Mahfi Eğilmez – 11.01.2015
Birdenbire kendimizi en az üç çocuk yapın tavsiyesiyle başlayan bir tartışmanın içinde buluverdik. Araya o kadar çok şey girdi ki kafamda evirip çevirdiğim soruları bugüne kadar yazıya dökemedim.
Ben bu soruları yanıtlayamıyorum: Ne olacak üç çocuk yapınca? Daha önce 2 çocuk yaptık da ne oldu? İçlerinden dünya çapında kaç kişi çıkardık?
Çıkardıklarımıza ne kadar saygı duyduk? Kimini vatan haini kimini din düşmanı yaparak toplumdan dışlamadık mı? Ne olacak yani üç çocuk yapınca? Üçüncü çocuk şair olunca dışlamayacak mıyız? Ya da bilim adamı olmak isteyince deli gözüyle bakmayacak mıyız? Büyüklerinin sözlerinin dışına çıkıp sorgulamaya başlayınca yakalayıp hapse atmayacak mıyız? Ne değişecek yani üçüncü çocukta?
Önceleri az çocuk yapmak, doğum kontrolüne gitmek gözde yaklaşımdı şimdi en az üç çocuk yapmak gözde oldu. Hatta eski yaklaşım neredeyse vatan hainliği gibi kabul edilmeye başlandı. Yarın öbürgün bu da tersine döner.
Bu soruların da yanıtı yok bende: Üniversitelere, liselere, ortaokullara hiç bakıyor musunuz çocuklarımız ne okuyor ne yazıyor diye? Mesela kendi çocuğunuza hiç soruyor musunuz kaç tane kitap okuduğunu. Hiç roman, öykü, şiir okumuş mu? Kendi ders kitapları dışında başka bir konuyla ilgili bir kitabı eline almış mı? En iyi bildiğini düşündüğü konuyla ilgili bir araştırma yapmış mı? Örneğin sürekli izlediği futbol maçının kaç metrelik bir sahada oynandığını, kalenin iki direği arasında kaç metre uzunluk olduğunu, yan hakemlerin hangi alanlardan sorumlu olduğunu araştırmış mı, öğrenmiş mi? Herhangi bir bilimsel konuya merakı var mı? Yoksa sadece sınıf geçmek için kendisine verilen dersleri üstün körü ezberleyip sınıf geçmeye mi çalışıyor? Çocuğunuza hiç sordunuz mu ne olmak istediğini? Bir şey olmak istiyor mu? Yoksa üniversiteyi bitirince mi soracaksınız sen ne olacaksın şimdi diye?
Yüzbinlerce sıradan ezberci öğrenciden oluşan bir gençlik var ortada. Ona karşın üç çocuk yapalım, o da yetmez beş çocuk yapalım. Yapalım da ne yapalım? Ne olacak o çocuklar? Hiçbir şey bilmeyen, yaşamdan haberi olmayan, büyüklerinin sözünden çıkmayan, her türlü gelişime kapalı yüzbinlerce, milyonlarca insan.
Soru sormayan, sorgulamayan, özgür düşünemeyen, büyüklerine gerektiğinde başkaldıramayan çocuklardan bilim adamı çıkmaz, sanatçı çıkmaz, edebiyatçı çıkmaz. Olsa olsa memur çıkar, denileni yapan adamlar çıkar. Onlarla toplum hiçbir yere gidemez. Ancak istisnai yetenekleri olanlar bu düzenin dışına çıkabilir. Onları da ötekiler engeller.
Sorun çocuk sayısı değildir. İsterseniz bir çocuk, isterseniz on çocuk yapın. Sorun onları nasıl yetiştirdiğimiz sorunudur. Eğer bugünkü gibi yetiştireceksek ne kadar az çocuk yaparsak o kadar iyidir. Çünkü o zaman çocuklar daha değerli hale gelir, sınıflardaki öğrenci sayısı giderek azalır, çocukları daha yüksek kalitede yetiştirme imkanı doğar.