Mahfi Eğilmez – 19.08.2015
Bir dönemin efsane futbolcusu ve sonra da teknik direktörü olan sarı fare lakaplı Johan Cruyf’un ünlü bir sözü var: ‘Futbol basit bir oyundur, zor olan basit futbol oynamaktır.’ Bu söz bir toplum için uygulanacaksa en yakıştığı yer Türk toplumudur.
Türkiye ekonomisinin tasarruf eksikliği nedeniyle dış finansmana bağımlılığı çok yüksek bulunuyor. İşin kötüsü risklerdeki artış nedeniyle ülkeye gelen doğrudan yabancı sermaye miktarı da giderek azalıyor. Bu durumda tek çare sıcak para çekebilmek olarak ortaya çıkıyor. Dış konjonktürün uygun olduğu dönemde daha düşük faiz farkıyla dış finansman çekilebiliyordu. Fed’in faiz artırımının giderek yaklaşması bu olanağı sınırladı. Artık dış finansman bulmak eskisi kadar kolay değil. Öte yandan ekonominin içinde bulunduğu riskler dış finansmanla sınırlı değil. Büyüme, potansiyelin altında seyrediyor, ihracat geriliyor, cari açık yeterince düşmüyor, ekonomi orta gelir tuzağında patinaj yapıyor, enflasyon düşürülemiyor, işsizlik yüksek düzeyde kalmaya devam ediyor.
Risklerdeki artış ekonomiyle sınırlı kalsa belki çözümü daha kolay olabilir. Ne var ki riskler siyasal ve sosyal alanlardan da kaynaklanıyor. Her şeyden önce yapılan genel seçimden bir hükümet çıkmadı, koalisyon çalışmaları sonuç vermedi. Ülke yeniden seçime gidiyor. Buna ek olarak jeopolitik riskler her geçen gün tırmanıyor, komşularla sorunlar büyüyor. Terör olayları artarak devam ediyor, çözüm süreci tamamen gündemden çıkmış bulunuyor.
Türkiye’nin risklerinin arttığını en açık şekilde ortaya koyan gösterge CDS primindeki artış. Yılbaşında 184 bp olan CDS primi bugün 260 bp’nin üzerine çıkmış görünüyor.
Bir arabayla bir yere gitmek üzere yola çıkmış olalım. Oraya gittiğini bildiğimiz bir anayol var. Ne var ki ana yol üzerinde barikatlar, engeller bulunuyor ve yol ulaşıma kapatılmış durumda. O zaman yan yollara sapıyoruz. Sapıyoruz ama o yolların da gideceğimiz yere çıkacağını tam olarak bilmiyoruz. Merkez Bankası’nın durumu aşağı yukarı bu arabayı kullanan kişinin durumuyla aynı görünüyor. Para politikasının temel aracı faizdir. Merkez Bankası’nın bugünkü daralan dış finansman olanakları çerçevesinde ekonomiyi ayakta tutabilmek, kurların başını alıp gitmesini önlemek için yapması gereken şey faizi artırmaktır. Ama ne çare ki faiz yolu kapalı bulunuyor. Tıpkı araba örneğimizdeki ana yolun engellerle, barikatlarla kapatılmış olması gibi siyasetçi faiz yolunu kapamış görünüyor. Bu durumda Merkez Bankası ne yapıyor. Bizim arabayı kullanan kişinin gideceğimiz yere götürüp götürmeyeceğini bilmese de zorunluluktan yan yollara sapması gibi nereye varacağını tam da bilmeden başka yollara giriyor. Bir bakıyorsunuz zorunlu karşılıklarla oynuyor, bir bakıyorsunuz ROK icat ediyor, bir bakıyorsunuz kendi basmadığı paraya ayar vermeye çabalıyor, koridorlara giriyor, çıkıyor, sadeleştirmeden söz ediyor.
Kapitalist sistemin içinde yaşayıp da faiz aracını kullanmamak futbol oynayıp da topa dokunmamak gibi bir şeydir. Cruyf’un ‘futbol basit bir oyundur, zor olan basit futbol oynamaktır’ sözünden esinlenerek ben de diyorum ki ‘Para politikası basit bir politikadır. En temel aracı faizdir. Önemli olan faizi doğru ve zamanında kullanabilmektir.’