2021 yılı başından bu yana, FED (ABD Merkez Bankası)’in olası tahvil alımı azaltma (tapering) programının küresel ekonomiye etkileri üzerinde konuşuluyor. Bu konu üzerinde yapılan tahminler, ülkemizde de ABD işsizlik başvurusu, enflasyon gibi verilerin yakından izlenmesine ve de bu verilerin yaratacağı olası etkilerin satın alınmasına yol açmış gözüküyor.
24 Haziran tarihli “Amerikan Merkez Bankası’ndan buraya kadar sinyali”’ başlıklı yazımda, ağustos ayında yapılacak olan Jackson Hole toplantısından bahsetmiş ve FED’in parasal tutumuna ilişkin asıl objektif tablonun bu toplantılardan sonra ortaya çıkacağını ifade etmiştim.
Toplantı 27 Ağustos’ta
Ve nihayet, toplantı 27 Ağustos’ta gerçekleştiriliyor. Delta varyantı endişeleri ile online olarak gerçekleştirilecek toplantının hem küresel ve hem de Türkiye açısından önemini birlikte irdeleyelim…
Öncelikle, 2013 yılında Bernanke’nin konuşması ile gelişen ve FED’in hata olarak gördüğü, o meşhur tapering zemini ile pandemi koşullarının yarattığı koşullara bir arada bakmak gerekiyor.
Hali hazırda FED, aktifini 4,1 trilyon dolardan 8,2 trilyon dolara çıkarmış durumda ve aylık 120 milyar dolarlık tahvil alımı yapmakta. Bu tutarın 80 milyarı hazine, 40 milyarı ise konut tahvillerinden oluşmakta. İşte bu tahvil alımının kademeli olarak azaltılması, piyasadan önemli ölçüde paranın çekilmesine sebep olacağı gibi, tahvil getirilerinde de yükselişi beraberinde getiriyor. Bu durum, özellikle gelişmekte olan finansal piyasalardan önemli ölçüde para çıkışı ve küresel düzeyde dolar endeksinin de yükselmesi demek.
Düzlem aynı ama frekans düzeyi değişti…
Buraya kadar aslında 2013’deki meşhur taper tantrum’u anlatıyor gibi, değil mi? Ancak 2013 ile aynı düzlemde olsak da frekans düzeyi oldukça değişti…
Frekanslar farklı çünkü; 2013’de para ağırlıklı olarak finansal piyasalara akmıştı. Bu defa ise, pandeminin getirdiği kamu destekleri ile hane halkı ve kamu yatırımlarına kaydı. Dolayısı ile dünyada sermaye akımları azaldı ve gelişmekte olan ülkelere öyle büyük sıcak paralar da gelmedi, gelemedi…
Frekanslar farklı çünkü; FED, 2013’den ders almış görünüyor ve bu nedenle son derece mutedil açıklamalar yapıyor; hatta açıklamayı açıklamaya başlamak için bile düşünüyor…
Frekanslar farklı, hatta daha da yükseldi; özellikle hisse senetleri piyasasına baktığımızda yükseliş gösterenlerin en çok teknoloji hisseleri olduğunu ve değerlemelerin algoritma mantığında yapıldığını ve bunun da geçmişin performansından ziyade gelecek beklentileri ile oluşturulduğunu görüyoruz. Özellikle Endüstri 4.0 gibi farklı dinamikler de frekans da farklılık yaratıyor…
Mesaj mutedil olacaktır
Frekans yüksek ama tedarik zincirinde yaşanan darboğazlar da var; özellikle otomotiv sektöründe yaşanan çip krizi nedeni ile üretimde yaşanan güçlük, sipariş teslim sürelerinde yaşanan uzamalar ve hammadde krizleri üretici fiyatlarını arttırmaya devam ediyor.
Yine başka bir tarafta pandeminin yarattığı koşullar ve hane halkındaki yüksek tasarruf oranı konut fiyatlarını hiç olmadığı kadar arttırdı.
Hal böyle olunca Jackson Hole’de verilen mesajların da, piyasanın uzun vadede vereceği yanıtların da mutedil olacağını söyleyebiliriz.
Ayrıca kısa vadede yaşanacak volatilitenin uzun vadeye geçişi de yumuşak olacaktır diye düşünüyorum.
Türkiye açısından etkin olmayacak
Türkiye piyasaları açısından FED tapering’inin geçişleri ise çok fazla etkin olmayacaktır. Zira gerek hisse gerekse de tahvil piyasasından çıkışların çok yüksek olduğu 2020 yılını geride bıraktık. TL üzerindeki en önemli değişkenin, dış koşullardan çok iç dinamikler olduğunu söylemem de yanlış olmayacaktır. Çünkü dış koşullar zaten kredi risk primi ve notlamalar bazında olumlu değil. Ancak iç dinamikler özellikle merkez bankasının sıkı para politikası duruşunu koruması ve erken faiz indirimi hatasına düşmemesi TL’yi gelişmekte olan ülke paralarından pozitif ayrıştırmaya devam edecektir.
Özetle Jackson Hole bazında Türkiye’nin korealasyonu zayıflamıştır diyebiliriz.
Burcu Kösem