“COVID-19, temiz suya erişimi olmayan nüfusu dezavantajlı hale getirdi”
15 Mayıs Dünya İklim Günü yaklaşırken, etkileri her geçen gün artan iklim değişikliğine dikkat çeken Escarus Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak, “Avustralya yangınları ve COVID-19 salgını gibi küresel sonuçları olan olaylar; devletlerin, toplumun ve altyapıların iklim değişikliğine dayanıklılığını artıracak yatırımlara odaklanmasının önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Şirketlerin ise iklim değişikliği kaynaklı finansal riskleri tespit ederek buna yönelik strateji ve hedefler belirlemesi, bu konuları yapı içinde belli metriklerle takip ederek yönetmesi giderek daha çok öncelik kazanıyor. Bu bakış açısıyla, 2020 Dünya İklim Günü’nü, iklim değişikliğinin etkilerini kavrayarak ve beraberinde getirdiği yeni iş modellerini benimseyerek karşılamayı öneriyoruz” dedi
İklim değişikliğinin etkileri gün geçtikçe daha somut şekilde izlenebiliyor. Tüm dünyayı etkisi altına alan iklim değişikliği temelli afetler, bu konuda bir an önce somut ve acil önlemler alınması gerekliliğine işaret ediyor. 15 Mayıs Dünya İklim Günü yaklaşırken, konunun önemine bir kez daha dikkat çeken TSKB Sürdürülebilirlik Danışmanlığı – ESCARUS Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak, yılın başından bu yana yaşanan önemli olayları hatırlattı: “2020 yılının başından beri, iklim değişikliği ile mücadele daha önce hiç olmadığı kadar gündemde. Geçtiğimiz yılın Haziran ayında çalı tutuşmalarıyla başlayan Avustralya yangınları zaman içinde kontrolden çıkarak 2020 yılının Şubat ayına kadar tüm kıta üzerinde etkisini sürdürdü. Kuraklık nedeniyle kontrol altına alınamayan ve etki alanını her gün daha da artıran yangınlarda toplam 18,6 milyon hektar alan yandı, 5.900 bina yıkıldı, 34 kişi hayatını kaybetti ve yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan türlerin de içerisinde bulunduğu 1 milyardan fazla hayvan telef oldu. Yangın nedenli emisyonlar, hava kirliliğinin tehlikeli boyutlara ulaşmasına ve küresel sera gazı etkisinin artmasına yol açtı. NASA’nın hesaplamalarına göre Ocak 2020 itibariyle yangınlar nedeniyle 306 milyon ton karbondioksit atmosfere salındı. Yangın artık kontrol altına alınmış olsa da yangının sonuçları hayatımızı etkilemeye uzun bir süre devam edecek.”
COVID-19 salgınının 2020’ye damgasını vurduğunu belirten Kavak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2019’un Aralık ayında Çin Halk Cumhuriyeti yetkilileri Dünya Sağlık Örgütü’nü Wuhan şehrindeki olağandışı pnömoni vakalarından haberdar ettiğinde, kimse bu henüz tanımlanamamış virüsün birkaç ay içerisinde küresel bir salgına neden olacağının farkında değildi. Bu süreçte öne çıkan iklim değişikliği ile bağlantılı etkilerden en önemlileri ise kuraklık ve suya erişimin zorluğu olmaya devam ediyor.” COVID-19 ile mücadelede en önemli silahlardan birinin hijyen gerekliliği olduğunu belirten Kavak, tehlikenin boyutunun daha iyi anlaşılabilmesi için küresel nüfusun yarısından fazlasının güvenli sanitasyona erişiminin olmadığını, gelişmekte olan ülkelerdeki hane halklarının dörtte üçünün evinde musluk suyu ve sağlık merkezlerinin üçte birinde yerinde temiz su erişiminin bulunmadığını hatırlattı.
“Somut adımlar atılmalı”
İklim değişikliğinin COVID-19 ile mücadelede yarattığı olumsuzluklara karşın COVID-19’un bu alanda bazı pozitif etkilerinin olduğu söyleyen Kavak, şöyle devam etti: “Birçok ülkenin karantina kararları alması ve temel ihtiyaçlar dışındaki faaliyetleri büyük oranda durdurmasıyla CO2 emisyonlarında azalma göze çarptı. Analizler 2020 yılında CO2 emisyonlarında yaklaşık 2000m ton azalma öngörüyor. Ancak bu azalma, salgın sonrası süreçte emisyonların azaltılmasına yönelik somut adımlar atılmaması durumunda etkisini kısa süre sonra yitirecek. İklim değişikliğinin etkilerini böylesine derinden yaşadığımız bu günlerde üzerine düşeni yapması için başta kamu otoriteleri ve iş dünyası olmak üzere her kesimin somut adımlar atması gerekiyor. Her ne kadar Paris Anlaşması’nda da vurgulandığı üzere iklim değişikliği artık engellenemez bir olgu haline gelmiş olsa da değişikliği kontrol etmek ve onun etkilerini azaltmak hala elimizde.”
“İklim değişikliği İş dünyasının da öncelikli konusu haline geliyor”
Dr. Kubilay Kavak, gelinen noktada devletlerin; hem toplumun hem de altyapıların iklim değişikliğine dayanıklılığını artıracak yatırımlara odaklanmasının büyük önem taşıdığına dikkat çekti.
Kavak, şunları söyledi: “G20 bünyesinde kurgulanan İklim Değişikliği Kaynaklı Finansal Raporlama (TCFD) Girişimi’nin başlattığı iklim değişikliği kaynaklı risklerin finansallaştırılması ve raporlanması trendi, bu olguyu sadece politika yapıcıların ve sivil toplum temsilcilerinin gündemindeki bir konu olmaktan çıkarıyor ve iş dünyasının öncelikli konularından biri haline getiriyor. Bu nedenle şirketlerin hem iş ve üretim süreçlerini hem de ürün ve hizmetlerini iklim değişikliği etkilerini dikkate alacak şekilde yeniden kurgulamaları; kurumların, iş modellerini yeniden ele alarak stratejilerini iklim değişikliği bakış açısıyla yorumlamaları uzun dönemde sürdürülebilirlikleri için büyük önem taşıyor. İklim değişikliği kaynaklı finansal risklerin tespit edilmesi, şirketlerin buna yönelik strateji ve hedefler belirlemesi, bu konuları yapı içinde belli metriklerle takip ederek yönetmesi giderek daha çok öncelik kazanıyor. Bu bakış açısıyla, 2020 Dünya İklim Günü’nü, iklim değişikliğinin etkilerini kavrayarak ve beraberinde getirdiği yeni iş modellerini benimseyerek karşılamayı öneriyoruz” dedi.