Bildiğimiz üzere ülkemiz her yıl en az 50-milyar Dolar enerji maliyetine katlanmakta, bunun da önemli bir kısmı doğalgaz olarak çeşitli ülkelerden temin etmektedir. Türkiye, yaklaşık olarak kullandığı petrolün yüzde 90’ını, doğalgazın da yüzde 99’unu ithal eden bir ülke olduğu için enerji maliyetlerindeki artış cari işlemler ve dış ticaret dengeleri üzerinde kalıcı ağır hasarlara yol açmaktadır.
Bu nedenle, sorunun temel kaynaklarına inerek bu ağır maliyeti hafifletmenin çözümlerine odaklanmak gerekmektedir. Bu sorunların başında ise evlerde kullanılan doğalgaz miktarının yüksek olması gerekmektedir. Binalarda yaşam standardı ve hizmet kalitesinin, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve miktarının düşüşüne yol açmadan enerji tüketiminin azaltılmasını içeren ve çeşitli teşviklerle de desteklenen bir vergi politikası kaçınılmazdır.
Ülkemizde “tahminen” 30 milyon hane ve en az o kadar işyerinin bulunduğu durumda, ısı yalıtımı çok güçlü olan, teknik standartları çok yüksek, yeni nesil bina modellerinin önemli düzeyde teşvik edilmesi, hatta bunların belli bölge veya şehirlerde yasal açıdan zorunlu tutulması gerektiğini düşünmekteyiz.
Gerçekten milli ve yerli olunması bekleniyorsa, bu tür projelerin tüm maliyetine rağmen mutlak suretle hayata girmesi gerekmektedir. Zira, bu tür hamleler ilk başta daha maliyetli olsa bile, sonuçta her bir bina itibariyle yaklaşık 50 yıl boyunca ülkenin enerji ithalatını ve döviz ihtiyacını azaltacak ve ülkenin döviz bağımlılığı düşürecektir. Çevre dostu bir binalar, doğal kaynaklara erişimin veya doğal kaynak tüketiminin en az olduğu türde binalardır.
2007 yılında yasalaşan “Enerji Verimliliği Kanunu” ile enerjinin etkin kullanılması, israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin artırılması amaçlanmıştır. Bu Kanun; enerjinin üretim, iletim, dağıtım ve tüketim aşamalarında, endüstriyel işletmelerde, binalarda, elektrik enerjisi üretim tesislerinde, iletim ve dağıtım şebekeleri ile ulaşımda enerji verimliliğinin artırılmasına ve desteklenmesine, toplum genelinde enerji bilincinin geliştirilmesine, yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılmasına yönelik bazı düzenlemeleri içermektedir[1].
Kanunda, asgarî olarak binanın enerji ihtiyacı ve enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ve ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili bilgileri içeren “Enerji Kimlik Belgesi” düzenlenmesi ele alınmaktadır.
Kanuna göre toplam inşaat alanı yönetmelikte belirlenen mesken amaçlı kullanılan binalarda, ticarî binalarda ve hizmet binalarında uygulanmak üzere mimarî tasarım, ısıtma, soğutma, ısı yalıtımı, sıcak su, elektrik tesisatı ve aydınlatma konularındaki normları, standartları, asgarî performans kriterlerini, bilgi toplama ve kontrol prosedürlerini kapsayan binalarda enerji performansına ilişkin usûl ve esaslar, Türk Standartları Enstitüsü ve Genel Müdürlük ile müştereken hazırlanarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı) tarafından yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle düzenlenir. Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edilmesi halinde ilgili idare tarafından yapı kullanma izni verilmeyeceği belirtilmektedir.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı) tarafından 2008 yılında yürürlüğe konulacak yönetmeliğe göre hazırlanan yapı projeleri kapsamında enerji kimlik belgesi düzenlenir. Enerji kimlik belgesinde binanın enerji ihtiyacı, yalıtım özellikleri, ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ve binanın enerji tüketim sınıflandırması ile ilgili bilgiler asgarî olarak bulundurulacaktır. Bu Yönetmelik hükümleri uyarınca TS 825 standardında belirtilen hesap metoduna göre, yetkili makina mühendisi tarafından hazırlanan “ısı yalıtımı projesi” imara ilişkin mevzuat gereğince yapı ruhsatı verilmesi safhasında tesisat projesi ile birlikte ilgili idarelerce istenmektedir. Yasal düzenlemelere göre binalar bazı enerji tüketimlerine göre zaten sistematik bir sınıflandırma içerisine alınmıştır.
