Yaşanan pandemi süreci ve beraberinde getirdiği evden çalışma sistemi ile birlikte “mikro veri merkezleri” daha çok önem kazandı
Bilgiye dayalı dijital dönüşüm devam ederken bunun, yüksek bant genişliğine sahip düşük gecikmeli ve kesintisiz iş ihtiyaçlarına yanıt veren dijital altyapı tarafından desteklenmesi daha önemli bir hale geldi.
Enerji yönetimi ve otomasyonunun dijital dönüşümünde lider olan Schneider Electric, yeni normale uygun bir çalışma sistemi için gerekli önlemleri almaya devam ediyor. İnsanların yeni normal düzende çalışmaya alışmalarına yardımcı olmak ve günlerini verimli bir şekilde geçirebilmelerini sağlamak için araçlar sunmaya başlayan Schneider Electric, birçok kurumsal işletme gibi “yeni normal” içinde çalışanlarına sunacağı yenilikler üzerinde çalışıyor.
İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde, birçok şirket evden çalışma sistemi konusunda iki farklı görüşe sahip. Twitter gibi bazı şirketler iş gücünün süresiz olarak evden çalışmasını destekleyen görüşü ortaya koyarken, diğerleri ise şüphesiz, personelini tam zamanlı olarak “Genel Merkez”de çalışmak üzere geri getirmeyi dört gözle bekliyor. Bu noktada ise, ileriye dönük olarak, iş yerleri için bir çeşit karma yaklaşımın bulunacağı öngörülüyor.
Teknoloji ile Karma Bir Çalışma Sistemi Mümkün
Dijitalleşme ile birlikte şirketlerin evden çalışmaya devam etmesi daha mümkün ve verimli bir hale geldi. Kağıttan ve manuel süreçlerden kurtulmanın yanı sıra dijital dönüşüm kültürel olarak da bir değişim getirdi ve küresel çapta uygulanan tecrit süreci önemli bir kırılma noktası oldu. 2020, eskiden kalma bazı çalışma alışkanlıklarının değiştiği ve herkesin adaptasyona zorlandığı bir yıl oldu. Bugün düzenlenen dijital toplantıların sayısı da bu durumun en net örneklerinden biri.
Microsoft CEO’su Satya Nadella, şirketin “iki ayda iki yıl değerinde dijital dönüşüme şahit olduğunu” belirtti. Nisan ayında, 200 milyonu aşkın kişi Microsoft Teams üzerinden tek bir günde 4.1 milyar dakikanın üzerinde toplantı yaptı.
Schneider Electric CIO ve Başkan Yardımcısı Elizabeth Hackenson, ayda 20 milyon dakika olan video görüşmesinin 60 milyona ulaşmasıyla internet bant genişliğini üç katına çıkardıklarını belirtti. Hackenson ve ekibi dünya çapında 100.000’den fazla çalışanın evden çalışmasını mümkün hale getirdi ve bazı durumlarda bunu 48 saat içinde başardı.
Altyapının Değişen Koşullara Uyum Sağlaması Gerekiyor
İşletmelerin dijital açıdan etkin hale gelmesi, şirketleri öngörülemeyen koşullara karşı daha çevik ve duyarlı hale getirdi. Bu eğilimin devam etmesi içinse altyapının değişen koşullara uyum sağlaması gerekiyor. Daha az sayıda insanın merkez ofislerde bir araya gelmesi ve insanların uzaktan tek başına çalışmaları, iletişim ve güç ağlarının mevcut tasarımlarıyla çelişiyor.
Bilgiye dayalı bu dönüşüm devam ederken bunun, yüksek bant genişliğine sahip düşük gecikmeli ve kesintisiz iş ihtiyaçlarına yanıt veren dijital altyapı tarafından desteklenmesi gerekiyor. Bu tür dijital altyapının merkezinde ise “mikroveri merkezleri” yer alıyor. Mevcut koşullar ortaya çıkmadan önce dahi, 2025 yılı itibariyle kurumsal verilerin yüzde 50 veya daha fazlasının geleneksel veri merkezlerinin dışında üretileceği tahmin ediliyordu.
Dünya çapında kurulu IT tabanı tarafından tüketilen enerjinin yaklaşık 500TWh olduğu tahmin ediliyor. 2040 yılı itibariyle ise “mikro veri merkezi” uygulamalarının bugünkünden altı kat daha fazla, yani 3200TWh enerji kullanacağı öngörülüyor. Bu, 270 milyon haneye yani Hindistan’daki hane sayısından daha fazlasına eşdeğer!
Mikro Veri Merkezleri Hem Esnek Hem de Yeşil Bir DNA’ya Sahip Olmalı
Evlerde, otomobillerde, ofislerde veya fabrikalarda, veri işleme ve depolamanın kullanım noktasına yakınlaştırılması, edge tesislerinin nasıl inşa edildiğinin geleceğe uyum açısından tekrar gözden geçirilmesi artık bir zorunluluk haline geliyor. Uygulamaların kullanılabilirliğini sağlamak için esnek olmaları ve verimliliğin de sağlanması oldukça önemli. Amaca yönelik, iyi yönetilen ve işletilen büyük veri merkezlerinde bulunan PUE türlerini çoğaltmak ve bunun için de eski alışkanlıkların üstesinden gelmek gerekiyor.
Ayrıca, kullanıcılara çok yakın olmaları nedeniyle, edge veri merkezlerinin göz önünde olmayacak şekilde etkin olarak gizlenebilmesi, fiziksel olarak güvende ve sessiz olmaları, kolay bakım yapılabilmesi ve uzaktan yönetim açısından etkin olmaları gerekiyor. Hızlanan CPU ve GPU’ların daha fazla güç kullanmaya başlaması nedeniyle, “mikro veri merkezleri” yüksek yoğunluklu yükleri de kompakt bir ortamda destekleyebilmeli. Bu ise çok sayıda fanın soğutulmuş hava üflemesiyle verimli veya etkin şekilde yapılamaz. Bunun yerine bu sistemden tamamen vazgeçilmesi ve şasi seviyesinde sıvı soğutmaya geçiş yapan sektör trendinin takip edilmesi gerekiyor.
Teknolojinin arkasındaki itici güçler, bu küresel salgın sayesinde ivme kazanıyor. İnsanların korunması, gezegenimize iyi bakma ve kaynaklarını doğru yönetme ihtiyacıyla ayrılmaz bir biçimde ve aynı zamanda inovasyona yön verecek şekilde bir araya geliyor. Mikro veri merkezlerinin nasıl sürdürülebilir bir şekilde inşa edilebileceği ve işletilebileceği konusunda daha fazla bilgi edinmek için; Schneider Electric Güvenilir Güç İş Birimi Başkan Yardımcısı Pankaj Sharma’nın yakın zamanda yayınladığı bilgilendirici bloga göz atabilirsiniz.