İşletmelerde kampanya yönetimi planlarken çok dikkatli davranırız hangi ürünleri kampanya dahil etmeliyiz, kampanya toplam bütçemiz ne olacak, kampanya süreci hedeflere paralel ilerlemez ise hangi ek aksiyonlara başvurmalıyız, kampanya ne zaman başlayacak ve bitirilecek vs vs.
Bu planlamanın da tek bir amacı vardır kampanya kazanımları ile işletmenin ihtiyacı olan finansmanın sağlanması ve stokların azaltılması, yeni sezon ürünlerine yer açılması, reyon ve depoların etkin kullanılması gibi diğer hedeflere de ulaşmaktır.
Diğer bir ifadeyle de kampanya yönetimi aslında işletmenin geçmişte planladığı fakat güncel şartlardan dolayı ulaşılamayan hedeflerin ve alınan aksiyonların işletmeye getirdiği yüklerden kurtulmaktır.
Konut kredi faiz indirimlerini de bu çerçevede değerlendirebiliriz. Tek fark bu kampanya sürecinin işletme imkanları ile değil de kamu kaynakları ile yönetilmesidir.
Kamu kaynaklarının kullanılmasına neden ihtiyaç duyuldu, işletmelerin pazarlama stratejileri ile işletme ihtiyaçları karşılanamaz mıydı, konut stokları eritilemez miydi gibi sorularda makro çerçevede değerlendirilmesi gereken sorular.
Bu sorulara vereceğimiz cevaplarında aslında; yukarıda açıklanmaya çalışılan kampanya yönetiminin işletmenin geçmiş dönemlerde aldığı aksiyonların bir şekilde piyasada yeterli talebe dönüşmemesi ve sonucunda kampanya yönetimi ile hedeflere ulaşılması stratejisi ile değerlendirilmesi gerekir.
Bu noktada da anlıyoruz ki inşaat şirketlerimiz bu konuda başarılı olamadılar ve kamu kesimi de sorumluluk bilinci ile devreye girdi ki burada da bir problem yok.
Son dönemde yaşanan gelişmelerde gündeme gelmeyen 2 boyut var.
- si geçmişte uygulanan İstanbul Yaklaşımı’nın hedeflediği sonuçlara ulaşmak üzere, İstanbul Yaklaşımı yöntemi veya benzerleri tercih edilmek yerine konut kredi faizlerinin bireyler açısından makul seviyelere çekilerek bireyler üzerinden İstanbul Yaklaşımı organize edilmiştir. Tüm dünyaya göstere göstere İstanbul Yaklaşımı ilan etmektense stratejik açıdan bu yöntem daha makul bir tercihtir. Fakat geçmişte denenen İstanbul yaklaşımının başarı oranının düşük olduğu unutulmamalıdır.
- konu da; ağır kredi yükü taşıyan 100 lerce şirketteki krediler 100.000 lerce vatandaşa aktarılmıştır. Bu durum da yine yaygınlık açısından olumludur. Fakat bu noktada da konut satışı yapan işletmelerin satışlardan elde edilen gelirleri nasıl kullandıkları önemlidir. Eğer satışlardan elde edilen gelir bankacılık kesimi kredi borçlarının ödenmesinde kullanılmış ise gerçekten başarılı bir operasyondur. Fakat güncel veriler içinde bunu kanıtlayacak bir bilgiye ulaşamıyoruz. Diğer bir değerlendirme de satışlardan elde edilen gelir ile verimsiz işletme operasyonel zararları kapatılmıştır.
İşte bu durumda bireylerin borcu arttı, şirketlerin toplam kredi yükümlülüğü azalmadı ve bir de çok anlamlı olmayan bir finansman sağlanarak kamunun yükleri arttı.
Tabi ki elimizdeki verilerle bunu da sonuç olarak yazıya dökmek zor ve şimdilik bir tahmin, bu tahmini de zaman doğrulayacak veya yanlışlayacaktır.
Yazıyı yine işletme yönetimi örneği ile tamamlayalım. İşletmelerde kampanya süreci sonunda kampanya etkinlik analizini içeren bir rapor hazırlanır ve gelecek kampanya dönemini şekillendirmek üzere işletme içinde paylaşırız.
Konut kredi faizi operasyonlarını bu açıdan da irdelemek lazım.
Ayrıca sürecin sadece kamu yönetimi girişimleri yürütülemeyeceği, işletmelerin bu fırsatı kredi yüklerini azaltmada kullanmaları gerektiği ve basiretli tüccar gibi hareket etmenin ötesinde bir sorumlulukla bu süreçten el birliği ile çıkılacağını da ifade etmeliyim.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Davut Pehlivanlı