Belgede bulundurulması gereken diğer bilgiler ile belgenin yenilenmesine ve mevcut binalar da dâhil olmak üzere uygulamaya ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık ile müştereken hazırlanarak Bakanlıkça yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir. Mücavir alan dışında kalan ve toplam inşaat alanı bin metrekareden az olan binalar için enerji kimlik belgesi düzenlenmesi zorunlu değildir.
Meri vergi mevzuatındaki ısı yalıtım giderlerinin maliyet yerine doğrudan gider yazılmasına izin veren düzenlemeler bir teşvik değildir. Bu işi daha kurumsal yapıda ele alarak, ilgili Bakanlıkların mavi veya yeşil bina veya konut tanımlaması yaparak Hazine Ve Maliye Bakanlığının bu tür projeler için KDV muafiyeti getirmesi, yatırımcı mükelleflerin KDV iade işlemlerini hızlandırması, gelir veya kurumlar vergisinden muaf tutması ve gerekli diğer her türlü teşviği sağlaması çok önemlidir.
Vergi teşvikleri sadece yatırım teşvik belgeleri ile girdi kalemlerinde değil, aynı zamanda binaların teşviki amacıyla alım satımlarında da uygulanmalıdır. Hatta, KDV oranları bu binaların enerji tasarrufu sağlama durumlarına göre gruplara ayrılarak kendi içinde özel olarak belirlenmelidir. Bu durumda, konuyu sadece bazı desteklere bağlamadan vergisel yönden de en etkili şekilde koruma ve geliştirme amacıyla bazı düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
Bildiğimiz üzere KDV, büyükşehir olmayan yerlerde konutun m2, büyükşehirlerde ise arsa m2 değeri üzerinden (kentsel dönüşüm, rezerv yapı vs alanları hariç) hesaplanarak %1, 8, 18 olarak uygulanmaktadır. Halbuki, konut gibi sayı olarak çok büyük taşınmazlar da KDV yi indirimli uygulatıp uygulatmayacağınızın tespitini konutların metrekaresi veya arsa m2 birim değeri değil de, bu konutların aslen yüksek enerji tasarrufu sağlayıp sağlamadığına göre belirlenmesi gerekmektedir. Bize göre büyük eksiklik olan bu uygulama, kısa vadede belki vergi kaybı yaratabilir ama uzun vadede katma değeri çok büyük olumlu sonuçlara yol açacaktır. Bu nedenle, KDV oranlarının tespitine ilişkin mevcut gerekçelerin yetersiz ve vizyoner bir bakış açısıyla ele alınmadığını değerlendirmekteyiz. Biraz önce değindiğimiz gibi, kısa vadede vergi kaybı yaratsa da, orta ve uzun vadede ülkemize çok büyük hacimde katkılar sağlayabilecek olan bu tür politikalar daha istikrarlı bir ekonomimizin temel taşlarından bir tanesi olabilecektir.
[1] Enerji verimliliğinin artırılmasına yönelik önlemlerin uygulanması ile özellik veya görünümleri kabul edilemez derecede değişecek olan sanayi alanlarında işletme ve üretim faaliyetleri yürütülen, ibadet yeri olarak kullanılan, planlanan kullanım süresi iki yıldan az olan, yılın dört ayından daha az kullanılan, toplam kullanım alanı elli metrekarenin altında olan binalar, koruma altındaki bina veya anıtlar, tarımsal binalar ve atölyeler, bu Kanun kapsamı dışındadır.
Ali Çakmakçı