunu artırır. Üretimde kullanılacak borçlanmanın veya yatırım yapmak için kullanılacak sermaye için alınacak kredinin faizi ne kadar düşükse bu kullanımlar o kadar artar. Üretimi veya yatırımı arttırmanın sonunda elde edilecek getiri, bunları yapmakta kullanılacak kredinin faizinden yüksek olmalıdır ki bu işlere girişilsin. Faiz ne kadar düşük olursa getiri o kadar artacağı için düşük faiz yatırımı ve üretimi arttırır.
Buraya kadar anlattıklarımızı bir toparlayalım
Üretimin artmasını dolayısıyla ekonominin büyümesini sağlayacak yatırımlara kaynak oluşturan tasarrufları arttırmanın yolu, insanları tüketimden vazgeçirecek yükseklikte faizi vermekten geçiyor. Tasarrufları kullanan yatırımları artırmak için ise faizi düşürmek gerekiyor.
Bugünkü tartışmaların nedeni
Günümüzde yaşanan faiz tartışmalarına taraf olanlar baktıkları taraftan konuya yaklaşıyorlar. Yatırımların artmasını ve dolayısıyla büyümenin hızlanmasını isteyenler faizlerin düşürülmesini ve yatırımlara bu yolla destek olunmasını istiyor.
Cari açığın artmaması, kurların denetim altında kalabilmesi için yabancı kaynak girişinin devam etmesi gerektiğini söyleyenler faizlerin hızlı düşürülmesinin yanlış olacağını öne sürüyorlar. Faizin düşürülmesi gerektiğini savunanlar, mevcut enflasyonun maliyet enflasyonu olduğunu ve maliyetlerin bir unsuru olan faizlerin düşürülmesinin enflasyonun düşmesine yardımcı olacağını vurguluyorlar. Faizlerin hızlı düşürülmemesi gerektiği kanısında olanlar, hızlı düşüşün tüketimi arttırarak talep enflasyonuna yol açacağını ayrıca bu adımın tasarrufları daha da düşürerek dış finansmana daha çok bağımlı kalacağımızı anlatıyorlar.
Merkez Bankası ne yapsın?
Demek ki faiz öyle bir düzeyde olacak ki hem tasarruf sahibini hem de yatırımcıyı tatmin edecek, aynı zamanda da faizden beklenen diğer işlevler olan enflasyon ve kurların denetim altında kalmasını sağlayacak. Merkez Bankası bu kadar farklı istek ve ihtiyaçları aynı anda çözmeye çalışıyor. Herkesi tatmin etmeye çalışmak kimseyi tatmin etmiyor. Aynı zamanda da enflasyonla mücadeleyi ve kurları denetim altında tutmayı zorlaştırıyor.
Kafa karışıklıkları giderilebilir mi?
Herkesi tatmin etmeye ve bir yandan da enflasyonu ve kurları tutmaya imkan olmadığına göre ne yapmak gerekir? Bir mucize olmazsa bir taşla üç kuşu aynı anda vuramazsınız. Bunu ekonomi politikasına uyarlarsak karşımıza şu önerme çıkar: “Amacın neyse onu belirle ve elindeki araçlarla onu yakalamaya çalış.”
Merkez Bankası’nın amacı kendi yasasındaki hükme göre fiyat istikrarını sağlamak yani enflasyonu düşük tutmak. Buna karşılık enflasyonu yükselten tehditler var: Yüksek talep ve dolayısıyla yüksek tüketim, düşük tasarruf, kurlarda yükseliş yönündeki oynaklık. Bu tehditleri önlemek için Merkez Bankası’nın kullanabileceği en etkin araç faiz politikası.
Merkez Bankası, faiz politikası aracılığıyla tüketimi kısıp tasarrufları arttırırsa enflasyonu ve kurları dolayısıyla da cari açığı denetim altına alabiliyor. Bu durumda faizler yüksek kaldığı için yatırımlar fazla artmıyor ve büyüme düşüyor.
Kafanız daha da mı karıştı? Ekonomi politikasını uygularken öyle bir önlem alacaksınız ki herkesin en iyi ikinci seçeneğini hayata geçirmiş olacaksınız. Kolay bir iş değil. Ekonomi politikasını tanımlarken bilim ile sanatın bir karışımıdır diye tanımlamamızın nedeni de bu zaten.