Mahfi Eğilmez – 23.11.2014
İktisatçı olmak göründüğü kadar kolay bir iş değildir. Çoğu kişi, ekonomi eğitimi verilen bir okulu bitirince iktisatçı olunduğunu düşünür. Oysa ekonomi okumuş birisinin iktisatçı olması diploma almasından başka şeylere bağlıdır.
Bir kişinin ben iktisatçıyım demesi için analiz yapmayı bilmesi gerekir. Analiz dediğimiz şey maddi ya da düşünsel bir konuyu parçalarına ayırıp o parçaları tanımlayarak ve o parçalar arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak sonuca gitmek demektir. Bu, belki her meslekte tam anlamıyla uzman olmak için gerekli bir niteliktir ama bir kişinin gerçek anlamda iktisatçı olabilmesi bu yeteneğinin gelişmiş olup olmamasına bağlıdır. İktisatçı, analiz yeteneğini kullanarak tahmin de yapabilmelidir.
İktisatçı olmak için ekonomi bilimini çalışmış olmak ve analiz yeteneğini geliştirmiş olmak yetse bile usta iktisatçı olmak için başka şeyler de gerekir. Keynes’in usta iktisatçı tanımı bu alanda yol gösterici olabilir: “Usta bir iktisatçı…bir dereceye kadar matematikçi, tarihçi, devlet adamı ve filozof olmalı…Geçmişin ışığında, geleceği amaçlayarak bugünü çalışmalı. İnsan doğasının hiçbir parçasını, dikkatinin dışına atmamalı…Bir sanatçı kadar soğuk ve dürüst, buna karşılık bazen bir siyasetçi kadar dünyaya yakın olmalıdır.”
Bir iktisatçının bunlara ek olarak psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi, muhasebe ve hatta hukuk da bilmesi gerektiği kanısındayım. Beklentilerin sonuçları belirlediği bir çağda yaşıyoruz. Eskiden beklentilerin ekonomik yaşamda bu kadar etkili olduğu düşünülmezdi. İletişimin gelişmesiyle birlikte beklentiler ön plana çıkmaya başladı. Böyle bir ortamda psikoloji ve sosyoloji bilgisi giderek önem kazanıyor. Öte yandan özellikle ekonomi politikası, içinde bulunulan siyasal sistemin bir parçası olmaya devam ediyor. Bu durumda siyaset bilimiyle ilgilenmek, analiz sonuçlarına göre siyasetin olumlu ya da olumsuz katkılarını irdeleyebilmek açısından önemlidir. Muhasebe bilgisi, gerek milli gelir hesaplarında gerekse mikroekonomide firma analizinde sayısız yararlar sağlayacak bir bilgi kümesi. Hukuk bilgisi ise içinde bulunulan çerçeveyi tanımak ve önerileri ona göre yapmak açısından önemli. “Tarih tekerrürden ibarettir” diye bir söz vardır. Çok doğru bir sözdür. Gerçekten de geçmişte yaşanmış olan birçok şey bazen aynen bazen biraz değişiklikle tekrar edilip durmaktadır. Tarih bilen bir iktisatçı, geçmişte yaşanmış ve yeniden tekrarlanan olaylardan dersler çıkarabilir. Yakın geçmişte yaşanmış bir finansal krizi incelemek buna benzer bir krizin tekrarını önlemek için bize birçok ipucu verir. Matematik, bir yandan ekonominin giderek matematik ağırlıklı bir ifade dili kullanmaya başlaması nedeniyle ama ondan daha çok analiz yeteneğini geliştirmesi dolayısıyla öğrenilmesi gereken bir bilim dalıdır.
Marx’ın yazdıklarını okumak size piyasada pek yarar sağlamaz. Marx’ı bilerek para kazanma olasılığı, tamircilik ya da kuaförlük öğrenerek para kazanma olasılığından çok daha düşüktür. Ama Marx’ı bilmeden, onun ekonomi bilimine ve sosyolojiye katkılarını öğrenmeden doğru bir ekonomik analiz yapmak kolay değildir. Eğer psikolog ya da psikiyatrist değilseniz Freud’u ve izleyicilerini okuyarak o yoldan para kazanamazsınız. Ama eğer psikoloji öğrenmemişseniz ekonomide çok önemli bir yer tutan beklentileri anlayıp yorumlamanız kolay olmaz. Bir psikiyatristin ekonomi öğrenmesi onun entelektüel kapasitesini artırır ama mesleğinde fazla işe yaramaz. Buna karşılık bir iktisatçının psikoloji öğrenmesi onun beklentileri, insan davranışlarını gözlemleyip analiz etmesini ve bunu ekonomiye uygulamasını sağlar ve mesleğinde çok işine yarar.
İyi iktisatçı olmanın koşullarından birisi de objektif olabilmektir. Fizik bilimlerle uğraşanların bu konuda ciddi bir üstünlüğü vardır. Çünkü fizik bilimler insan ve toplum davranışlarından pek etkilenmez. Buna karşılık sosyal bilimler ve dolayısıyla ekonomi, insan ve toplum davranışlarının tam ortasında yer alır. Özellikle siyasetle ekonomi politikası zaman zaman iç içe geçer. İktisatçının, kendi siyasal düşüncesini bir yana bırakıp ekonomik olayı siyasetten soyutlayarak analiz edebilmesi gerekir. Ne var ki bu, özellikle ekonomi politikası alanında öyle söylendiği kadar kolay değildir. İnsan, bir ekonomik olayı analiz ederken ister istemez siyasal düşüncesinin etkisi altında kalabilir.
Özetle söylemem gerekirse gerçek anlamda iktisatçı olmak zor bir iştir. Çok fazla okumayı, araştırmayı, başka birçok alanla ilgilenmeyi gerektirir. Onun için onbinlerce ekonomi bölümü mezunu olduğu halde çok az sayıda iktisatçı vardır.
İktisatçılara kitap tavsiyeleri:
Frederic Mishkin, Para Politikası Stratejisi, Efil Yayınevi, 2014 (Günümüzdeki para politikası uygulamalarını anlamak için çok iyi bir rehber.)
Hyman P. Minksy, İstikrarsız Bir Ekonominin İstikrarı, Efil Yayınevi, 2014 (Krizlerin ekonomik ve finansal analizi ve yorumlanması konusunda çok iyi bir kitap.)
Jason Manolopoulos, Greece’s Odious Debt, Anthem Press, UK, 2011 (Yunanistan krizi hakkında sanırım yazılmış en iyi analiz.)